Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ‘Kod 355’ (The 355), sezonun iddialı aksiyonlarından biri.

        Yıldız oyuncu kadrosu ve kadın ajanlar üzerinden şekillenen hikâyesiyle 2018 yılında Cannes’daki film marketin en çok ilgi gören projesi olarak adını duyurmuştu.

        Dolayısıyla, yapımcılarının beklentisi büyük ama gişelerde başarı olup olmayacağını kestirmek için henüz erken. Aksiyon filmi olarak janrın gereklerini yerine getirdiği kesin. Gösterişli bir prodüksiyon… Ayrıca Jessica Chastain, Penelope Cruz, Lupita Nyong’o, Fan Bingbing ve adı dört yıl önce açıklanan Marion Cotilliard’ın yerine gelen Diana Krüger gibi beş kadın starı buluşturmak gibi bir özelliği de var. Ama tüm bu avantajlarına karşın hikâyenin parlak olduğunu söylemek zor.

        Filmin fikri, Jessica Chastain’den gelmiş. ‘Dark Phoenix’te birlikte çalıştıkları yönetmen Simon Kinberg’e odağında kadın ajanların yer aldığı, Mission: Impossible ve James Bond tarzı bir film yapmayı önermiş. Kadınların başta süper kahraman filmleri olmak üzere çağdaş aksiyon sinemasında giderek yükseldiği bir çağ için gerçekten doğru fikir. Ama Theresa Rebeck imzalı hikâye sanki biraz aceleye gelmiş.

        Senaryoda son 20 yılın başarılı ajan filmlerinden devşirilen bazı fikirlerin yan yana getirildiğini görmek mümkün. Özellikle teşkilatla arası bozulan ve belirli bir noktadan sonra kendi ahlaki değerlerine göre hareket etmeyi tercih eden başına buyruk ajan modelleri, burada bir kez daha karşımıza çıkıyor.

        REKLAM

        Jessica Chastain’in canlandırdığı CIA ajanı Mason ‘Mace’ Brown ve Alman istihbaratı için çalışan Marie Schmidt (Diane Kruger) işlerine bağlılık, disiplin ve azimleriyle öne çıkan, risk almaktan çekinmeyen karakterler. Tehlikeli, zor işleri öyle çok seviyorlar ki doğru dürüst özel hayatları bile yok. MI-6 mensubu, siber suçlar uzmanı Khadijah Adiyeme (Lupita Nyong'o) için aynısını söylemek zor. Artık ‘saha’da çalışmak istemeyen ’Dij’, sevgilisiyle düzenli ve güvenli bir hayat sürmekten yana. Ama Mace’in ‘Sensiz yapamam!’ ısrarıyla olaya dahil oluyor. Kolombiya’dan gelen Graciela Rivera (Penélope Cruz) ise kontrolden çıkan ajan Luis Rojas’ı (Edgar Ramirez) ruhen toparlamak için görevlendirilen bir psikoterapist. Silahla, ajanlıkla ilgisi olmayan, iki çocuk annesi Graciela, mecburen dahil oluyor ekibe. Hoş, başlangıçta ekip olduklarını söylemek mümkün değil. Tam tersine, Mace ve Marie uzun süre, rakip konumdalar; ama dünyayı siber terörizmin ağır sonuçlarından kurtarmak için teşkilatlarındaki emir – komuta zincirini bir yana bırakıp birlikte çalışmak zorunda kalıyorlar.

        Senaryoda beni rahatsız eden, karakterler veya siber terörizm entrikası değil. Jason Bourne, Mission: Impossible, James Bond gibi gerçekçi, ciddi aksiyon serilerinde seyirciler, aksiyon sahnelerinde sahicilikten ziyade gerilim ve şova önem verir. Ama karakterleri ölümcül tehlikelere sürükleyen hikâye örgüsünün gerçekçi olmasını beklerler. Dolayısıyla, iyi aksiyon sadece inandırıcı karakterlere değil, sahici ve gerçekçi karakter motivasyonlarına ihtiyaç duyar.

        ‘Kod 355’, Kolombiyalı ajan Luis’in kendi hesabına hareket ederek ortalığı karıştırmasından itibaren karakter motivasyonlarını inandırıcı kılamıyor. Mace ile Marie başta olmak üzere ana karakterler, baştan sona kahramanca davranıyor ve olayların akışına kapılıp gidiyorlar. Karakterlerin iç çatışmalarından, çelişkilerinden söz etmek zor. Kendi aralarındaki çatışmalar da kayda değer olmaktan çok uzak. Sonuçta, iyiyle kötünün birbirinden kesin çizgilerle ayrıldığı bir hikâye bekliyor sizi.

        Elijah Clarke’ın (Jason Flemyng) açılış sahnesindeki özel tim baskınından kolayca kurtulmasından başlayarak aklıma yatmayan detayların sayısının film boyunca dikkat çekici oranda arttığını gördüm. Sözgelimi, ABD ve Almanya gibi iki müttefik ülkenin ‘saha’da gereksiz yere, sırf biz heyecanlanalım diye karşı karşıya kalması, Mace ile Marie’nin kendi teşkilatlarıyla yaşadıkları sorunlar ve finale doğru olup bitenler bana pek inandırıcı gelmedi.

        Ayrıca sürpriz gelişmelerin bir kısmını tahmin etmek mümkün. Tahmin edemediğimiz sürpriz gelişmelerin ise ne zaman olacağını seziyoruz. Sözgelimi, ikinci yarıda iki kez sorunlar çözülmüş gibi görününce, biz içten içe ‘Şimdi bir sürpriz olacak ve yeni aksiyon sahneleri gelecek’ diyoruz. Hikâyesi iyi kurulmuş, gerilimi iyi ayarlanmış sağlam bir aksiyonda pek aklımıza gelecek şeyler değil bunlar…

        REKLAM

        Beş kadın oyuncunun sürüklediği bir aksiyon filminde feminist alt metinlere uzanan bir hikâye bekleyenlerin hayal kırıklığı yaşayacağını baştan söyleyelim. ‘Kod 355’de kadın dayanışmasının dışında, yorumlamak için dişe dokunur dramatik malzeme bulmak zor.

        ‘Kod 355’te itiraz etmeyeceğim ve kötü bulmadığım bir şey varsa o da ‘aksiyon menüsü’ galiba. Belki öyle çok unutulmaz sahneler yok ama aksiyon ve heyecan için gidenleri memnun edecek bir film olduğunu düşünüyorum. Yazar ve yapımcı olarak hayli iyi bir aksiyon tecrübesi olan Simon Kinberg, ‘Kod 355’te çağdaş aksiyon sinemasının gereklerini yerine getiriyor. Paris’teki ‘motorize’ takip sahnesi ve buram buram ‘klişe egzotizm’ koksa da Fas’taki çarşı kovalamacaları; gerilimi yüksek tutabiliyor. Şangay’daki çatışma sahneleri ise Hong Kong sinemasını ve John Woo’yu akla getiriyor. Ekibin kulaklıkla birbirine bağlı olduğu sahnelerde de Mission: Impossible serisinin bazı sahnelerini hatırlamak olası…

        ‘Kod 355’te komik olsun diye yazılmış sahneler var ama Penelope Cruz’un kulaklıktan gelen direktiflerle zorunlu olarak flört ettiği sahne hariç mizah duygusunun iyi işlediğini söylemek zor. Filmin yapımcıları arasında yer alan Jessica Chastain, oyunculuk gücüne laf ettirmeyecek bir iş koyuyor ortaya. Oyunculuk, ‘Kod 355’in sağlam yanlarından biri; ama filmi kurtardığını söylemek zor.

        Bu arada, Mace’in kırmızının baskın olduğu desenli ‘romantik’ elbisesiyle, aksiyona daha uygun giyinerek evden çıktığı belli olan Marie’yi Paris metrosuna kadar kovalaması, bence en iyi sahne. Junkie XL imzalı müzikler de filmin galiba en iyi yanlarından biri…

        Son olarak, filmin adını, 18. Yüzyıl’da Amerika’daki bağımsızlık yanlılarının İngiliz yönetimine isyan ettiği dönemdeki 355 kodlu bir kadın ajandan aldığını belirtelim.

        4.5/10

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar