Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülkemizin genel bir hastalığı haline gelen dış ticaret rakamlarında işimize gelen yerden bakma hastalığı en fazla kendini ihracat rakamlarında gösteriyor. Sürekli ihracat rekoru kırıyoruz, ama ithalatta kırılan rekorlara, ilginç başarılara sahip çıkan yok! Buradan nemalananlar ise oldukça fazla. Çiçeği burnunda Ticaret Bakanı Dr. Mehmet Muş’un en azından bu kısır döngüyü kıracağını, dış ticaret rakamlarını daha makul ele alacağını düşünüyorum.

        İthalattaki bir meseleye “Cep telefonu tuvalet kâğıdı olarak ithal edilebilir” yazımla dikkat çektim. Kaçakçılık risklerine vurgu yaptım. Tıpkı “Ordino haraç” yazımda olduğu gibi. Panikle düzeninin bozulacağını düşünenler saçma sapan mesajlar gönderiyorlar. Mesleğine sahip çıkıp, yanlışların düzeltilmesini isteyenlerin yaklaşımı ise daha farklı. Çözüm odaklı. Maaş aldığı, gelir sağladığı patronu denetlemenin ne anlama geldiğini bilenler daha sağlıklı yorum yapıyorlar.

        Maaşını patronlardan alan kişilerin denetlediği antrepolar kanalıyla ithal edilen malların yurdumuza giriş şeklinden kamu da ve özel sektörde hizmet veren etkin ve yetkin isimler de rahatsız. Ülkemize giren ithal malları denetleyenleri yetkilendiren mekanizmanın değişmesi gerekir. Türkiye’nin ithalatı, ihracatından fazla ve ülkenin kaynakları yurtdışına akıyorsa dikkatli olunması icap eder. Bunun yolu da denetim ve kontrolden geçiyor.

        REKLAM

        Yurtdışından malı ithal eden patronların onaylayacağı, parasını, maaşını vereceği kişilere, Yetkilendirilmiş Gümrük Müşavirlerine (YGM) ve yardımcılarına denetim yaptırılırsa belli oranda suiistimal olur. Bu oran kabul edilebilir rakamların üzerine çıkarsa ülkenin ekonomik yapısını bozar. Elbette Türkiye’ye gelen ithal ürünün tamamında, büyük çoğunluğunda sıkıntı yoktur. Zaten böyle bir şey olsa devlet izin verir mi?

        Ayrıca itibarlı şirketler, büyük kurumlar bu işlere tenezzül etmez. Fakat şahıslar, marka değeri, itibarı olmayan kuruluşlar bu açıkları değerlendirebilir. Değerlendirenler de oluyor. Denetimdeki zafiyet, oralarda da bozulmaya sebep olabilir. Ayrıca mevcut sistemde istisnaların kaideyi bozacak şekilde sorun olduğu belirtiliyor. Ben de bu noktaları en yetkili isimlerle görüşerek gündeme taşıyorum. Buyurun her şeyi birebir yaşan, sahadaki bir YGM’den gelen mesajı beraber okuyalım:

        “Yetkilendirilmiş Gümrük Müşaviri (YGM) olarak 21 yıldır bu meslekte faaliyet gösteriyorum. Saha tecrübem epey fazladır. Olumsuz bir durumla karşılaştığımızda vakit geçirmeden gümrük idaresine bildirme yükümlülüğümüz var.

        YGM olarak şirket veya şahıs firması olarak faaliyet gösteriyoruz. Antrepolara her ay fatura veya serbest meslek makbuzu kesiyoruz. Gelirimizin çoğunu antrepo sahiplerinden elde ediyoruz.

        Hangi YGM ile çalışacağına antrepo sahibi kendisi karar veriyor. Antrepo büyüklüğüne göre ücretlendirme oluyor. Büyük antrepolarda nispeten yüksek olan asgari ücret tarifesi mutlaka deliniyor. YGM’ler asgari ücret tarifesine uygun olarak faturasını kesip tahsilatı yaptıktan sonra antrepocuya elden para iadesi yapıyor. Yeni bir antrepo ile görüşmeye gittiğimizde bize ne kadar iade yapacağımız, antreponun anahtarlarını antrepocuya teslim edip etmeyeceğimiz soruluyor. “Hayır” cevabı verdiğim bir antrepo benimle çalışmadı. İşi verdiği YGM’nin iadeyi ve antreponun anahtarlarını teslim etmeyi kabul ettiğinden adım gibi eminim.

        Sektörde benim gibi patron YGM’ler var, ayrıca maaşla çalışan YGM’ler de var. Ben çekirdekten yetişme YGM olarak kendi işimi yapıyorum. Sürekli işimin başındayım. Ama idareden gelenler dünyalıklarını yaptıktan sonra YGM oluyorlar. Yazlıklarında oturarak ortak oldukları şirketlerden maaş alıyorlar.

        REKLAM

        Ayrıca çok sayıda antreposu olan firmaların bazıları kendi YGM şirketlerini kurup maaşlı YGM’ler çalıştırmak suretiyle kendi antrepolarını kendi YGM’lerine denetlettiriyorlar. Maaşlı çalışan YGM’ler, patronu antrepocu olan YGM’ler ifadeleriniz bu anlamda doğru. Ekol ve Barsan bu şekilde çalışan iki antrepocu olarak size örnek verebileceğim firmalardır.

        Çözüm konusunda sizinle hemfikirim; Antrepocu kendisini denetleyecek YGM’yi kendisi belirleyememeli.

        Antepocuyu hoş tutmak adına denetimde esneme, suiistimal, asgari ücret tarifesini delme, haksız rekabete neden olma gibi uygulamaların önüne geçmek üzere her yılbaşında o bölge müdürlüğü kura çekerek sorumluluk bölgesindeki YGM’ler ile antrepoları eşleştirebilir. Her yıl yeniden kura çekilir, böylece tekelleşmenin de önüne geçilir. Atamayı yapan da idare olduğu için antrepo sahibi ve YGM arasında samimiyete dayalı ufacık da olsa suiistimaller meydana gelmez.

        Halihazırda 1 yıl tahsilat yapamadan çalışan YGM’ler tanıyorum. Adam antrepocudan parasını bile isteyemiyor. “Beni değiştirir, başka YGM ile çalışır” diye çekiniyor.

        Öte yandan antrepolar 24 saat gümrüğün kamera denetiminde olup, geriye dönük 1 yıla kadar kamera kaydı tutulmak zorunda. Sık sık denetleniyor. Çok da rahat kaçakçılık yapılabileceğini zannetmiyorum, ama imkânsız değil.”

        Bir YGM’nin mesajı böyle. Bir yıldır patrondan ücret alamayan, antreponun anahtarını patrona teslim etmezse işinden olan YGM’ler nasıl denetim yapabilir? Bu sistemle ülkeye kaçak mal sokulamadığını kim iddia edebilir? Bu şartlarda çalışanlar imkansızlıkları zorlamaz mı? Yetkilendirmeyi, görevlendirmeyi devlet yapmalı. YGM’lere de ücretini devlet vermeli. Söylediğim budur. Anlamayanlar bir daha okusun lütfen…

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar