Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye, sağlık alanında ilaca, doktora ve hastaneye erişimde önemli mesafe kat etti. 2003-2010 yılları arasındaki sağlık politikalarıyla bu başarı sağlandı ancak bu iyi gelişmelerin en önemli eksiği sağlık endüstrisi oldu. Başta ilaç olmak üzere sağlık endüstrisinin diğer alanlarında aynı başarıyı gösteremedik.

        Son on yılda ise gelişme temposunda düşüş söz konusu. Bu konuya köşemde sıklıkla dikkat çektim. İhmal edilen sağlık endüstrisini, kapanan, el değiştiren yerli ilaç fabrikalarını, yabancı ilaç şirketlerinin yeni yatırımlar yapmakta isteksiz olmalarını gündeme taşıdım. Bu defa yetkin bir isimden sağlık endüstrisinin ekonomi üzerindeki etkisini aktarmak isterim.

        Novartis Grup Türkiye Başkanı Dr. Altan Demirdere ile birkaç gazeteci buluştuk. Sağlık Ekonomisi Raporu (Health Economy Report - HER) ve Sosyal, Çevresel ve Ekonomik Raporu (Social, Environmetal, Economical SEE) hakkında bilgi veren Demirdere, sağlık harcamalarının ekonomi üzerinde önemli bir etkisi olduğunu, ekonomik bir yük olarak görülmesinden ziyade, sağlık ekonomisinin bir yatırım alanı olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

        Rapor, çeşitli ülkeler için WifOR Enstitüsü’ne hazırlatılmış. Türkiye için de özel çalışma yapılmış. Ankara’da ilgili bakanlıklar ve kurumlarla da paylaşılan rapor, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin’e de sunulmuş. Bakan Bilgin, sağlık ekonomisinin çeşitli sektörlerle kıyaslanmasını inceledikten sonra inşaat sektörünün değerlendirmeye tabi tutulmadığına dikkat çekerek, bu sektörün de çalışma yapılarak rapora eklenmesini istemiş. Çünkü Türkiye için önem arz eden inşaat sektörünün de ekonomi üzerine ciddi etkileri söz konusu. Ancak ülkemizin meselesi inşaat verilen önemin diğer sektörlere gösterilmemesi.

        REKLAM

        HER raporuna göre Türkiye'de sağlık harcamalarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’ya (GSYİH) düşen oranı yüzde 4,4. Bu oran 9,9 olan dünya ortalamasının epeyce altında. Diğer ifadeyle, sağlık alanında sanılan aksine az harcama yapılıyormuş. Ayrıca Türkiye’nin sağlık harcamaları da son on yıl içerisinde düşüş göstermeye başlamış.

        Sağlık harcamalarının GSYİH’ye katkıyı ifade eden Gayrisafi Katma Değer (GKD) ve istihdam tarafındaki rakamlar da dikkat çekici. 2019’da sağlık harcamaları 36,3 milyar dolar olmuş. Doğrudan GSYİH katkısı sağlayan yüzde 4,2. Sağlık ekonomisinin sağladığı 2 milyonun üzerindeki istihdam ise toplam istihdamın yüzde 6’sına tekabül ediyormuş. Dolayısıyla ekonomik büyüme ve istihdam açısından sağlık sektörü Türkiye’nin başlıca önemli sektörlerinden birisi konumunda. Zaten ülkemiz yetkilileri de bunun farkında ama o farkındalıklarının galiba biraz daha yukarı çekilmesi gerekiyor.

        Mesela Bakan Bilgin'in işaret ettiği ve rapora da yansıyan inşaat sektörünün GSYİH katkısı yüzde 5,1 ve istihdama etkisi de yüzde 7,3. Neredeyse iki sektör birbirine yakın değer üretiyor. Almanya’da ise sağlık harcamalarının GSYİH içindeki payı yüzde 11,7 ve sağlık ekonomisinin katkısı da yüzde 12 olmuş. Diğer ifadeyle bazı sektörlere yapılan yatırımlar karşılığını veriyor.

        İlginç olan ise sağlık ekonomisinin katma değerinin beşte birinden fazlasının “Sağlık Endüstrisi Ekonomisi” tarafından sağlanıyor olması. “Sağlık Endüstrisi” 7,8 milyar dolar katma değer kazandırmakla birlikte 312 bin 500 kişiye iş imkânı sağlamış. Sağlık endüstrisi ekonomisinin altında yer alan ilaç sanayi ise 2,1 milyar dolarlık Gayrisafi Katma Değer ile 32 bin 500 kişilik istihdam yaratmış. İlaç sanayinin sağlık ekonomisi içerisindeki payı 2019’da yüzde 27,4 olmuş. İstihdamdaki payı ise yüzde 10,4 seviyelerinde seyretmiş.

        Sağlık harcamaları, hastanelerden sağlık endüstrisine (ilaç sanayi, biyoteknoloji, tıbbi teknoloji, Ar-Ge, e-sağlık) kadar uzanan bakım değer zincirinin her kademesinde ekonomik büyümeye katkı sunuyor.

        REKLAM

        Yatırımların çevre meselesi…

        Çevreyle, insanla, hayvan ve doğa ile ciddi meseleleri olan Türkiye için yatırım-çevre ilişkisi çok önemli. Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapıyoruz derken doğaya ciddi zarar veren bir ülkede yaşadığımız gerçeğinin altını çizerek Sosyal, Çevresel ve Ekonomik Raporu (Social, Environmetal, Economical - SEE) gibi yaklaşımların artık yatırımların kaçınılmaz bir parçası olacağının altını çizmek istiyorum.

        Şu günlerde insan etkisinin, ekonomik etkinin önüne geçmesi sebebiyle yatırımın şekli ve yatırımcı davranışları da önem kazanıyor. Yatırımcılar son gelişmelerle ekonomik etkiye bakarak değil, şirketlerin finansal olmayan performanslarını ortaya koyan Çevresel, Sosyal ve Yönetişim (ESG) yaklaşımını dikkate alarak yatırım yapıyor. Keşke bu yaklaşım tüm sektörleri kapsayabilse ve denetlenip ölçülebilir olsa. Fonlar ve bankalar da yatırım ve kredi kararlarında şirketlerin ESG performanslarına bakıyorlar ama yine de ilginç durumlar karşımıza çıkıyor. Doğayı, çevreyi bilinçsiz, kontrolsüz ve denetimsiz yatırımlarla kirletiyoruz.

        Sosyal etki bileşenleri; yaşama ücretleri, çalışan gelişimi, iş güvenliği ve en önemlisi ürünlerin sosyal etkisi, çevresel etki bileşenleri; CO2 ve sera gazları, diğer hava emisyonları ayrıca su ve yakıtlar, ekonomik etkinin bileşenleri ise GSYİH katkısı, istihdam etkisi ve toplam vergilerden oluşuyor.

        Eğer ülkemizde de çevre, insan ve verimlilik odaklı yatırımlar merkeze konabilirse kazanan Türkiye olur.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar