Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Tubitak Ansiklopedi Adli Antropoloji Nedir?

        Biyolojik antropolojinin yöntemleri ile genetik biliminden yararlanarak kimliği bilinmeyen kayıp şahıslara ait iskelet buluntularını kimliklendirme amacıyla geliştirilen bir bilim dalıdır. Adli antropoloji başlangıçta Amerika'da 1800'lü yılların ortalarında fizik antropolojinin bir alt dalı olarak kurulmuş olmakla birlikte, günümüzde adli bilimler veya antropoloji bilimleri şemsiyesi altında farklı bir disiplin olarak gelişmeye devam etmektedir. Adli antropoloji, kimliği bilinmeyen insan kalıntılarında iskeletleşmiş veya iskeletleşmeye başlamış, donmuş, mumyalaşmış sabunlaşmış veya ısıya maruz kalmış olgularda, kimliklendirmede ve muhtemel ölüm nedeni belirlemede, güncel veya üzerinden zaman geçmiş olguların aydınlatılmasıyla ilgili araştırma yapmakta ve adli bilimlerin önemli bir alanı olarak gelişmeye devam etmektedir.

        Adli antropolojik ilk çalışma, Amerika Birleşik Devletlerinde 1850'li yıllardaki Webstar-Parkman davasındaki kimliklendirme çalışmasıdır. Bu yıllarda Harvard Tıp Fakültesi inşaatı için arazi bağışlayan Dr. George Parkman'ın, Harvard Kimya Profesörü John Webster tarafından öldürülmesi olayının, antropolog Wyman tarafından çözülmesi sonucunda Webster hüküm giymiştir. Diğer yandan Adli antropolog William Marvin Bass tarafından 1900'lü yılların sonlarına doğru ilk adli antropoloji araştırma merkezinin açılmasından sonra kurulan "ceset çiftliğinde" kadavralar üzerinde sistemli bilimsel adli antropolojik araştırmalar yapılmaya başlanmıştır. Adli antropolojik araştırmalarda kullanılan metotların geliştirilmesi açısından bu "ceset çiftliği" önem arz etmiştir.

        Daha sonra İkinci Dünya Savaşı ve Kore Savaşlarında yaşamlarını yitiren çok sayıda askere ait iskeletlerin kimliklendirilmesi için adli antropologlara ihtiyaç duyulmasıyla, adli antropoloji alanında gerçek anlamda uzmanlar yetiştirilmeye başlanmıştır. Bu savaşlar sonucu gerçekleşen toplu ölümler ve bu toplu ölümlerdeki bireylerin kimliklendirme problemleri, adli antropoloji biliminin gelişmesinin en önemli nedenlerinden birisidir. Bu süreçte fizik antropolog Charles Snow savaşlarda ölenlerin cesetlerinin kimliklendirme çalışmalarında görev almıştır. Böylece Adli antropoloji ilk kez 1971'de kurulan Amerikan Adli Bilimler Akademisinin alt disiplinlerinden biri olarak kabul görmüştür ve bu tarihten sonra adli antropologlar kimliklendirme çalışmaları yapan adli bilimci ekiplerde resmen görev almaya başlamışlardır.

        Amerika Birleşik Devletleri'nde 1878'de adli antropoloji ile ilgili iskeletlerden ilk uygulamalı çalışmalar Thomas Dwight ile başlamıştır. Thomas Dwight, Harvard Anatomi Müzesi'nde osteoloji bölümünü kuran, insan iskelet kalıntılarını inceleyerek kimliklendirme yapılabileceğini ortaya atan bilim insanıdır ve adli antropolojinin babası olarak kabul edilmektedir. Zoolog olan Harris H. Wilder (1864-1928) ise daha çok dermatoglif (parmak izi analizi) ve kafataslarından yeniden yüzlendirme üzerine çalışmalar yaparak kişisel kimlikle ilgilenen Avrupalı bir zoologdur. Böylece parmak izinden kimlik tayini ve yeniden yüzlendirme çalışmaları da Wilder ile birlikte başlanmıştır.

        Biyolojik antropoloji ve anatomi alanlarında önemli araştırmacılardan biri olan T. Wingate Todd (ö. 1938) adli antropoloji biliminin ilk temsilcilerindendir. Todd, 1938 yılına kadar Dr. Hamann ile birlikte 3000'den fazla insan iskeletinin yer aldığı Hamann-Todd iskelet koleksiyonunu oluşturmuştur. Günümüzde pek çok anatomistin ve antropoloğun uygulamalı çalışmalar yaptığı Hamann-Todd iskelet koleksiyonu, adli antropolojik açıdan son derece önemli bir arşivdir. Todd'un bu iskelet serisinden yararlanılarak oluşturduğu yaş ve cinsiyet tahmini metotları günümüzde halen kullanılmaktadır.

        Son yıllarda adli antropologların da yer aldığı ekipler tarafından kimliklendirme çalışmaları yapılan en popüler olaylardan biri, 11 Eylül 2001'de New York'taki ikiz kulelere yapılan intihar saldırısı olayıdır. Günümüzde 9/11 olarak bilinen bu olayda ölenlerin kimliklendirilmesinde adli antropologlar da görev almıştır. Bunun dışında Bosna, Azerbaycan, Meksika, Irak, Bağdat, Arjantin, Abhazya ve Kıbrıs gibi ülkelerdeki toplum gömü çalışmaları da adli antropologların görev aldıkları diğer önemli vakalardır. Türkiye'de ilk kez Muharip Gaziler Derneğinin 10.11.2018 tarihli (Genel Sekreterlik aracılığıyla tüm şube ve temsilciliklere gönderilen) yazısında Kore Savaşı ve diğer savaşlar sırasında Türk ordusuna mensup şehit ve kayıpların aranması ve kimliklendirilmesine yönelik bir projeyle adli antropoloji gündeme getirilmiştir, ancak bu proje daha sonra devam etmemiştir.

        Adli antropolojinin ilk ve en önemli aşaması olay yerinin kontrol altına alınmasının sağlanması ve belgeleme işleminin düzgün ve eksiksiz yapılmasıdır. Daha sonra olay yerindeki buluntuların neler olduğunu tanımlayarak sistemli bir şekilde çalışma yapılmalıdır. Olay yerinden ele geçen ceset veya iskeletlerin ne derece ayrışmış olduğunu araştırmak, bireylerin başından geçen olayları anlamak açısından önemlidir. Adli antropolojik araştırmaların amacı; çeşitli olaylar sonucunda yaşamını yitirmiş, zaman aşımına uğramış ve ya yakın zamanda ölmüş kişi veya kişilerin kimliklendirilmesine yardımcı olmak ve ölüm sonrası zaman aralığını tahmin etmeye çalışmak, muhtemel ölüm nedenini araştırmak ve olayla ilgili ayrıntılı bilgi edinmeye çalışmaktır. Adli antropologların çalışma alanları hem olay yeri inceleme uzmanları hem de adli tıp hekimlerinin çalışmalarıyla örtüşmektedir. Adli antropologlar osteoloji eğitimi almış olmalı, arkeolojik kazı sistemini bilmeli ve kimliği belirsiz insan kanıtlarının olay yerinden doğru ve sistemli kurtarılmasını sağlamalıdır. Özellikle savaş kurbanlarına ait toplu gömü çalışmalarında, çok kültürlü koşullarda, ailelerle daha etkili bir iletişim kurup görüşmeleri kolaylaştırmak için sosyo-kültürel bilgilere sahip olmalılardır.

        İskelet buluntularının insana ait olup olmadığı, birey sayısı, cinsiyet, yaş, etnik köken, boy, morfolojik özellikler belirlenmekte ve pozitif kimliklendirmeye yardımcı olacak varyasyon ve anomalilerin varlığı araştırılarak ölümle ilgili sorunları çözmeye yardımcı olabilecek fiziksel kanıtlar değerlendirildikten sonra kimliklendirme yapmak adli antropologların görevidir. Bunun yanı sıra iskelet veya ceset buluntuların birincil veya ikincil gömü mü olduğu; tekli, çoklu ve toplu gömüler olduğunu belirlemek de adli antropologların görevleri arasındadır. Bununla birlikte ölen bireyin veya bireylerin muhtemel ölüm nedenini araştırmak (örn. kurşun yarası, bıçaklama, boğulma), ölüm şekli hakkında bilgi (yani cinayet, intihar, kaza veya doğal), failin veya faillerin kimliği gibi soruların cevaplanmasına yardımcı olmak da adli antropologların görevleri arasında yer almaktadır.

        Adli antropolojide iskeletten kimliklendirme yapılırken biyolojik antropolojinin yöntemleri uygulanmaktadır. Adli antropolojik araştırmalarla, doğal felaket, savaş katliamları, terör kurbanları, zorunlu göçler, kitle olayları ve kazalar sonucu ölen kişilerin yarı iskeletleşmiş, iskeletleşmiş, yanmış ya da parçalanmış kalıntılarından elde edilen bilgiler, ilişkili diğer farklı disiplinlerin verileriyle birleştirilerek kimliği belirsiz kayıp şahısların kimliklendirilmesine yardımcı olunmaktadır. Adli antropoloji uzmanları, insan iskelet kalıntılarında biyolojik yaş tahmini, boy uzunluğu ile cinsiyet ve etnik köken belirleme, diş ve vücut patolojileri ile morfolojik özellikler belirledikten sonra kayıp kişiye ilişkin bilgileri sağlayarak kimliklendirme yapmaya çalışmaktadırlar. Bununla birlikte, kemiklerden ölüm süreci ve sonrasında oluşmuş travmaların olup olmadığı incelenerek muhtemel ölüm nedeni araştırılmaktadır. Bu bilgiler ışığında kayıp kişilerin etnik kökenleri, ölüm zamanları, sağlık problemleri, mesleki bilgileri hakkında bilgilere ulaşılıp, kayıp kişi veya kişilerin kimliği ile ilgili ipuçları elde edilmektedir. Ayrıca adli antropolojik araştırmalarla, kayıp kişilere ait kafa iskeletlerinden yeniden yüzlendirme (fasiyal rekontruksiyon) ile kayıp kişilerin olası fotoğraflarıyla buluntu kafa iskeleti çakıştırılarak (superimpozisyon), bulunan kişi hakkında destekleyici bilgilere de ulaşılabilmektedir. Adli antropolog elde ettiği bilgilerle, adli bilimciler ve hukukla ilgili yetkililere yardımcı olmaya çalışmaktadır. Adli antropolojik çalışmalarda DNA analizi yapmak son derece önemli olmakla birlikte, her adli vakada DNA bulmak mümkün olmayabilir. Bu durumda antropolojik incelemeler daha da önem kazanmaktadır.

        Son yıllarda adli antropologlar, iskelet biyolojisi, insan anatomisi ve modern insan varyasyonu, kemik zedelenmesi ve biyomekaniği ile ilgili eğitim almalarının yanı sıra kemik patolojisi ve tafonomi ile arkeolojik kazı metotları hakkında da bilgi sahibi olmaktadırlar. İyi eğitim almış bir adli antropolog, iskeletten cinsiyet, yaş, hastalık, bireyin ya da toplumun sosyoekonomik durumu, mesleki alışkanlıklar, travma izleri ve tafonomik değişimleri kolayca tanımlayabilmektedir.

        Ülkemizde son yıllarda önem kazanmış olan adli antropoloji henüz kurumsallaşmamakla birlikte, adli bilimler bünyesinde adli antropoloji yüksek lisans ve doktora eğitimine başlanmıştır. Bu alanla ilgili çalışmalar yürüten emniyet ve jandarma kriminal, olay yeri inceleme ekipleri, felaket kurbanları kurtarma ekipleri ile adli bilimlerin diğer disiplinlerindeki uzmanların yararlanabilmeleri için sertifikalı adli antropolojik kursları da düzenlenmektedir. Son yirmi yılda adli bilimlerin gereksinimleri doğrultusunda hızlı bir ivme kazanan adli antropoloji, bugün önemli bir bilim alanı haline gelmiştir.

        YAZAR

        Ayla Sevim Erol

        KAYNAK

        • Burns, Karen. R. Forensic Anthropology Training Manual. Routledge, 2015.
        • Langley, Natalie. R., ve Maria. A. Tersigni-Tarrant (Eds.). Forensic Anthropology: A Comprehensive Introduction. CRC press. 2017.
        • Ubelaker, Douglas H. "A History of Forensic Anthropology." American Journal of Physical Anthropology 165, Sayı:4 (2018): 915-923.
        • Warren, Michale. E., Nicolette. M. Parr, Carlos. J. Zambrano ve Katherine. E. Skorpinski. Bare Bones: A Survey of Forensic Anthropology. Kendall Hunt Publishing Company. 2011.
        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa