Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema 20 unutulmaz yaz tatili filmi - Kültür Sanat - Sinema
        • 1

          RİTÜEL (2019)
          (Midsommar)

          Karlı bir kış gününde açılsa da büyük bölümü yaz mevsiminde geçen bir korku filmi. ‘Ritüel’, İsveç'teki yaz kutlamalarına katılan bir grup Amerikalı üniversite öğrencisinin hikâyesini anlatıyor. Korku gerilim sahnelerinin çoğu gece değil, yaz mevsiminde güneş altındaki İsveç kırlarında geçiyor. Baharın gelişi ve doğanın yeniden doğumunun kutlandığı törenlerde beyaz, saflığı, masumiyeti temsil eder. Burada ise deliliği, fanatizmi ve şiddeti temsil ediyor. Başları belaya giren gençleri konu alan filmlerde genellikle grubun iyileri ve kötüleri vardır. Burada ise kötülükten ziyade zaaflar ve zayıflıklar var. Yönetmen Ari Aster, zayıf, sorunlu insanların dinsel fanatizm karşısında hiçbir şansı olmayacağını vurguluyor. Hatta “Kurban olmayı bazen kendimiz seçeriz” demeye getiriyor. Son yılların en özgün korku filmlerinden biri.

        • 2

          ÖRÜMCEK-ADAM: EVDEN UZAKTA (2019)
          (Spider-Man: Far From Home)

          Bizi “Avengers: Endgame”in hüzünlü, karanlık ve trajik dünyasından alıp liseli ergen gençlerin neşeli ve matrak dünyasına taşıyan bu Marvel filmin ilk bölümünde, Venedik'te cömert gün ışığı altında çekilen aksiyon sahneleri seyrediyoruz. Güzelim şehrin tarihi yapılarının yerle bir olduğu bu sekansta, turistik Venedik görüntüleri, süper kahraman filmlerinin estetiğiyle buluşuyor.. “Örümcek-Adam: Evden Uzakta”, özellikle ilk yarısında “turistik tatil filmi” tadını hiç kaybetmiyor. Prag'da geçen bölümlerde de aynı yaklaşımı görüyoruz. Ama orada ışıl ışıl bir gece filmi bekliyor bizi. Venedik ve Prag gibi Avrupa turizminin gözbebeği iki tarihi şehrin ardından Berlin'e uğruyoruz. Peter Parker'ın Berlin'den sonra Hollanda kırsalında, rengarenk çiçek tarlaları arasında geçen sahnesini de unutmayalım. Örümcek-Adam orada son hazırlıklarını yapıp Londra'daki “final maçı”na hazırlanıyor... Londra sahnelerinde Venedik'te olduğu gibi yeniden gün ışığına ve turistik şehir dokusuna geri dönüyoruz. Jon Watts'ın yönettiği “Örümcek-Adam: Evden Uzakta” aksiyon, mizah ve romantizmin birleştiği eğlenceli bir yaz tatili filmi.

        • 3

          THE FLORIDA PROJECT (2017)

          6 yaşındaki Moonee (Brooklynn Prince) tek derdi, yaz tatilinde arkadaşlarıyla birlikte para harcamadan iyi vakit geçirmenin yolunu bulmaktır. Annesi Halley (Bria Vinaite) günübirlik takılan, işsiz bir kadındır. Anne-kız, haftalık ödemelerini zar zor yaptıkları bir motelde yaşarlar. Bir tür çağdaş Amerikan yoksulluk hikâyesidir bu… Ancak yoksulluk, daha çok alt sınıfların geleceksizliği ve çıkışsızlığıyla ilgilidir. Film boyunca Moonee’yi sevdiği yiyeceklerin tadını çıkarırken, etrafta özgürce dolaşırken ve yaramazlık yaparken görürüz. Dışarıdan mutlu, özgür, neşeli bir çocuktur. Ama başkalarının daha iyi hayatlara sahip olduklarını bilir. Nasıl bilmesin ki? Turist akınına uğrayan ve öncelikle çocuklara hitap eden devasa bir eğlence merkezinin dibinde yaşar ama oraya giremez. Yönetmen Sean Baker filmine bu nedenle Walt Disney World’un yapım aşamasındaki adı olan ‘The Florida Project’ (Florida Projesi) adını verir. Filmde bu eğlence merkezinde yapılan yegâne çekimin izinsiz olarak akıllı telefonla yapılması ironiktir.

        • 4

          MAMMA MIA! (2008)

          Catherine Johnson’un kendi yazdığı aynı adlı sahne prodüksiyonundan sinemaya uyarladığı film, hikâyesini ABBA grubunun unutulmaz hit şarkılarıyla anlatan bir müzikal… Ege’deki bir Yunan adasında, yaz mevsiminde geçen filmde Sophie (Amanda Seyfried) düğününden önce heyecan içindedir. Annesi Donna’dan (Meryl Streep) habersiz olarak adaya davet ettiği üç erkekten birinin babası olduğuna emindir… Pierce Brosnan, Colin Firth ve Stellan Skarsgard’ın canlandırdığı üç baba adayının adaya gelmesiyle her şey daha da eğlenceli, duygusal ve komik bir hal alır… Phyllida Lloyd’un yönettiği film, nostaljik ABBA şarkıları eşliğinde seyredilen son derece hafif, ‘şurup şeker’ bir yaz müzikali.

        • 5

          KÜÇÜK GÜN IŞIĞIM (2006)
          (Little Miss Sunshine)

          Küçük Olive’in ailesinde mutlu tek bir kişi dahi yok… Babası işinde başarıyı yakalayamamış bir adam... Annesi, aileyi bir arada tutmaya çalışmaktan yorulmuş, hayatından bezmiş bir kadın… Büyükbabası madde bağımlılığı nedeniyle huzurevinden kovulmuş durumda. İntihar eğilimli amcası büyük bir aşk acısı yaşıyor ve herkesten nefret eden abisi 9 aydır kimseyle konuşmadan Nietzsche okuyor, uçuş okuluna hazırlanıyor… Olive’in hayali ise güzellik yarışmasına katılmak ve bu hayal, bütün aileyi zorunlu olarak bir araya getiren bir yaz tatili yolculuğuna dönüşüyor… Michael Arndt’ın yazdığı, Jonathan Dayton ve Valerie Faris’in yönettiği ‘Küçük Gün Işığım’ başarıyı kutsayan Amerikan kültürüne inat, mutluluğun her şeyden önce sevgiyle ilgili olduğunun altını çiziyor, alternatif bir aile filmi olmayı başarıyor. Başta Abigail Breslin olmak üzere tüm oyuncular mükemmel.

        • 6

          HAVUZ (2003)
          (Swimming Pool)

          Gizemli romanlarıyla tanınan İngiliz yazar Sarah Morton (Charlotte Rampling) yeni romanını yazmak için yayıncısının önerisiyle Güney Fransa’da bir villaya gider. Başlarda her şey yolundadır ama birden sürpriz bir ziyaretçi gelir. Yaz tatilini geçirmek üzere villaya gelen yayıncısının kızı Julie’dir (Ludivine Sagnier) bu… Genç ve güzel Julie, yazarın huzurunu kaçırır. Ama Julie’yi gözetlemeye başlayan yazarın belki de asıl aradığı, genç kızın seks ve tutku dolu hayatında gizlidir. Fransız yönetmen François Ozon’dan düşle gerçek arasında gidip gelen muzip bir gerilim.

        • 7

          ANANI DA (2001)
          (Y Tu Mama Tambien)

          İki genç erkeğin hayatında çok şey değiştiren küçük bir yaz tatilinin öyküsü... 10’lu yaşlarının sonlarına gelen Tenoch (Diego Luna) ve Julio (Gael Barcia Bernal), kocasına öfkeli 20’li yaşlarındaki Luisa’yı (Maribel Verdu) da ikna ederek Meksika sahillerine doğru bir yolculuğa çıkarlar. Luisa güzelliği ve çekiciliğiyle iki arkadaşın başını döndürmekle kalmaz, onlara kadınlar konusunda da çok şey öğretir. ‘Yerçekimi’ ve ‘Roma’ gibi çok farklı türlerdeki filmleriyle tanınan Meksikalı yönetmen Alfono Cuaron’dan eğlenceli bir yaz tatili hikâyesi.

        • 8

          GÜNDOĞMADAN (1995)
          (Before Sunrise)

          1990’lı yıllarda özellikle gençler üstünde etki bırakan filmlerden biriydi. Baştan sona diyaloglarla akıp giden filmlere önyargısı olanların bile sevdiği "Gündoğmadan"ın trenlerle Avrupa'yı gezen, yaz tatilleri sırasında geçici aşklar, ilişkiler yaşamayı seven gençlerle dolu bir dünyada kült filme dönüşmesi şaşırtıcı değildi. Viyana’nın varlığı, kuşkusuz filmi daha da güzel ve romantik hale getiriyordu. Celine (Julie Delpy) ve Jesse (Ethan Hawke) film boyunca Viyana’da dolaşırken hem birbirlerini hem de şehri tanırlar. Şehir restoranları, barları, parkları, sokaklarıyla gözlerimizin önünde akıp gider; bizde orada olma arzusu uyandırır.

        • 9

          SEVGİLİ GÜNLÜK (1993)
          (Caro Diario)

          Benzerine zor rastlayacağınız bu otobiyografik filmin ilk bölümü yaz mevsiminde Roma’yı anlatır. Usta İtalyan yönetmen Nanni Moretti, tıpkı yıllar önce Federico Fellini’nin yaptığı gibi kendi Roma’sını kendi tarzıyla sinemalaştırır. Vespa’sına biner, şehri gezer ve Romalılarla sohbet eder. Moretti turistik şehir görüntüleri ve Roma klişelerinin ötesine geçmeyi, şehri kişiselleştirmeyi dener. Bir yaz günü pazar öğleden sonra Roma sokaklarının sakinliği gibi ayrıntılardır onu çeken... Diğer iki bölümden biri de yine yaz mevsiminde sayfiye olarak kullanılan adalarda geçer.

        • 10

          BANA SEVDİĞİNİ SÖYLE (1989)
          (Say Anything)

          Lisenin sıradan öğrencilerinden Lloyd (John Cusack), okulun en başarılı, geleceği parlak öğrencisi, güzeller güzeli Diane (Ione Skye) ile birlikte olmak ister. Mezuniyetten sonra verilen büyük bir ev partisine katılan Lloyd ile Diane iyi anlaşırlar ve yaz tatilinde çıkmaya başlarlar. Diane’in üniversite için büyük hedefleri vardır. Lloyd’un tek hedefi ise Diane ile ilişkisini sürdürümektir. “Say Anything”i sıradan aşk filmlerinden ayıran yanı, öykünün gerçekçiliği, karakterlerin derinliği ve gençliğin enerjisi. Seyrederken kendi gençlik aşklarınızı hatırlıyorsunuz. Cameron Crowe’un yazıp yönettiği filmin unutulmaz sahnesini ise galiba herkes biliyor: John Cusack, portatif kasetçalarla sevgilisinin evinin önünde Peter Gabriel’in “In Your Eyes” adlı şarkısını çalar.

        • 11

          DOĞRUYU SEÇ (1989)
          (Do the Right Thing)

          Spike Lee'nin yönetmen olarak adını tüm dünyaya duyurduğu film... İki dalda Oscar'a aday olan “Doğruyu Seç”, yazın en sıcak günlerinden birinde Brooklyn'de bir mahallede geçer. Sal Fragione (Danny Aiello), bölgede 25 yıldır pizza dükkânı işleten İtalyan kökenli bir Amerikalıdır. Afrika kökenli Amerikalıların ve Latinlerin ağırlıkta olduğu mahallede ırklar arasındaki gerilim her geçen gün yükselmektedir. Fragione mahalledeki çok kültürlülükten rahatsız değildir ama oğlu Pino (John Turturro) ona benzemez... Spike Lee'nin pizza dağıtıcısını oynadığı film, komediyle dramı gerçekçi bir hikâye ve sahici karakterlerle birleştiriyor.

        • 12

          İLK DANS, İLK AŞK (1987)
          (Dirty Dancing)

          Film, ‘baba kuzusu’ bir genç kız olan Baby’nin (Jennifer Grey) öyküsünü anlatır. Baby, yaz tatilinde ailesiyle gittiği tatil köyünde çok sıkılacağını düşünür. Ama dans hocası Johnny’nin (Patrick Swayze) varlığı her şeyi değiştirir. Dans ederken yakaladıkları uyum etkileyicidir. Birbirlerine âşık olduklarında Baby’nin babası bu ilişkiye karşı çıkar ve Johnny’yi görmesini yasaklar. Dans sahneleri, şarkıları ve romantizmiyle 1980’li yılların en popüler gençlik filmlerinden biri… Türkiye’de gösterime girdiği günlerde filmi seyreden bazı gençlerin Emek Sinema’sında dayanamayıp dans ettiği dahi rivayet edilir.

        • 13

          YEŞİL IŞIK (1986)
          (Le Rayon Vert)

          Erkek arkadaşından yeni ayrılan Delphine’in tatil planları, kız arkadaşının son anda vazgeçmesiyle altüst olur. Tek başına tatil yapmaktan hoşlanmayan Delphine için zor bir dönem başlar. Çevresindeki birçok kişi için tek başına çıkılan yaz tatili romantik maceralar anlamına gelir ama Delphine gelip geçici ilişkilerden ziyade hayatının aşkını arayan bir romantiktir. Fransız büyük usta Eric Rohmer, tek gecelik serüvenlerden, yüzeysel arkadaşlıklardan hoşlanmayan Delphine üzerinden, bir kez daha kadın-erkek ilişkilerine bakıyor.

        • 14

          BODY HEAT (1981)

          Birçok film yaz aylarında geçse de seyirciye sıcağı ve nemi pek hissettirmez. ‘Body Heat’ ise tam tersine daha ilk andan itibaren Florida gecelerinin o nemli sıcaklığının karakterler üzerindeki etkisini göstermeyi tercih ediyor. Yaz sıcağını özellikle filmin ilk bölümünde sürekli hissediyoruz. Ned (William Hurt), Matty’ye (Kathleen Turner) sıcak bir yaz gecesinde tutuluyor. Lawrence Kasdan’ın yazıp yönettiği ‘Body Heat’te sıcak, Mat ve Neddy’nin cinsel tutkusunun bir yansıması aslında… Peki film ne anlatıyor derseniz, ‘çok sağlam bir cinayet öyküsü’ derim. Ned’in Matty’nin eşini öldürmeyi kabul etmesiyle ‘Body Heat’, bir tutku öyküsünden giderek karanlıklaşan bir polisiyeye dönüşüyor. 1980’li yılların en iyi kara filmlerinden biri.

        • 15

          JAWS (1975)

          Seyredenlerin zihninde köpek balığı korkusu oluşmasına neden olan ‘Jaws’, yaz sezonunu açan ve tatilcileri bekleyen bir kıyı kasabasında geçer. Yetkililer sahile vuran genç kızın cansız bedenini gördüklerinde tüm açık işaretlere rağmen, tatilcileri kaçırmamak için köpek balığı saldırısını kabul etmek istemezler. Ne var ki, güçlü bir çeneye sahip ‘büyük beyaz’ın yeni saldırısı gecikmez. Bunun üzerine, kasabanın şerifi yanına bir avcı ve köpek balığı uzmanını alarak tekneyle denize açılır. Hedef canavarı yakalayıp öldürmektir ama karşılarında öngöremedikleri kadar güçlü bir düşman vardır.

        • 16

          YAZ GÜNÜYDÜ (1971)
          (Summer of ‘42)

          1942 yazında Nantucket Adası’na giden genç öğrenci Hermie ve iki arkadaşı, savaşın sıkıntılarından uzak bir tatil geçirmeye çalışırlar. Hermie savaştaki pilot eşinden haber bekleyen Dorothy’ye âşık olur... 2. Dünya Savaşı’nın sancılarını, sıkıntılarını her şeyden uzaktaki bir adada anlatan hüzünlü ve romantik bir büyüme öyküsü. Her yeni kuşağın keşfetmekten büyük zevk aldığı, Herman Raucher’in yazdığı Robert Mulligan’ın yönettiği film, Michel Legrand imzalı müzikleriyle de tanınıyor.

        • 17

          AŞK MEVSİMİ (1967)
          (The Graduate)

          “Genç erkek-olgun kadın ilişkisi” deyince akla gelen ilk filmlerden. Üst orta sınıf bir Amerikan ailesinin gelecek vaat eden çocuğu Ben (Dustin Hoffman), yaz tatilinde babasının iş ortağının karısıyla (Anne Bancroft) bir ilişki kurar. Sonra da kızına (Katharine Ross) âşık olur. Paul Simon- Art Garfunkel’ın ünlü “Mrs. Robinson” şarkısıyla da hatırlanan Mike Nichols imzalı film, 1968 kuşağının özgürlükçü ruhunu sinemaya taşımasıyla öne çıkıyor.

        • 18

          YAZ BEKARI (1955)
          (The Seven Year Itch)

          Eşi ve çocukları tatile çıkan Richard, New York’taki dairesinde kafasını dinleyeceği yalnız günlerin hayalini kurmaktadır. Gözü dışarda olmayan sadık bir eştir. Ancak sarışın komşusu öylesine güzel, çekici ve cana yakındır ki aklı karışır... Marilyn Monroe deyince akla gelen ilk filmlerden biri. Sıcak yaz gecesinde elbisesinin uçuştuğu sahne herhalde filmden bile daha ünlü. Usta yönetmen Billy Wilder’ın imzasını taşıyan bir Hollywood komedisi.

        • 19

          MÖSYÖ HULOT TATİLDE (1953)
          (Les Vacances de Monsieur Hulot)

          Komediye getirdiği kendine özgü tarzla birçok sinemacıya esin kaynağı olan Fransız yönetmen Jacques Tati’nin en sevilen yapıtlarından biri. Film, tatil kavramı ve tatilci üzerinden modern dünyaya muzip bir bakış atıyor; hepimizde içselleşen ‘tatil şablonları’nı deşifre ediyor. Jacques Tati’nin canlandırdığı kibar, güleryüzlü Mösyö Hulot’nun isteği, herkes gibi deniz kenarındaki bir otelde tatil yapmak. Ama kısa sürede sisteme adeta bir virüs gibi giriyor ve istemeden neden olduğu olaylarla tatilcilerin keyfini kaçırıyor.

        • 20

          MONIKA İLE YAZ (1953)
          (Summer with Monika - Sommaren med Monika)

          İsveçli usta yönetmen Ingmar Bergman’dan, Hollywood’a alternatif bir gençlik ve yaz filmi… Harry, komşu dükkânda çalışan Monika’ya ilgi duyar. Birisi 19, diğeri 17 yaşındadır. Birlikte her şeyi geride bırakıp yakınlardaki bir adaya kaçarlar, doğanın içinde unutulmaz bir yaz geçirirler. Ama Monika’nın hamile kalmasıyla gerçek hayat yüzünü gösterir. Bergman’dan hayatın acımasızlığı karşısında dağılıp giden gençlik aşklarına gerçekçi ve hüzünlü bir bakış.

        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa