Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Kişilik Kuramları Nedir?

        Kişilik bireyin bilme, düşünme, algılama biçimini içeren; bireyin kendine özgü ve onu başkalarından ayıran özelliklerin bütünüdür. Kişilik doğuştan getirilen özellikler ile sonradan kazanılan ve süreklilik gösteren özelliklerin bütününü içerir. Bazı kuramcılara göre kişilik yaşam boyunca gelişim gösteren bir süreç iken bazı kuramcılara göre yaşamın ilk yılları kişiliğin temel yapı taşlarının belirlenmesinde önemli rol oynar ve kişilik özellikleri zaman içinde çok fazla bir değişim göstermez. Kişiliği ve nasıl geliştiğini açıklamaya yönelik psikanalitik yaklaşım, insancıl yaklaşım, davranışçı yaklaşım, bilişsel yaklaşım, ayırıcı özellik yaklaşımı ve biyolojik yaklaşım olmak üzere birçok kuramın geliştirildiği görülmektedir. 

        Sigmund Freud (ö. 1939) tarafından geliştirilmiş olan Psikanalitik Kuram kişiliğin açıklanmasında bilinçdışı zihinsel süreçlere vurgu yapmaktadır. Freud'a göre, bilinç dışı, kaygı verici olduğu için zihinden uzaklaştırılan istek, duygu, düşünce ya da yaşantılardan oluşmaktadır ve davranışlarımızın büyük çoğunluğu bilinç dışı süreçler tarafından kontrol edilmektedir. Psikanalitik kurama göre kişilik id, ego ve süperego olmak üzere üç yapıdan oluşmaktadır. İd, doğuştan var olan, haz ilkesine göre çalışan ve bilinçdışı alanda bulunan, doğuştan getirilen, fizyolojik temelli içgüdüsel dürtülerin ilkel bir kaynağı olarak tanımlanmaktadır. Kişiliğin gerçeklik ilkesine göre çalışan tek yapısı olan ego, id ve süperegonun istekleri arasında ortaya çıkan çatışmada aracı rol üstlenerek iki yapı arasında bir denge mekanizması olarak işlev görür. Bu denge sağlama sürecinde idin ihtiyaçlarını süperegonun süzgecinden geçirerek karşılamaya çalışır. Süperego, toplumun (anne-babanın), kültürün değer yargılarını temsil eder, ego idealini, vicdanı, utanç ve suçluluk duygularını içerir. Psikanalitik yaklaşıma göre, bilinçdışı zihinsel süreçlerin yarattığı gerilim sonucunda ortaya çıkan kaygı ile mücadelede gerçek çözüm bulunana kadar ego'ya yardımcı olan bir dizi savunma mekanizması geliştirilmiştir. Bastırma, yansıtma, inkar, gerileme, çözülme gibi savunma mekanizmaları aracılığı ile kabul görmeyen duygu, düşünce ve anılar bilinçten uzak tutulur, bilinçdışı çatışmanın bilince gelmesi engellenerek kaygı bertaraf edilir. Freud kişiliğin gelişimini psikoseksüel gelişim dönemleri kapsamında ele alarak, oral dönem (0-1,5 yaş), anal dönem (1,5-3 yaş), fallik dönem (3-6 yaş), gizil (latans) dönem (6-12 yaş) ve genital dönemden (+12 yaş) oluştuğunu belirtmektedir. Bu kurama göre, kişilik yaşamın en erken döneminden başlayarak süre giden beş evreden geçerek gelişmektedir; her bir dönemin kendine ait psikoseksüel çatışması, bedensel gerilim ile hazzın odaklandığı vücut bölgesi (erojen bölge) bulunmaktadır. Psikanalitik kuram bebeklik ve çocukluk dönemindeki deneyimlerin kişilik gelişimindeki rolüne vurgu yaparak, çocuğun bu dönemlerde önemli kişilik özelliklerinin geliştiğini, döneme özgü erojen bölge ihtiyaçlarının aşırı ya da yetersiz doyurulması sonucunda saplanma (fiksasyon) gelişebileceğini, saplanmaya bağlı olarak bazı kişilik özelliklerinin ve psikopatolojilerin gelişebileceğini savunmaktadır. 

        Freud'un psikanalitik yaklaşımı geliştirmesinin ardından bazı kuramcılar Freud'un kuramını genişletip değişiklikler yapmış, bazı kuramcılar ise bu kurama karşı çıkarak kendi kuramlarını geliştirmiştir. Psikanalitik yaklaşımın bazı temel varsayımlarını temel alan, bazı noktaları ise önemli ölçüde değiştiren yaklaşımlar psikodinamik yaklaşım başlığı altında ele alınmaktadır. Carl Jung (ö. 1961) Analitik Psikoloji akımını geliştirerek özellikle cinsellik güdüsünün insan davranılasılarını belirlemedeki önemi konusunda Freud ile fikir ayrılığı yaşamıştır. Analitik psikoloji yaklaşımı kişilikte karşıtlıkların uzlaşması, arketipler, kişisel ve kolektif bilinçdışı alanlarına odaklanmıştır. Alfred Adler (ö. 1937) Bireysel Psikoloji kuramı ile insan doğasına sosyal-psikolojik yönden bakarak kişiliğin gelişiminde sosyal ve kültürel rollerin önemini vurgulamış, Freud'un biyolojik-deterministik görüşünden ayrılmıştır. Adler aşağılık duygusu ile başa çıkma çabasına vurgu yapmıştır, bilinçaltından çok bilince odaklanarak sosyal ilgi, amaçlı ve hedefe yönelik davranışa odaklanmıştır. Karen Horney (ö. 1952) kişiliğin gelişiminde sosyal ve kültürel faktörlere vurgu yapmış ve özellikle çocukluk dönemindeki deneyimlerin kritik önem taşıdığını, temel düşmanlık ve temel kaygı duygularının bu dönemde oluştuğunu belirtmiştir. İnsanların kaygı ile başa çıkmak için insanlara yönelme, insanlara karşı olma ve insanlardan uzaklaşma olmak üzere üç tarzı kullandıklarını belirten Horney, kaygı ve nevrotik ihtiyaçlara odaklanmıştır. Daha yakın zamanda geliştirilen ve psikodinamik kurama bağlı olan diğer kuramcıların geliştirdiği yaklaşımlar Ego Psikolojisi (Anna Freud, Hartman) uyumlu ego işlevlerinin rolüne odaklanırken; Nesne İlişkileri Kuramında (Klein, Kernberg, Winnicott) kişiliğin gelişiminde ve nesne dünyasının oluşumunda kişiler arası deneyimin ve kişiler arası ilişkilerdeki zihinsel temsillerin önemi vurgulanır.

         İnsancıl yaklaşıma göre insan eşsiz bir birey olarak kendini gerçekleştirme potansiyeline sahip, davranışlarını bilinçli olarak yönlendirebilen bir varlık olarak değerlendirilmektedir. Carl Rogers (ö. 1987) ve Abraham Maslow (ö. 1970) insancıl yaklaşımın en önemli temsilcileridir. İnsancıl yaklaşım geçmiş ve bilinçdışı çatışmalar yerine bilinçli farkındalığa vurgu yaparak şimdi ve burada yaşantılarına odaklanmanın önemini, yaşamın ve davranışların sorumluluğunun insana ait olduğunu, her insanın biricik olduğunu, ilerleme ve gelişim kapasitesinin bulunduğunu vurgulamaktadır. Rogers'a göre insan kendi düşünce ve davranışlarını olumlu yönde değiştirme ve yaşamına yön verme kapasitesine ve kendini gerçekleştirme eğilimine sahip benzersiz bir varlıktır. Kişinin gerçek benliği ile sahip olmak istediği özelliklerden oluşan ideal benliği arasındaki farklılık tutarsızlığa neden olmaktadır; bu durum psikolojik bozuklukların gelişmesine neden olabilir. Rogers kişiliğin gelişiminde olumlu saygı ihtiyacına vurgu yaparak sağlıklı kişilik gelişimi için her çocuğun koşulsuz olumlu kabule ihtiyaç duyduğunu belirtmiştir. Maslow, kendini gerçekleştirmeye odaklı, zihnin bilinçli yönünü kullanan insan doğasını vurgulayarak kişiliğin kendini gerçekleştirmek amacıyla çeşitli biyolojik/psikolojik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla güdülendiğini savunmaktadır. Geliştirdiği ihtiyaçlar hiyerarşisinde fizyolojik, güvenlik, ait olma ve sevgi, saygı ve kendini gerçekleştirme ihtiyaçlarına yer vererek, ihtiyaçları belirli bir sıra ile doyurulması gereken basamaklar ile ifade etmiştir. İnsancıl yaklaşım insana ilişkin olumlu ve realist bakışı kazandırması ve 20. yüzyıla hakim olan psikodinamik yaklaşımlara alternatif olarak geliştirilmesi açısından önem taşıyan bir kişilik kuramı olarak değerlendirilmektedir. 

        Davranışçılık 1920 ve 1960'lı yıllar arasında şekillenmiş, Ivan Pavlow (ö. 1936) ve J. B. Watson'ın (ö. 1958) klasik ve B. F. Skinner'in (ö. 1990) edimsel koşullanma ilkelerine dayalı olarak geliştirilmiştir. 20. yüzyılın ortalarında ana akım psikolojinin öncü kuramı olmuştur. Bilişsel davranışçı psikoterapi başta olmak üzere günümüz psikoterapi uygulama alanına önemli katkıları olan bir kuramdır. Davranışçı yaklaşıma göre kişilik, koşullanmaya dayanan öğrenme ilkelerinin bir sonucudur. Bu kurama göre koşullanma organizmanın çevre ile etkileşimi ile gerçekleşir ve insan davranışı çevre tarafından belirlenir, düşünce ve hisler insan davranışının gerekçesi olamaz. Davranışçı kuram sistematik ve kontrollü araştırmaya, davranışsal değerlendirmeye vurgu yapması; maruz bırakma, sistematik duyarsızlaştırma, şekillendirme gibi önemli davranışçı terapi tekniklerinin uygulama alanına kazandırılması açısından önem taşımaktadır. 

        Ayırıcı özellik yaklaşımı kişiliğin nasıl geliştiğinden daha çok bireylerin birbirinden nasıl farklılaştığı üzerinde durmaktadır. G. Allport (ö. 1967) ve R. Cattell (ö. 1998) bu yaklaşımın önemli temsilcilerindendir. Ayırıcı özellik yaklaşımına göre kişilik özellikleri büyük oranda sabittir ve durumlara göre tutarlılık gösterir. Ayırıcı özellik (trait) kişinin bir kişilik özelliğini ne derecede sergilediğinden yola çıkarak kişiyi sınıflandıran bir boyuttur. Cattell kişiliği tanımlayan 16 kişilik faktörü tanımlamıştır. Cattell'in çalışmasının ardından geliştirilen beş-faktör yaklaşımı ise ayırıcı özellikleri açıklık, sorumluluk, dışadönüklük, uyumluluk ve duygusal dengeden oluşan beş faktöre indirgemiştir. Ayırıcı özellik yaklaşımı, faktör analizi gibi önemli teknikleri alanyazına kazandırması, niceliksel, nesnel ve bilimsel bir yaklaşım sağlaması açısından kişilik kuramlarına önemli bir bakış açısı kazandırmıştır. 

        Bilişsel kuram duygu ve davranışlara olayların kendisinden ziyade, olaylara ilişkin bilişsel süreçlerin neden olduğunu öne sürmektedir. Bilişlerin duygu ve davranışlar ile çevresel olaylar arasında aracı rolünün bulunduğunu, felaketleştirme, olumluyu yok sayma, etiketleme, düşünce okuma gibi bilişsel çarpıtmaların ise psikolojik bozuklukların gelişiminde kritik rol oynadığını savunan bilişsel yaklaşımın öncüleri Albert Ellis (ö. 2007) ve Aaron Beck olmuştur. Davranışçı ve Bilişsel yaklaşımın bir araya getirilmesiyle oluşturulan sistematik ve yapılandırılmış bir yaklaşım olan Bilişsel Davranışçı Terapi pek çok bozukluğun tedavisinde etkililiği kanıtlanmış bir terapi yöntemini oluşturmaktadır.  

        Özellikle 2000'li yıllarda sinirbilim çalışmaları, evrimsel biyoloji ve bilişsel psikoloji çalışmaları ile öne çıkan biyolojik yaklaşım ise genetik faktörler, hormonlar, beyin gibi biyolojik öğelerin kişilik ile ilgili süreçlerin kişilik özelliklerini etkilediğini ileri sürmektedir. Bu nedenle, fiziksel değişimleri inceleyerek kişilik özelliklerinin bunlara bağlı olarak nasıl bir değişim gösterdiğini anlamaya çalışmak biyolojik yaklaşım temel çalışma alanını oluşturmaktadır.

        Özetle; kişilik bireyi diğer bireylerden ayıran, doğuştan getirilen ve sonradan kazanılan özelliklerin bütünüdür ve kişiliğin nasıl geliştiğini açıklamaya yönelik başta psikoanalitik, psikodinamik, ayırıcı özellik, insancıl, davranışçı, bilişsel ve biyolojik temelli kuramlar olmak üzere birçok kuram geliştirilmiştir.

        YAZAR

        Müjgan İnözü Mermerkaya

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa