Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Tiyatro Zihni Göktay 324 meslektaşına maaş verdirdi

        Zihni Göktay'ın geçtiğimiz günlerdeki "7 aydır maaşımızı alamıyoruz" şeklindeki isyanı, aklıma 2004'te 96 yaşındayken vefat eden Necdet Mahfi Ayral hakkında yaptığım bir haberi getirdi.

        Keza Necdet Mahfi Ayral da Zihni Göktay gibi hayatını adadığı tiyatrodan kazandığı parayla mütevazi bir yaşam sürmüş, lüks hayatı sadece tıpkı onun gibi yıllarca rol aldığı 'Lüküs Hayat'ta bilmişti.

        Şehir dışından yeni dönmüş, bir haber için Taksim'e gitmiştim. Meydanda karşılaştığım bir oyuncu, "Vaktin varsa gel, bir şeyler içip sohbet edelim" dedi.

        Gezi Parkı'nda oturup sohbet ederken konu, Necdet Mahfi Ayral'ın vefatına geldi; "Biliyor musun Mehmet, ben de yeni öğrendim. Kızının defin parası çıkışmadığı için Necdet Mahfi Ayral'ın cenazesi epeyce bekletilmiş."

        "Nasıl olur? Kendisi ve kızı yıllarca çalıştı. Tiyatrodan para kazanılmadığını biliyorum ama Necdet Mahfi Ayral, birçok filmde de rol aldı, seslendirme de yaptı. Kızı Jeyan Hanım da öyle. Defin parası olmaması mümkün mü? Yanlış biliyorsunuzdur" dedim.

        Verdiği cevap şu olmuştu; "Evet, tiyatrodan kim para kazandı ki? Keza sinemadan da öyle. Başrol oyuncuları bile para kazanamadı. Git, Cüneyt Arkın'a sor bakalım, sinemadan kaç lira kazanmış. Karakter oyuncularının halini sen düşün."

        Hemen orada Jeyan Tözüm'ü aradım; "Başınız sağ olsun. Babanızın mekânı cennet olsun. Defin parasında sorun yaşadığınız için cenazeyi bir süre bekletmek zorunda kalmışsınız, öyle mi?"

        "Öyle saçma şey mi olur?" Kim demişse bayağı bir atmış" demesini beklerken şunları söyledi; "Babam ile 24 yıldır aynı evde yaşıyorduk. O ve ben yıllar önce emekli olduk. Emekli paramızla geçinmeye çalıştık. Bu ülkenin sanatına yıllarımızı verdik ama sonuçta cenazemizi bile kaldıracak bir kefen parasını biriktiremedik. Şehir Tiyatroları sağ olsun, beni büyük bir dertten kurtardı. Onlar olmasaydı babamın cenazesini nasıl kaldıracaktık bilmiyorum. Çünkü cebimde 1 milyar 700 bin lira yoktu. Bu bizim ayıbımız değil. Bu durum acıma acı kattı."

        Jeyan Tözüm, defin parası olmayınca İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'nı arayıp yardım istemiş. Tözüm, dönemin müdür vekili Mehmet Acarca'nın "Merak etmeyin" diyerek çıkardığı ödenekle babasının cenazesini defnedilebilmiş.

        Necdet Mahfi Ayral ile kızı Jeyan Tözüm 380'şer milyon lira emekli maaşı alıyordu. Toplamda 760 milyon lira... 350 milyon lira kira veriyorlar, geriye kalan 410 lira ile de kısıtlı olarak yaşamlarını idame ettirmeye çalışıyorlardı.

        Necdet Mahfi Ayral'ın cenazesinin defni için istenen para ise 1 milyar 700 milyon liraydı. Bu rakamlar, paradan 6 sıfır atılmadan önceydi. Günümüzdeki karşılıkları şöyle; maaşları 380'er lira. Defin ücreti 1700 lira...

        Kaderin garip bir cilvesi olmalı ki Necdet Mahfi Ayral, 1996 yapımı 'Eşkıya'da kökleri Yeşilçam'a dayanan oyuncuların yaşadığı maddi zorlukların dile getirildiği bir sahnede yer almıştı. Yavuz Turgul, 'Eşkıya'da gençliklerinde geçim sıkıntısı yaşayan, yaşlılıklarını ise izbe otel köşelerinde geçiren özellikle karakter oyuncularının dramını, Necdet Mahfi Ayral, Kayhan Yıldızoğlu ve Şener Şen'in bulunduğu bir sahnede altını çizmişti.

        Kayhan Yıldızoğlu'nun canlandırdığı karakterin "Dünyaya yeniden gelsem, yine oyuncu olurdum" repliği oldukça dikkat çekiciydi. En son 1998'de 90 yaşındayken Ahmet Hamdi Tanpınar'ın 'Huzur' adlı oyunu için sahneye çıkan Necdet Mahfi Ayral, bir röportajında yaşadığı ekonomik sorunları, "Kızımın evinde onunla birlikte yaşıyorum. Kızım bana bakıyor. Bu memlekette sanatkâra maalesef kıymet verilmiyor. Müthiş kırgınım..." sözleriyle dile getirmiş olsa da dünyaya bir daha gelecek olsa emin olun yine oyuncu olurdu.

        Keza, Zihni Göktay ve birçok meslektaşı da öyle...

        Zihni Göktay...

        Türkiye'de en çok sahnelenen 10 tiyatro oyunundan ikisinde yıllarca sahneye çıkma şerefine nail oldu.

        'Lüküs Hayat' ile 'Cibali Karakolu'...

        Zihni Göktay...

        60 yıllık kariyeri boyunca, 'Kültür ve Turizm Bakanlığı Türk Tiyatrosuna Hizmet Ödülü'nün de aralarında olduğu birçok ödüle layık görüldü.

        Zihni Göktay...

        Geçtiğimiz günlerde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları'ndan 7 aydır maaş alamaması üzerine isyan ederek "Ben kimsenin hakkını yemedim. Kimseye de hakkımı yedirmem. Türk tiyatrosuna 57 sene hizmet verdim. Dişimle salatalık soydum ve alnımın teriyle paramı kazandım. Ama ahde vefa vardır. Biz, 'Teşekkür' ve 'Allah razı olsun' nidalarıyla büyüdük. Onun için ben bunu affetmiyorum. Bana hakkımı teslim etsinler. 'Nasılsın, ne yapıyorsun? Biz size şimdilik, pandemi dolayısıyla maaş vermiyoruz' diyen olmadı. Pandemi dolayısıyla bile olsa, 'Nasılsın, bir ihtiyacın var mı?' diyen katiyen olmadı. Benim ve 16 arkadaşımın, parasını versinler. Biz Kıbrıs'ta rulet çevirmek için istemiyoruz bu parayı. Evimizin ihtiyaçları için istiyoruz. Emekli maaşı yetmiyor. Gaz, elektrik, aidat, su... Normal bir ailenin ihtiyaçları. Istakoz bacağı, yengeç, karides yediğimiz yok. Hamsi ucuzken hamsi yeriz, palamut ucuzken palamut yeriz. Ağlamıyorum. Allah'ıma bin şükür, hamdolsun. Bizden kötü durumda olanlar da vardır ama 83 milyon kişinin tiyatrodan ve televizyondan tanıdığı bildiği ben, bunu hak etmedim. 'Lüküs Hayat' oynadım ama hiç lüks hayat yaşamadım" demesi iç yaktı.

        Tiyatrodan fazla para kazanılmadığını en başından beri bilerek hayatını buna göre dizayn eden, kıt kanaat geçinmeyi çoktan kanıksamış, lüks yaşam fikrinden çoktan arınmış Zihni Göktay'ın bu isyanı oldukça dikkat çekiciydi. Bıçak kemiğe dayanmış olmalı ki mülayim bir kişiliğe sahip olan Göktay isyan etti. Belli ki faturalarını ödeyememesi noktasına geldiğinde "Maaşımızı verin" dedi.

        Maaşını alamadığı için faturalarını ödeyememe noktasına gelmesi doğal olarak Zihni Göktay'ın oldukça zoruna gitmiş. Maaşının ödenemeyeceğinin haber verilmemesi belli ki daha da zoruna gitmiş.

        İsyanının ardından 7 aylık maaşının bir bölümü olan 10 bin liranın yatırılmasıyla şu anlaşıldı; "Demek ki Şehir Tiyatroları oyuncularının sözleşmelerinde mücbir sebepten dolayı maaşlarının ödenmeyeceğine dair bir madde yok. Mücbir sebeplerden dolayı sahneye çıkamasalar da maaşlarını alabiliyorlarmış."

        Zihni Göktay'ın isyanıyla, kendisiyle aynı oyunda görev yapan 16 meslektaşı da maaşlarını alabildi. Keza Şehir Tiyatroları'na bağlı olarak çalışan diğer 308 oyuncu da öyle.

        Zihni Göktay, 1964'te başladığı oyunculukta kazandığı parayla karınca kararınca kendisinin geçimini sağlayabiliyordu. Hatta geçim sıkıntısı nedeniyle evlenememişti. Göktay, kariyerinin 12'nci yılında Kemal Sunal'ın teklifiyle başladığı sinemada rol aldığı ilk 3 filmle elde ettiği ek gelirle evlenebildi.

        Tiyatrodan nasıl para kazanamadığını varın siz tahayyül edin.

        Yıl 1976...

        Daha önce Deve Kuşu Kabare'de birlikte çalıştığı Kemal Sunal, Zihni Göktay'a "Şehir Tiyatrosu'nda eşeğin kuyruğu gibi ne uzuyorsun, ne kısalıyorsun. Gel beraber film çekelim" dedi. Sinema oyunculuğuna da başlayan Göktay, ancak 1976'da rol aldığı 3 filmden kazandığı parayla yuva kurabildi.

        Kazandığı para, küçük bir düğün yapacak, küçük bir ev kuracak kadardı ama olsundu.

        O günlerde de tıpkı hayatının her döneminde olduğu gibi çok fazlasını istemedi. Sevinç Hanım ile evlenmiş, bir yuva kurmuştu ya, daha ne olsundu?

        Sevinç Hanım, sağlıkta, hastalıkta, varlıkta, yoklukta eşinin yanında olacağı yönünde verdiği söze sadık kalacak ve 'Kürk isterim, evde hizmetli isterim, ziynet eşyası isterim' şeklinde diretmeyecek bir karaktere sahipti.

        Eşi, çok sevdiği oyunculuğu yapsın, evinin yolunu şaşırmasın, kendisine ve çocuklarına sahip çıksın yeterdi. Sevinç Hanım için daha ne olsundu?

        Zihni Göktay, lüks bir yaşama sahip olmadan da mutlu bir yaşam sürebiliyordu ama sahneye çıkmadığı zaman varlık nedeninden uzaklaşıp içine düştüğü boşlukta yitip gidebilirdi.

        Zihni Göktay'ın Kemal Sunal ile birlikte rol aldığı filmlerden biri 'Tosun Paşa'...

        Zihni Göktay için sinema sektöründe başka bir iş alanı daha vardı. Seslendirme sanatçısı olarak filmlerde birçok oyuncunun sesi olan Göktay, cüzi miktarda olsa da ek bir gelir elde ediyordu ama 1980'de oğlu Ömer'in doğumuyla artan masraflar için ya yeniden yeni bir yol bulacak veya yeni bir yol yapacaktı. 1981'de TV dizisi oyunculuğuna da başlayarak yeni bir yol buldu / yaptı.

        O zamanki TV dizileri, bölüm başı 40 dakikaydı. Bunun yanı sıra TV dizilerinin kadrosu, yokluklar içinde film çeke çeke işlerinde evrimleşen Yeşilçam sinemacılarından oluşuyordu.

        Hal böyle olunca bir bölüm dizinin çekimi hafta boyu sürmediği için Zihni Göktay, tiyatrodan ödün vermediği gibi seslendirme yapmaya da devam edebiliyordu.

        Zihni Göktay, bir panelde sanatçıların son nefeslerine kadar sahnede olması gerektiğine inandığını söylemişti.

        Tiyatro, dizi ve seslendirme...

        Zihni Göktay, kazandığı parayla geçinebiliyordu ama oğul Ömer, okul çağlarına geliyordu. Ayrıca eşi Sevinç Hanım, kızları Zeynep'e hamileydi.

        Belli ki 'Gelir' ile arasında bir kez daha çatışma çıkacak olan 'Gider', gücünü yine gözler önünde serip Zihni Göktay'ın evdeki hesaplarını çarşıya uydurmayacaktı.

        O sıralarda bir kez daha 'Hızır' karakterine bürünen kadim dostu Kemal Sunal'ın "Gel yine film yapalım" demesiyle 'Atla Gel Şaban'ı çektiler. Sonrasında başka filmler, başka TV dizileri... Günün sonunda günümüze kadar uzanan süreçte tiyatrodan hiç kopmayan Zihni Göktay, ek gelir adına çalışma saatleri sahneye çıkmasına engel olmayan sinema filmlerinde ve TV dizilerinde rol aldı.

        74 yaşındaki Zihni Göktay, 57 yıllık kariyeri boyunca 75'ten fazla oyunda binlerce kez sahneye çıkarken 30 TV dizisi ve 20 sinema filmi için kamera karşısına geçti. Göktay, 22 sinema filminde ise seslendirme yaptı.

        Zihni Göktay'ın sayısal verilerine bakacak olursak ortaya oldukça zengin bir portföy çıkıyor. Ne var ki bu kadar zengin bir kariyere sahip olması Göktay'ın zengin olmasını sağlamamış.

        Çünkü tiyatro oyuncularının kazancı zaten belli. Keza TV dizilerinden ve sinema filmlerinden de yüksek ücretler almadı.

        Ayrıca dünya rekoru ölçüsünde film çeken başrol oyuncularımızın da yüksek ölçüde paralar kazanmadığını, zaman zaman geçim derdi yaşadıklarını biliyoruz.

        Örneğin Türkan Şoray, Rüçhan Adlı'nın torunlarının yıllar sonra açtığı miras davasında oturduğu evin yarısının ücretini ödeyebilmek için uzun süren hastalığı döneminde dizilerde rol almak zorunda kaldı.

        Örneğin Hülya Koçyiğit, bahçeli bir evde bundan 10 yıl önce yaşamaya başladı.

        Örneğin Filiz Akın, bundan 7 yıl önce gittiği Maldivler tatilinin ücretini taksitle ödedi. Üstelik tatile gideceği tarihi, ucuzluk dönemine denk getirdi.

        Keza, her filmde gördüğümüz merhum Kadir Savun ile Erol Taş'ın yaşadığı maddi zorluklar da biliniyor.

        Bu kişiler ve meslektaşları ne kumar oynadı ne de alemlere aktı.

        Sadece çalıştılar.

        Bundan 20 yıl öncesine kadar TV sektörü de reklam sektörü de yüksek oyunculuk ücretleri alınacak hacimde değildi.

        Sinemayı zaten hiç sormayın

        Ayrıca reklam nitelikli tek paylaşımla on binlerce lira kazanılan sosyal medya da yoktu.

        Jeyan Tözüm'ün babası Necdet Mahfi Ayral'ı defnedecek kadar parasının olmaması, Zihni Göktay'ın geçimini sağladığı maaşı talep etmesi kendi ayıpları mıdır?

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa