Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Corona virüsü ilk ortaya çıktığından beri tartışılan şey virüsün biyolojik olup olmadığıydı…

        Hatırlarsanız ben de o günlerde bu konuda bir yazı kaleme almış ve aynen şu ifadelerle görüşümü sizlerle paylaşmıştım…

        “İki tez var...

        Bir kısım bilim insanı virüsün Çinliler için doğal bir yiyecek türü olan yılan veya yarasadan kaynaklı olduğuna...

        Bir kısım ise ‘biyolojik’ olarak üretildiğine inanıyor.

        Ben ikinci teze inananlardanım.

        Neden?

        Ee çünkü 1958’lerde büyük kıtlık yaşamış ve o kıtlık nedeniyle 45 milyon insanını kaybetmiş Çin için doğada bulunan her şeyi yeme o kıtlıkta kazanılmış bir alışkanlıktır, gelenektir.

        Yani Çinliler 60 seneden beridir yılanı da yarasayı da kertenkeleyi de afiyetle yiyen bir toplum.

        Bu gerçek kabak gibi önümüzde iken corona virüsünün yarasanın ya da yılanın yenilmesinden kaynaklı olduğunu düşünmek biraz safdillik olur.

        İşte bu nedenle de coronanın laboratuvarlarda üretilmiş bir virüs olduğu ihtimalini daha gerçekçi buluyorum!”

        Tabii ben bu satırları kaleme aldığım vakitlerde henüz Salgın (Contagion) filmini izlememiştim.

        Çok tavsiye edilince ve hazır evde karantinada iken 2 gün evvel oturup izledim pür dikkat.

        Scott Z. Burns’ün yazıp Stephen Soderbergh’ün yönettiği ve 2011'de gösterime giren film, dünya çapında 26 milyon insanın ölümüne yol açan kurgusal bir hastalığın hikayesini anlatıyor.

        Böyle bir atmosferde değil de normal bir zamanda izlemiş olsa idim Salgın’ı uçuk kaçık bir senaryo der ve üzerinde durmazdım.

        Ancak şu günlerde neredeyse yaşadığımız hemen her sahneyi filmde izleyince bu virüsün kesinlikle bir biyolojik virüs olduğu görüşüm kesin bir kanaate dönüştü.

        Corona virüsün Çin’in Vuhan kentinden çıktığı kesin.

        Filmdeki virüsün de çıkış noktası hemen hemen aynı.

        Gwyneth Paltrow’un canlandırdığı Amerikalı bir kadının iş için gittiği Hong Kong’da yerli bir aşçıyla teması üzerinden yayılmaya başlıyor virüs.

        Bu arada coronanın esasında ilk kez Kasım 2019 da görüldüğü ancak Çin Hükümeti tarafından uzunca bir süre saklandığı da bilinen bir iddia.

        Şaşırtıcı ama mesela filmde de yine böyle bir hikaye var.

        Virüsün kamuoyunda duyulmaması için epeyce bir süre çaba sarf ediliyor…

        En şaşırtıcı benzerliklerden biri ise virüsün dokunmayla bulaşıyor olması…

        Filmde de tıpkı bugün olduğu gibi asansör düğmeleri, kredi kartları, pos cihazları, telefon, toplu taşıma araçlarındaki alanlar vesaire virüsle tanışma yüzeyleri olarak resmediliyor.

        Ve insanların ellerini temiz tutma, dezenfekte etme ve birbirine dokunmama, sosyal mesafe ile ilgili mesajlar bugün bizim corona belasından korunmak için verdiğimiz mücadele ile neredeyse bire bir aynı!

        Ve insanların panik halleri, izolasyon, karantina şartları filan…

        Yine benzer…

        Dahası… (Ki bana göre en bomba benzerlik budur! )

        En sonunda görüyorsunuz ki, filmdeki virüs doğal olarak oluşan bir virüs ama yarasa kaynaklı…

        Özetle değerli okurlarım…

        Mutlaka aranızda izleyenler olmuştur ve mutlaka bana bu yorumlarımdan dolayı hak vereceklerdir o izleyenler.

        Ancak belki bir noktada ayrı düşüyor olacağız.

        Gördüğüm kadarıyla çoğu insan film nedeniyle daha fazla paniğe kapıldı ve daha çok korktu.

        Bende etkisi ise tam tersi oldu.

        Corona virüsü konusunda daha az panik ve daha az korkar olmaya başladım.

        Çünkü filmde konu edilen virüsle sonunda başa çıkan bir aşı bulunuyor.

        Evet milyonlarca insan ölüyor ama bulunan o aşı sayesinde de sonunda her şey kontrol altına alınıyor.

        Yani filmi dikkatle takip ettiğinizde anlıyorsunuz ki bugün dünyanın başına bela olan corona ile başa çıkacak bir aşı yolda…

        Belki de hazır…

        Belki de el mahareti ile bu virüsü üretenler aşısını ya da ilacını daha o günlerde stoklamaya başlamışlardı bile.

        Bana göre son birkaç gündür başta Çin olmak üzere, Japonya, Amerika ve Avrupa’dan gelen iyi haberler böyle bir tezin de gerçek olabileceğinin en büyük emaresi…

        Virüsün ilk çıkış noktası Vuhan’da yeni vakaların görülmemesi ya da virüsün ilk sıçradığı ülkelerden biri olan Japonya’da dünya geneline göre daha az vakanın ve daha az ölümün olması ve orada üretilen Favipiravir adlı bir ilacın corona virüs enfeksiyonunda etkin olduğunun açıklanması…

        ABD Başkanı Trump’ın dün yaptığı basın açıklamasında FDA tarafından da onaylanan Remdesivir ve Hidroksiklorokinin de coronaya iyi geldiğini duyurması…

        Açıkçası…

        Corona virüs salgını ile ilgili yaşadıklarımıza benzer olayların anlatıldığı 9 sene evvel çekilmiş Salgın filmindeki gibi önümüzdeki birkaç hafta içerisinde güzel bir sona doğru yaklaştığımıza dair umut yeşertti yüreğimde…

        İşte sırf bu yüzden bile olsa…

        Lütfen evde kalın…

        Lütfen bu biyolojik silahı dünyanın başına musallat eden stokçular ellerindeki aşıyı ya da ilacı tüm dünyaya servis edene kadar koruyun kendinizi de, çevrenizi de…

        Bunu yaparak en azından enfekte olduğu halde ölüm riski yüksek yaşlılarımızı, hastalarımızı korumuş olacağız ve çok az kayıpla bu belayı başımızdan def etmiş bir ülke olarak dünya tarihine altın harflerle yazılacağız…

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar