Antalya’nın gözdesi Suluada
Antalya Adrasan'dan tekne turlarıyla ulaşılan Suluada, beyaz kumsalı, turkuaz deniziyle son yıllarda yerli ve yabancı turistlerin gözdesi haline geldi. Adadaki biri büyük olmak üzere iki plaj, mağaralar, tatlı su kaynağı ziyaretçileri büyülüyor.
Son yıllarda beyaz kumu ve turkuaz denizi sayesinde yerli ve yabancı tatilcilerin büyük ilgi gösterdiği Suluada’ya gitmek için Adrasan’dayım. Önceki yazımda Adrasan koylar turundan bahsetmiş ve birbirinden güzel koyları gezmiştik.
Her gün 100’ün üzerinde tekne turunun düzenlendiği Adrasan’da tekne turlarının büyük çoğunluğunun rotası Suluada. Sadece Adrasan ve yakınındaki bölgelerde kalanlar bu turlara katılmıyor. Antalya’nın önemli turizm merkezlerinden Kemer’den Alanya’ya kadar olan bölgede kalan yerli, yabancı turistler günübirlik gelerek Suluada turlarına dahil oluyor.
Biz de sabah 9:30’da Suluada turuna katılmak için Adrasan’a geldik. Büyük bir koşuşturmaca var, otoparklar dolmuş, uygun park yeri telaşına düşüyoruz. Neyse ki denize yakın bir yere park edip, tekneye yöneliyoruz.
Tuncay Kaptan’ın Atıcı isimli teknesi, misafirleri gelince demir alıyor. Saat 10:00 sularında demir alan tekneler adeta bir keşfe, sefere çıkıyormuş görüntüsü veriyor. Suluada henüz tatilcilerin gözdesi olmadan önce, tek tük tekne turları düzenlendiği yıllarda yakınlarında balık tutardık. Uzun yıllardır defalarca ziyaret etmeme rağmen içimde heyecan, yüzümde Akdeniz’den gelen esinti yol alıyoruz.
BİRBİRİNDEN GÜZEL KOYLAR
Adrasan koyunu, yalnızlığın ve sessizliğin simgesi gibi duran deniz fenerini seyrederek terk ediyoruz. Suluada turunda tekneler, demir aldıktan sonra ya direkt adaya dümen kırıyor ya da adadaki kalabalığa girmemek için önce ana karadaki koylara uğruyorlar. Bizim de önceliğimiz ana karadaki koylar.
İlk durağımız Benekli Koyu. İki tarafında yüksek tepe ve yar bulunan koyda tek demir atan tekne olduğumuz için ayrıca şanslıyız. Koyda bazıları kanoya binerken bazıları kayalıklarda gözlükle dalarak su altında keşif yapıyor. Bu yüzden tura çıkarken yanınıza deniz gözlüğü almayı unutmayın.
Yüzme molasının ardından Benekli Koyu’ndan ayrılıyoruz. İkinci durağımız Hurma Koyu. Eskiden hurma ağacı olduğu için adını buradan almış. Şelaleli Koy da deniyor. Şelaleli denmesinin nedeni koydaki mağaranın girişinde dağdan gelen tatlı suyun denize dökülmesi. Tatlı su, denizde yüzerken duş alma deneyimi yaşatıyor. Suluada’ya geçmeden ana karadaki son durağımız Amerikan Koyu.
Söylendiğine göre Amerikalı su altı araştırmacıları burada çok eskiden kamp kurmuş, bazı araştırmalar yapmış. Koyun adı da o zamandan kalmış. Suluada manzarasıyla yüzdüğümüz koyun plajı hayli uzun. Birçok tekne öğle yemeği için burada mola veriyor. Biz de öğle yemeğimizi bu koyda alıyoruz. Menüde çipura, salata, makarna, yeşillikler ve turşu var.
BEYAZ KUMLU, TURKUAZ DENİZLİ İKİ PLAJI VAR
Yemekten sonra biraz yüzme ve dinlemeden sonra Suluada için demir alıyoruz. Ada tam karşımızda, Akdeniz’in maviliğinin ortasında yükseliyor. Yaklaşınca iki plaja demir atmış tekneleri ve turkuaz denizin keyfini çıkaranları aynı anda görebiliyoruz. Adanın Adrasan’a bakan tarafındaki küçük plaja ‘ön plaj’ tam arkada kalan Beş Adalar’a bakan plaja da ‘arka plaj’ deniyor. Biz Suluada’ya arka plajdan ayak basıyoruz. Ön plaja göre çok daha büyük olan bu plaj, diğeri gibi beyaz kum ve turkuaz denize sahip.
Burada Suluada’nın yapısı hakkında biraz bilgi vereyim. Son yıllarda Salda Gölü gibi beyaz kumu ve turkuaz deniziyle meşhur olan Suluada’nın plajının beyaz olmasının nedeni kumun içinde yaşayan mikroorganizmalar. Adadan çıkan tatlı su ve kaya yapısı nedeniyle taşlar da beyaz olunca deniz daha berrak oluyor ve turkuaz renk almasını sağlıyor. Görenler de hemen ‘Maldivler’ benzetmesi yapıyor. Suluada, ana karaya tam karşısından 2 kilometre mesafede.
Adaya ismini veren tatlı su kaynağı, parmak kalınlığı bir hortum sayesinde kıyıya yaklaştırılmış. Teknelerin uğrak noktalarından biri. Suyun şifalı olduğu söyleniyor ancak hiçbir bilimsel araştırmaya dayalı değil. Hatta bazıları için midelerini bozma riski bile var. Akdeniz’in bütün balık çeşitlerinin barındığı ada, ayrıca su altı mağaraları nedeniyle ender rastlanan Akdeniz foklarına da ev sahipliği yapıyor. Son yıllarda artan tekne ve gürültü nedeniyle fokların burayı terk etmiş olması da muhtemel.
AŞIKLAR MAĞARASI VE TATLI SU
Bu kadar bilginin ardından adadaki turumuza devam edelim. Arka plajdan biraz daha ileride, sarp bir kayalığın kıyısında yüzme molası verince bir caretta caretta ile karşılaşıyoruz. Belli bir süre beraber yüzme fırsatı bulduğumuz caretta caretta Akdeniz’in maviliğinde gözlerden uzaklaşıyor. Adanın burnuna doğru ilerlerken ortadan yırtılmış gibi duran kayayı karşıdan izliyoruz. Adanın etrafını dolaştıktan sonra fotoğraf çekmek için yanaşacağımız bu mağaraya ‘Aşıklar Mağarası’ deniyor. Burnu döner dönmez Aşıklar Mağarası’nın önünde tekneler sıraya girmiş. Teker teker mağaraya yanaşarak, misafirlerinin yakından fotoğraf çekmesini sağlıyorlar. Aşıklar Mağarası’nın yanındaki diğer bir mağara yine teknelerin uğrak noktası.
Su kaynağına yakın bir bölgede kayalıkların arasına demir atıyoruz. Çay ve yüzme molası veriyoruz. Adanın turkuaz denizi burada daha da bir ön plana çıkıyor. Denizden yüzeye çıkan küçük kayalıkların arasında yüzmek oldukça eğlenceli. Adadaki son durağımız ön plaj. Suluada’nın fotoğraflara konu olan beyaz kum ve turkuaz renkli meşhur plajı burası. Biz de fotoğraf çekmek için kıyıya çıkıyoruz. Görüntüler gerçekten nefes kesici. Adanın ön tarafındaki bu plajın açığında deniz akıntısı güçlü olduğu için Tuncay Kaptan, misafirlerini uyarıyor. Genelde fazla açılmadan kıyıya yakın yüzülüyor. Tuncay Kaptan ve eşi Tuğçe’nin gün boyu sunduğu güzel hizmet, meyve ikramıyla süsleniyor. Kıyıya konan sehpa sayesinde meyveleri denizden çıkmadan yeme fırsatı yakalıyoruz. Adadan ayrılarak Adrasan’a doğru yol alırken yeni bir keşiften dönüyormuş hissiyle büyüleyici bir günü arkamızda bırakıyoruz.