Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hayır, Amber Heard’e öfkeden Depp’inen Johnny’ci kadın kitlesinden söz etmiyorum. Cinsiyetçi hakaret, tecavüz ve ölüm tehditleriyle Amber Heard’e nefret saçan kadın düşmanı erkekleri kastediyorum. Araştırma konusu olduğu için burası çok önemli.

        Vurdulu kırdılı davayı hararetle izleyen fanatikler arasında Johnny Depp’I tutanlar çoğunlukta. Sosyal medya ibresi öyle gösteriyor. ABD’de yapılan bir ankete göre de karşılıklı iftira davasında Depp’e hak verenlerin oranı yüzde 40; Heard’ün şiddet iddialarını inandırıcı bulanların oranı ise sadece yüzde 10. Geri kalan yüzde 50 kararsız.

        Sosyal medyada nefret dili daima ve çoğunlukla kadınları hedef aldığı için anketteki açık ara fark da şaşırtıcı değil. Velev ki Amber Heard iftira atıyor, kişilik bozukluğu var, kocasına votka şişesi fırlatmış, yatağa da pislemiş, sosyal medyada nefret objesi olmayı hak edebilir mi?

        Dijital nefret meselesine odaklanan The Center for Countering Digital Hate (CCDH) adlı sivil toplum örgütü, aralarında Amber Heard’ün de yer aldığı yüksek profilli beş kadına yönelik saldırıların içeriğini incelemiş.

        Özellikle de Instagram hesaplarına DM’den gelen 8 bin 717 mesaj analiz edilmiş. Araştırmacıların vardığı sonuç şu: Instagram kadın düşmanı salgına teslim olmuş durumda, şöhretli kadınlar tacizler karşısında tamamen savunmasız, çünkü şirket bütün şikayetlere rağmen saldırganları püskürtecek önlemleri almıyor. Nefret, şiddet ve görsel pornografik içerikli mesajlar moderatörlere bildirildiği halde bu şikayetlerin yüzde 90’ı sonuçsuz kalıyor. Instagram’da direkt mesaj, e-posta kutusu gibi işlediği için her türlü pisliği saçmaya müsait kontrolsüz bir alan olarak kalıyor.

        REKLAM

        Instagram kadın düşmanlarının sinsice at oynattığı bir taciz meydanı. UNESCO ve Uluslararası Gazeteciler Merkezi (ICFJ) raporuna göre kadın gazetecilerin yüzde 16’sı bu mecrada şiddet gördüğünü söylüyor.

        Geri kalan bütün sosyal platformlarda ise toplumsal cinsiyet temelli şiddet artık pandemi kıvamında.

        KADINLARA DİREKT BEL ALTI

        Kadınlara musallat dijital nefreti araştıracak olsanız, denek olarak hangi kadınları seçerdiniz? Gazeteci, bilim insanı, oyuncu, şarkıcı, aktivist veya siyasetçiler arasından hangi isimleri? Hepsinden çokça örnek var ama pandemi sürecinde bilim kadınlarının uğradığı sosyal linçin haddi hesabı yok. Prof. Dr. Bengi Başer ve Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol’un maske ve aşı karşıtlarından işitmediği hakaret ve tehdit kalmadı. Tamam bir kısmı memleketteki siyasi iklim gereği ideolojik ağırlıklıydı ama hiçbir erkek bilim insanı aynı dozda hedef olmadı.

        Özellikle sağ popülist cenah trollerinin yüksek profilli hedef seçerek cinsiyetçi küfür, tecavüz ve ölüm tehdidiyle saldırıları çağın karanlık ruhunu yansıtıyor, çok evrensel.

        Bu bağlamda Berlin’de online şiddete karşı kurulan HateAid’in verileri, cinsiyetçi nefretin ulaştığı boyutu gösteriyor. Linç kurbanlarına danışmanlık ve hukuki destek veren örgütten mahkeme masrafları için yardım alanların yüzde 73’ü kadın. HateAid direktörü Josephine Ballon anlatıyor: “Dava dosyalarına bakarsanız, erkeklerden farklı olarak kadınları hedef alan saldırılar siyasi veya mesleki pozisyonlarla alakalı değil. Kadınlar direkt bel altından vuruluyor. Bilim kadını, politikacı ya da influencer fark etmiyor, maruz kaldıkları yorumların üçte biri sadece dış görünüş ve cinsiyetle ilgili. Erkeklerde böyle bir şey görmüyoruz. Tamamen yapısal bir fark söz konusu.”

        REKLAM

        Kadınların şiddet korkusuyla yargıya başvurmaktan çekindiğini söylüyor Ballon; “Bu nedenle dijital şiddet şikayete bağlı suç olmaktan çıkmalı, savcılar kamu davalarıyla harekete geçmeli. Saldırılar sosyal medyada geniş tartışma zemini bulduğu için mağdurları korumakta kamu yararı var” diyor.

        TBMM’de aylardır hazırlığı süren sosyal medya yasası, bu kamu yararını gözeterek kadın düşmanlığına da yaptırım getirir mi dersiniz? Yalan haber ve dezenformasyonla mücadele gerekçesiyle hazırlanan yasa teklifinin içeriğiyle ilgili henüz böyle bir işaret yok.

        Dijital şiddetle ilgili Avrupa çapında yapılan bir ankete göre kadınların yüzde 52’si nefret objesi olma korkusuyla internet ortamında görüşlerini açıklamaktan çekiniyor. Bir başka araştırma 15-24 yaş grubu kadınların yüzde 70’inin dijital taciz ve şiddete maruz kaldığını gösteriyor. Çoğunlukla da Instagram, Facebook ve YouTube’da. Meta ve Google’ın yatacak yeri yok.

        Kadınların linç korkusuyla siyasi tartışmalara girmekten kaçınması, otosansür uygulaması hukuk devletinin internet ortamında yeterince işlemediğini gösteriyor. Cezasızlık kültürü nedeniyle kadınları pervasızca hedef alan azgın azınlığın baskısı fikir özgürlüğü ve demokrasiyi tehdit ediyor.

        Almanya’da yeni bir yasal düzenlemeyle Federal Kriminal Dairesi (BKA) bünyesinde suç teşkil eden internet içeriğiyle ilgili başvuru merkezi oluşturuldu. Yılda 250 bin başvurudan 150 binine cezai işlem gerekeceği hesap ediliyor. Şikayetler, faillerin bulunması amacıyla yerel makamlara bildiriliyor. Ama sistem o kadar kolay işlemiyor. Sosyal ağlar 1 Şubat 2022 itibariyle hukuka aykırı içeriği, IP adresi dahil kullanıcı bilgileriyle BKA’ya bildirmekle yükümlü kılınmıştı. Fakat Google ve Meta dava açarak badireyi atlattı. Köln mahkemesi, bildirim yükümlülüğünün AB hukukuna aykırı olduğuna hükmetti. Şimdi bütün umutlar Avrupa Parlamentosu’nda kabul edilen Dijital Hizmetler Yasası’na bağlandı. Buna göre internet platformları, uyarı gelir gelmez yasa dışı içeriği silmekle yükümlü kılınıyor. Çevrimdışı suçlar çevrimiçi de geçerli oluyor. Fakat yürürlüğe girmesi için daha zaman var.

        REKLAM

        ERKEKLER KOMÜNİST, KADINLAR SÜRTÜK

        Linç cazgırlığına rağmen fikirlerini açıklamaktan çekinmeyen kadınlar var elbette. Türkiye’de olduğu gibi dünyanın her yerinde. Ancak uğradıkları saldırılarda alçaklığın sınırı yok.

        Almanya’da yardım için HateAid’e başvuranların mağduriyeti çok tanıdık. Son vakalardan birinde, bir kadın gazetecinin, çıplak bedene monte edilmiş fotoğafı porno sitelerine düşüyor. Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock, geçen yıl Yeşiller’in başbakan adayı olarak kampanya yürütürken benzer saldırıya uğramıştı. Bir Rus modelin çıplak fotoğrafı “Çok gençtim ve paraya ihtiyacım vardı” notuyla sözde Baerbock’un fotoğrafı diye yayılmıştı.

        Dijital nefrete maruz kalan yedi ünlü kadın yaşadıklarını Der Spiegel’de kaleme aldı geçenlerde. İşte hikayeleri:

        Yazar Kübra Gümüşay (33): “İlk ölüm tehdidini aldığımda 22 yaşındaydım. Adamın biri Facebook’ta kafamı keseceğini yazmıştı. Polise gittim, omuz silkmekle yetindiler. Yazılarım ve konuşmalarıma daima nefret tepkileri eşlik ediyor. Yaşadığımız toplumda bu nefret ve şiddet uzun zaman boyunca zararsız gibi gösterildi. Ne zaman talk show’a konuk olsam, ardından bir shitstorm patlayacağını biliyorum. Genelde saldırı dalgası ‘ne söylediğimi’ değil, benim kamusal alanda ‘konuşuyor’ olmamı hedef alıyor. Bu yüzden günlerce sosyal medyadan uzak kalıyor, saatlerimi hesapları bloke etmeye harcıyorum. Feminizm ve ırkçılık karşıtlığı gibi toplumsal konularda eleştirel tavır alanların, eleştirilere de açık olması gerektiği savunuluyor. Ancak nefret eleştiri değildir. Bu sözel şiddet, bazı konuların kendiliğinden tartışmalı olduğu gibi bir illüzyon yaratıyor; ‘daha adil, sağlıklı, sağduyulu, barışçı ve çevre bilinciyle donanmış bir toplum için mücadele etmenin bedeli olur’ görüşü büyük skandaldır.”

        İklim aktivisti Carla Reemtsma (24): “Üç yıl önce Gelecek için Cuma (FFF) eylemlerine başladığımızda hiçbirimiz nefret dalgasıyla karşılaşacağımızı tahmin etmemiştik. Greta Thunberg’in de başına aynısı geldi. FFF üyeleri arasında en çok kadınlar dijital saldırılara hedef oluyor. Erkek aktivistlere genelde ‘eko-komünistler’ diye sövülüyor. Kadınlara gelince cinselleştirilmiş nefret ve cinsel saldırı fantezileri devreye giriyor. Bana en çok yaşlı, beyaz ve sağ eğilimli erkekler hakaret ediyor. İklim krizi ideolojik değil, doğa bilimleriyle ilgili bir meseledir ve bu zeminde tartışılması gerekir.”

        Siyaset bilimci Natascha Strobl (37): (Aşırı sağ üzerine çalışıyor)Bugüne kadar Twitter’da 33 bin hesabı engelledim. Her sabah kahvemi içerken bu işle uğraşıyorum. Irkçılığa karşı mücadele eden her kadın internette aynı hakaret, tecavüz ve ölüm tehditleriyle karşılaşıyor. Tehditlerin bir bölümü ailemi, çocuklarımı hedef alıyor.”

        Yazar Jasmina Kuhnke (39): “Söz nefretten açılınca ben kalecisiz penaltı vuruşuyum: Siyah, kadın ve anne. Kurban rolüne soyunmayıp, güçlü davranma stratejisi uyguladığım için hedefteyim. İnsanların çoğu majinalize ettikleri bireylerin güçlü davranmasından hoşlanmıyor. Naziler internette ev adresimi yaydığı için taşınmak zorunda kaldım.”

        CSU milletvekili Dorothee Baer (44): “Erkek meslektaşlarım da nefret mesajları alıyor ama beni ve kadın vekilleri hedef alan hakaret, iftira ve ölüm tehditleri hep cinsel içerikli. Failler erkek. Ve nefret mesajlarının yüzde 99’u katiyen ne söylediğimle ilgili değil."

        Yazar Melodie Michelberger (45): (Beden olumlama aktivisti) “Birçok insan, benim gibi kilolu fakat kendine güvenen kadınlardan provoke oluyor. Bu sanırım öğrenilmiş bir durum veya kendilerinin de şişmanlayıp aynı ayrımcılığa maruz kalacaklarından korkuyorlar. Şişmanların toplumdan gizlenmesi ve bedenlerinden utanması gerektiği düşünülüyor. Şişman Disney prensesi olsun dedim diye büyük linç yedim. ‘Şişko domuz, kilo ver artık’ yorumları yağıyor.”

        Virolog Melanie Brinkmann (48): “Korona öncesinde üniversitede profesör olarak normal bir yaşam sürüyordum. Yılda en fazla bir gazeteciyle görüşme ihtimalim olurdu. Korona hayatımı toptan değiştirdi, Twitter’da takipçilerimin sayısı 300’den 145 bine çıktı. 2020 başlarında ilk kez bir TV programına çıktım, bilimsel gerçekleri anlatmaya devam ettim ve olanlar oldu. Vaka ve ölüm sayıları artarken kimse kötü haber işitmek istemiyordu. Test sayısını artırmayı, temaslı takibini optimize etmeyi ve zorunlu aşıyı savunduğum için adım panikçiye çıktı. Önce ‘Kapanma fanatiği’, ‘Çin fraksiyonu’ dediler, sonra hakaretler geldi: Çıktığın deliğe gir, sürtük… Hitler seninle gurur duyardı… Çocuklarımı kaçırmakla tehdit ettiler, giyotin ve cadı yakma fantezilerini yazanlar oldu. Ama dostça mailler de aldım. Tamamını, zamanın ruhunu yansıtan belgeler olarak saklıyorum.”

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar