Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Anasayfa Özel İçerikler Nagehan Alçı Roma'daki kayıp çanta
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Roma’nın meşhur meydanlarından Piazza della Repubblica’dan başlayıp Monti’nin arka sokaklarını dolaşıp Trevi Çeşme’sine kadar gitmeyi planlayarak otelden çıktım.

        Yürümeyi çok severim ama az buz yol değil.

        Monti’ye vardığımda epey yorulmuştum, Colosseum’un tam karşısında Santa Maria Kilisesi var. Hem gezer hem dinlenirim diye düşündüm.

        İçeride ayin başlamak üzereydi. Belim de ağrı sinyalleri veriyordu. Ön taraflarda bir sıraya oturdum. Omuzumda asılı olan çantayı hemen yanıma koydum. O sırada kilisenin papazı içeri girdi ve herkes ayağa kalktı. Kalabalığı görmek için arkaya hafifçe döndüm.

        Bir saniye sonra çantam yoktu!

        Başınıza hiç geldi mi bilmiyorum.

        Benim bundan 17 yıl önce bir kez Mecidiyeköy’de başıma gelmişti. O anı hiç unutamam zira Roma’nın göbeğindeki kilisede sol kolumun yanında duran çantanın orada artık durmadığını fark ettiğim an 17 yıl önceye ışınlandım.

        Önce yanımı bir kez daha kontrol ettim. Sonra bir kez daha. Bir kez daha. Bir kez daha.

        Gerçi kontrol edecek bir şey yok, yanınızda duran çanta artık orada değil işte ama insan inanamıyor.

        Sonra arkaya, öne, yere baktım. Tabii ki umudum yoktu. Galiba ‘görevimi yapıyorum’ duygusuyla vicdanımı rahatlatmaya çalıştım.

        Ardından tokat gibi yüzüme çarpılan gerçek kaçınılamaz şekilde gün yüzüne çıkmaya başladı.

        Bende ipler koptu…

        Ayin devam ediyor ve bir turist ortalıkta ‘yok yok’ diye bağırarak koşuşturuyor.

        Ana salonun arkasında bir koridor ve koridorun ardında başka bir salon vardı, hızla oraya gittim tabii ki ortada benim çanta ile gezen kimse yok!

        Sonra uzun koridorun sol tarafının bir oyun bahçesine açıldığını fark ettim, çocuklar vardı, bakındım hiçbirinde elbette benim çanta yoktu ve çantayı alanın elini kolunu sallayarak gezme ihtimali benim uçma ihtimalim kadar zayıftı.

        Tabii tüm bunları yaparken hırsıza neredeyse Roma dışına çıkacak kadar zaman kazandırdım ama insanın her gün çantası yok olmuyor ki…

        Acemilik işte!

        Sevgili okurlarım ‘ne çantaymış’ demeyin… Çantanın kendisi öyle pahada ağır bir şey değildi, kardeşimin doğum günü hediyesi olduğu için manevi değeri vardı gerçi ama esas o çantada bu kardeşinizin

        • Pasaportu
        • Telefonu
        • Cüzdanı ( kimliğim, basın kartım, bir miktar nakit para, kredi kartlarım, banka kartlarım, rahmetli babamın çok sevdiğim ve başka kopyası olmayan gençlik fotoğrafı ve her gün ihtiyacım olan bir çok ıvır zıvır kart)
        • Ev anahtarları

        Vardı.

        Allahtan yanıma ne olur ne olmaz diye gri pasaportumu da almışım ve otelde bırakmışım. Onunla dönebildim.

        Fakat düşünün telefonunuz yok, yanınızda telefonu olan bir tanıdığınız yok ve eliniz kolunuz bomboş, yabancı bir ülkede kalakalıyorsunuz.

        Kendimi adeta çırılçıplak hissettiğimi söylemeliyim…

        Belki yardımı olur diye kilisenin papazına gittim. Üzgün ama şaşkın olmayan gözlerle “Yine mi? Bıktık bu hırsızlardan” dedi ve birlikte karakola gitmeyi teklif etti.

        Roma’da yankesicilik meşhurdur ve fakat bu böyle olmasına rağmen polis bulmak çölde su bulmak kadar zor.

        Şehrin göbeğinde yaklaşık yirmi dakika yürüyüp karakola varabildik. Kapı kilitliydi, zili çalmamız gerekti, birkaç dakika sonra genç bir memur geldi, anladığım kadarıyla içeride başka kimse yoktu. Önüme bir kağıt koyup ‘rapor isterseniz buraya olayı yazın’ dedi sonra o kağıdı okumadan imzalayıp bana geri verdi!

        Roma Büyükelçiliğimizi aramak için telefon sordum, sağ olsun cep telefonunu uzattı. Ben elçiliğe durumu izah etmeye çalışırken zannediyorum kız arkadaşı hiç durmadan telefona mesaj atıyordu zira ekrana düşen kalplerin sayısını hatırlamıyorum…

        Velhasıl bulunma ihtimali olmayan çanta için karakola bildirim yaptık ama en azından çalınan pasaport iptali ve havaalanı için gereken raporu almış olduk.

        Ertesi gün de gri pasaportum sağ olsun, kös kös, kolu kanadı kırık, telefonsuz, cüzdansız memlekete döndüm. Döndüm ama anahtarlar da çantayla gittiği için eve çilingirle girmek zorunda kaldım!

        İtalya’nın yemekleri, havası, sokakları muhteşem ama şundan eminim ki o çanta İstanbul’da çalınmış olsa paralar ve telefon gitse de en azından pasaportlar çoktan bulunmuş olurdu…