Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir diyabetli dostum, içinde bir şarkı olan e-mail gönderdi. E-mail’deki şarkıyı bir ses sanatçısı ile cerrah bir profesör birlikte okuyorlar. Şarkı “Şeker hastalarına ithafen” diye başlıyor. “Bu şarkı şeker hastalığından kurtulan hastalara atfedilmiştir” diye bitiyor.

        Diyabetli dostum şarkıdan, sözlerinden, mesajlarından, diyabetli hastaların kullanılmasından son derece rahatsız olduğunu söyledi. Gerçekten bir medikal-ticari kampanya.

        ŞARKILI SÖZLÜ AMELİYAT KAMPANYASI

        Şarkının adı “Asla Vazgeçme”. Şarkıda diyor ki: Gölge düşer yüzündeki tebessüme/İnsan durur sorar kendi kendine/Doğru yanlış karışır, iyi kötü yarışır/ Her kafadan bir ses çıkar/O an kimseler anlamaz seni/Tutsun istersin elinden birileri...” diye devam ediyor ve bu noktada cerrah profesör sahneye çıkıyor. Sonra şarkıcıyla kol kola birlikte söylüyorlar, şarkıcı “Asla vazgeçme, küsme, tam bitti derken, gelir kucaklar baharlar seni” dedikten sonra ekranda, “Bu şarkı şeker hastalığından kurtulan hastalara atfedilmiştir” diye bir yazı giriyor.

        Özetle, şeker hastalarına özel hazırlanan bu klipte bir vakfın da imzası var.

        TEK TİP DİYABET TEDAVİSİ MÜMKÜN MÜ?

        Ülkemizde yapılan çalışmalara göre 10 milyonun üzerinde diyabetli var. Diyabet, yaşamın her döneminde ortaya çıkabiliyor, yeni doğan bebekte de, 90’ın üzerindeki bir yaşlıda da görülebiliyor.

        Birbirindençok farklı tipleri ve formları var. Çocuk ve gençlerde ortaya çıkan Tip 1, orta yaştan sonra görülen Tip 2, ailedeki genetikle ilişkili MODY tipi, LADA adı verilen formu, gebelikte görülen tipi, sekonder diyabet başlığı altında toplanan 20-30 değişik tipi var. Her birinin tanısı, ilacı, tedavisi diyet ve yaşam şekli planlaması birbirinden farklı.

        Özetle tek tip diyabet yok. “Diyabet hastalığı” terimi aslında onlarca farklı diyabet formunun bir başlık altında toplanmaya çalışıldığı bir kavram.

        Sonuçta 10 milyonun üstünde insanı ilgilendiren ve onlarca farklı tipi ve formu olan hastalığın bir ameliyatla iyileştirilmesi ya da tüm formlarının tek tip tedavisinin olması bilimsel olarak mümkün değil.

        CERRAHİ TEDAVİSİ OLABİLİR Mİ?

        Bundan 20 yıl önce aşırı şişman hastaların ameliyatla midesinin bir bölümünü çıkararak başlayanbariatrik cerrahi ya da obezite cerrahisi, daha sonra yavaş yavaş diyabetli hastalara doğru yayılım gösterdi.

        Sonra “diyabet cerrahisi” adı altında reklam kampanyaları, ülkedeki 10 milyon insanın gündemine oturdu. Aşırı obez, insülin kullanan Tip 2 diyabetlilerin kilo kaybıyla insülin dozlarının azaldığı, hatta bir süre sonra insülini bıraktıkları bir gerçek. Obezlerin sindirim sistemindeki sağlam dokular cerrahi metotlarla alınmadan da diyabetleri düzeliyor ve hasta insülini bırakıyor.

        Ancak bu noktada bir algı operasyonu yapıldı ve diyabetlinin kesin tedavisinde tek seçenek cerrahi operasyon gibi sunuldu. Hastaları etkilemek için büyük paralar harcanarak ilanlarla, paralı programlarla diyabetin cerrahi yolla düzeltildiği imajı yaratıldı. Ve ülkede birdenbire irili ufaklı yüzlerce diyabet cerrahi uzmanı ve bu operasyonların yapıldığı merkezler ortaya çıktı.

        Televizyonlar bu programlarla doldu, hastalar kullanıldı, işler sonunda şarkılı türkülü reklam programlarına kadar düştü. İşin üzücü tarafı bakanlık da, tabipler odası da bu duruma seyirci kaldı.

        BİLİM İNSANLARI NE DÜŞÜNÜYOR?

        “Diyabette mide ameliyatları kimlere yararlı, kimlere zararlı?” diye İnönü Üniversitesi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. İbrahim Şahin’e sorduk. Prof. Şahin, bu tip ameliyatların aslında obezite cerrahisi operasyonları olduğunu, sadece obez, vücudunda insülin hormonu rezervi var olan Tip 2 diyabetlilerin bundan yararlandığını söyledi.

        Bunun dışında insülin Tip 1 diyabetliler, insülin hücre rezervi azalmış Tip 2 diyabetliler, MODY ya da LADA tip diyabetlilerin, diyabet süresi 8 yıldan fazla olan hastaların fayda yerine zarar göreceğini belirtti. Şahin, bir endokrinoloji uzmanının risk belirlemesinde bulunmadan insanları operasyon olmaması konusunda uyarıyor. Yine Tip 1 diyabetlilerin, kalp hastalığı olanların, yeme bozukluğu bulunan ve psikolojik sorunu olan kişilerin bu operasyonu olmamalarını öneriyor.

        KAÇ TİP AMELİYAT VAR?

        Bu sorunun cevabını Akdeniz Üniversitesi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kemal Balcı’ya sorduk. Prof. Balcı, diyabetin cerrahi tedavisi ameliyatı diye ülkemizdeki bilimsel derneklerin kabul ettiği bir operasyon türünün olmadığını, mevcut ameliyatların bariatrik ya da obezite cerrahi ameliyatları olduğunu söylüyor ve bariatrik cerrahi ameliyat tiplerini özetliyor.

        Birinci sırada; mide küçültücü operasyonlar var. Bunların mideye bant bağlanması, tüp mide operasyonu gibi farklı tipleri var.

        İkinci sırada; by-pass yaparak gıda emilimini azaltmayı hedefleyen operasyonlar var. Bunların da farklı tipleri var.

        Prof. Balcı, cerrahi tedavi uygulanan5 hastanın birinde kilo kaybı olmadığını, olanların beşte birinin tekrar kilo aldığını ve yeniden ameliyat ihtiyacı duyduğunu belirtiyor.

        MİDE OPERASYONLARININ RİSKLERİ VAR MI?

        Bu soruyu da Necmettin Erbakan Üniversitesi Endokrinoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Kaya’ya sorduk. Prof. Kaya, bariatrik cerrahi ve mide küçültme ameliyatlarının sağlam organ bütünlüğünü geriye dönüşü olmayacak şekilde bozan ameliyatlar olduğunu belirtiyor. Ahmet Hoca, bu ameliyatlar için “Asla ilk seçenek olmamalı; çünkü bu ameliyatlar vücutta, metabolizmada ve hormon sisteminde kalıcı zararlar bırakıyor” diyor.

        Özellikle açık ameliyatlarda ölüm riskinin bazı merkezlerde % 5’e ulaştığı, yine % 5 hastanın tekrar hastaneye yatı- rılması gerektiği, birinci yılda merkezlere göre % 5-25 oranında komplikasyon olabileceğini bildiriyor.

        Ameliyattan sonra riskler erken dönem ve ileri dönem diye ikiye ayrılıyor.

        Erken dönem komplikasyonlar; kanama, enfeksiyon, damar tıkanmaları ve emboliler olabilir.

        Geç dönemde ise bazı vitaminlerin eksiklikleri, tuz kaybı, kansızlık ve özellikle safra ve böbrek taşları oluşumu sayılabilir. İlerleyen yıllardaki en ciddi yan etki ise durdurulamayan osteoporozdur (kemik erimesi).

        NE YAPMALI?

        Diyabetiniz varsa, önce kendi doktorunuza danışın.

        Risk almayın.

        Bir uzmanlar kurulundan geçmeden sağlam dokularınızı aldırmayın.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar