Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DÜNYANIN dört bir yanından 700 milyon insanın kullandığı Instagram’ın CEO’su Kevin Systrom, kendisini ‘ABD’nin iki katı büyüklüğünde dev bir ülkenin yardımsever diktatörü’ gibi görüyormuş... Systrom kullanıcıların hayatlarından ‘kareleri’ paylaştığı bu ‘ışıltılı’ ülkede yaptığı tercihlerle insanların hayatlarını etkilediğini düşünüyor.

        Haksız sayılmaz!

        Geçen hafta Instagram’da paylaştığı fotoğrafların altına gelen yorumlar yüzünden Sibel Kekilli’nin yaşadıklarını gördük hepimiz. Kendi hayatından sevdiği ‘anları’ paylaştığı platformda uğradığı hakaretler yüzünden isyan eden Kekilli, “Tehditlerinizi, istismarlarınızı ve iğrenç cinsel içerikli mesajlarınızı daha fazla tolere etmeyeceğim” deyip ekliyordu: “Kendinizi Müslüman olarak tanımlayıp başka insanlara, özellikle kadınlara ya da dinlere saygı duymuyorsunuz. Bağnaz, ikiyüzlü, nefret ve haset dolusunuz. Size acıyorum! Defolun gidin! Lütfen hesabımı takip etmeyi bırakın!”

        TROL DEĞİL SIRADAN İNSAN

        Kevin Systrom’un insanların kendilerini nasıl göstermek istiyorlarsa öyle varolmalarını istediği, bir tür Disneyland ve ‘internet ütopyası’ olarak düşlediği Instagram, gittikçe bir cehenneme dönüşüyor...

        Herkesin orada ‘gösterdiği’ hayatı herkese dert!

        Sibel Kekilli’nin başına gelenlerin bir benzerini önceki gün Demet Şener yaşıyordu. Evinde havuz başında bikinili fotoğrafının altına yazılan binlerce yorumun büyük çoğunluğu sanki üzerlerine vazifeymiş gibi “İki çocuklu bir anneye yakıştı mı?” şeklindeydi. Kekilli ve Şener’e ‘ahlak’, ‘annelik’, ‘kadınlık’ dersi verenlerin çoğu internetteki bütün ‘musibetleri’ üzerlerine atıp kurtulduğumuz ‘troll’ler değil, işinde gücünde bildiğiniz sıradan insanlar! Ve bu insanlar Instagram’da (ya da hangi platformda olursa artık) kendi ‘ütopya’larını yaşamak yerine başkalarının ‘wonderland’lerini cehenneme çeviriyorlar her Allah’ın günü... Uyanıyorlar, işe gidiyorlar, evi temizliyorlar, yemek yiyorlar, arkadaşlarıyla sohbet ediyorlar ve ardından küçük bir ekranın karşısına geçip, hiç tanımadıkları insanların ‘ahlak’ını sorgulayıp onlara kendi zavallı ‘dünya görüşlerini’ dikte ediyorlar...

        Instagram’da yaşanan bu kirlilikten kendisi de mustarip olan Kevin Systrom, çeşitli çözümler üretmek için harekete geçmiş. Önce hesabı yorumlara kapatma, ardından bazı ‘nefret’, ‘küfür’, ‘ırkçılık’ içerikli kelimeleri filitreleme gibi önlemler alındı. Ancak bunlar da çözüm olmadı!

        54 DAKİKALIK MUTSUZLUK

        Geçen ay Wired’da çıkan ‘Kevin Systrom İnterneti Temizlemek İstiyor’ başlıklı yazının altına gelen yorumlar Instagram’dakileri aratmıyordu. Bir okuyucu Systrom’a “İnterneti temizlemek senin işin değil! Temizlenmesine gerek yok. Orası tüm fikirler için bir özgürlük evreni... Haddini bil!” diye sesleniyordu.

        Aynı yazıda ‘fikir özgürlüğü’nün Kevin Systrom için ‘her şeyin altına boktan yorumlar yapmak’ olmadığı yer alıyordu: “Instagram halka açık bir platform değil, insanların kullanmayı seçtiği bir yer... Eğer bir platformu zehirlerseniz ve bu yüzden artık kimse orada bir yorum, görüş paylaşmak istemezse asıl o zaman ifade özgürlüğü tehdit ediliyordur...”

        İnsanların telefonlarındaki uygulamalarda harcadıkları süreyi ölçen ve bu kullanımdan memnun olup olmadıklarını soran Moment adlı bir uygulamaya göre tüm kullanıcıların yarısından fazlası, günde yaklaşık 54 dakika olan Instagram’da harcadıkları zamandan dolayı mutsuz olduklarını söylüyormuş.

        İNSANLIK KADAR ESKİ DERT

        Kevin Systrom ve ekibiyle daha birçok şirket bugünlerde sadece ‘küfür, hakaret, ırkçı, cinsiyetçi’ kelimeleri değil, ‘kinayeli’ cümleleri anlayıp yorumlayarak yorumlar kısmından daha siz görmeden ‘silip atacak’ bir ‘yapay zekâ’ üzerinde çalışıyorlar.

        Ellerinde telefonları bütün gün ona buna laf sokmaya çalışan, hayatları hakkında ders veren, hakaret eden beyinsizler yüzünden ‘bir ifade özgürlüğü cenneti’ olan internet sadece duymak istediklerimizi duyacağımız, aykırı her fikre kapalı bir cehenneme dönüşecek korkarım!

        Montaigne 500 yıl önce, “Kendimi bağlı hissettiğim bir biçime başkalarını zorlamam herkes gibi. Bambaşka, binbir türlü yaşam biçimi olabileceğine inanır, akıl erdirebilirim” deyip eklemiş: “Başkasının benim hallerimden ve ilkelerimden dilediği kadar uzak kalmasını hoş görürüm. Hatta benden ne kadar ayrıysalar o ölçüde daha da çok sever ve sayarım onları...”

        Büyük düşünür Montaigne’nin “Kimsenin herkes gibi olmaya zorlanmamasını candan dilerim” temennisine sonuna kadar katılıyorum... Hepinizi ‘like’lıyorum...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar