İçine kapalı bir kent: Ghent

Bruges’deki Venedik’i anımsatan depresyon ve yoğun melankoli hali, Ghent’te yerini Amsterdam’a özgü kayıtsızlığa ve neşeye bırakıyor. Meşhur limanından ya da Red Light benzeri bölgeden mi bilinmez ama Ghent’te Amsterdam’a özgü bir şeyler var. Ayrıca Ghent’i Brüksel’le karşılaştırmak da çok yanlış çünkü Avrupa Birliği’nin başkenti olması nedeniyle Brüksel bürokrasi soluyan bir şehir. Oysa Ghent turistlerden ve takım elbiselerden arınmış kimliğiyle çok daha cana yakın ve doğal. Bu anlamda Ghent, Belçika’nın en yaşanılası kenti. Bu küçük kentte kültür sanat aktiviteleri dorukta.

Ayrıca dünyanın en iyilerinden biri olarak anılan Ghent Üniversitesi, öğrencileriyle şehrin neşeli ve huzurlu imajına hizmet ediyor.

Ghent'e nasıl gidilir?

İstanbul’dan direkt olarak Ghent’e uçuş yok. Daha doğrusu Ghent'te havalimanı yok. THY ile İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan, Pegasus Havayolları ile Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan haftanın her günü, 3 saat 25 dakika süren direkt uçuşlarla Brüksel Havalimanı’na uçabilirsiniz. Ghent, Brüksel’e 75 km uzaklıkta bulunuyor. Havalimanından özel transfer ile 85-100 Euro karşılığında 50 dakikada Ghent’e gidebilirsiniz. Diğer alternatifler ise tren ve otobüs. Brüksel'den 30 dakika içinde Ghent'e ulaşmanız mümkün.

Ghent'te gezilecek yerler

Şehrin merkezindeki ünlü Veldstraat Caddesi ve Korenmaarkt'da kentin ruhunu hissetmek için bulunulması gereken iki önemli nokta. Katedrali, Gravensteen kalesi ve korunmuş sokaklarıyla Ghent, ortaçağdan kalma önemli bir mirasın sahibi. Kaleye çıkıp şehri seyretmek ve katedralin içindeki detayların arasında kaybolmak muhteşem bir deneyim. Ayrıca kanaldaki turlara katılıp, kanal kenarındaki bir restoranda da noktalayabilirsiniz günü. Ghent çiçekleriyle de meşhur, nisan-mayıs aylarında yapılan Çiçek Festivali rengârenk görüntülere sahne oluyor. Alışveriş yapmak isterseniz kütüphanenin karşısında yer alan ve pek çok markayı bir arada bulabileceğiniz Gentzuid’e gidebilirsiniz.

Ayrıca, ikinci el ve antika cenneti Belçika’nın bu şirin kenti de durumdan nasibini almış. Sokakları arşınlarken göreceğiniz küçük tasarım butikleri de aklınızı çelebilir. Bu kadar güzel bir kentte neden fazla turist bulunmadığını sorgulayabilirsiniz. Belki Colin Farrel ve Ralph Fiennes’li “In Bruges”ün etkisinden kurtulamadı henüz yabancılar. Ralph Fiennes’i Ghent sokaklarında görürsek bir gün şehir mütevazı haline veda etmek zorunda kalabilir kim bilir. Ve daha sıcak haliyle Bruges’ün snop tavrından hoşlanmayan turistlerini elinden alabilir.