Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        PEŞMERGE, Kerkük ve daha pek çok bölgeyi savaşmadan İran destekli Irak ordusuna bırakarak 2005 sınırlarına döndü. Referandum sürecinde ve öncesinde ortada duran gerçekler ışığında bakıldığında ortaya çıkan bu manzara fazla şaşırtıcı değil aslında.

        Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’nin bağımsızlık koşulları bilinmeyen bir şey değildi. O bölgede kurulacak bir devlet, en az bir küresel ve tabii bir de bölgesel gücün desteği olmadan yaşayamazdı. İkinci koşul, ordunun tek bir komuta altında birleştirilmiş olmasıydı. Fazla acil olmamakla birlikte önemli olan bir başka koşul da düzenli vergiye dayalı bir ekonomik sistemin varlığıydı.

        Erbil yönetimi son 25 yılda siyasi bir aktöre dönüşme ve toplumsal birliğini inşa etme adına büyük mesafe kaydetti. Bilhassa Türkiye’nin dostluğu, Erbil’in ekonomik kalkınma bakımından Bağdat’ı sollamasını sağladı. Ancak bağımsızlığın kendisi için bir çocukluk hayali olduğunu söyleyen IKBY Başkanı Mesud Barzani, yukarıda bahsettiğim OLMAZSA OLMAZ koşulları sağlayamamıştı.

        Barzani’nin küresel düzeyde en fazla güvendiği ülke ABD’ydi. Washington yönetimiyse daha işin başında şartları fazlasıyla zorlamak pahasına da olsa Federal Irak’ın bütünlüğünden yana olduğunu ilan etti. ABD Başkanı Donald Trump’ın Özel Temsilcisi Brett McGurk, referandumdan bir hafta önce Erbil’deydi. McGurk o toplantıda Barzani’ye şunları söyledi: “Referandumu yaparsan yalnızsın. Irak, İran ve Türkiye askeri müdahalede bulunurlarsa ABD size verdiği tüm desteği kesecek...”

        Toplantıda bir de ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’un mektubu verildi Barzani’ye. Tillerson mektubunda referandumun bir yıl ertelenmesini ve müzakereye odaklanılmasını istemişti.

        Türkiye, İran ve müstakbel “komşu” Irak’ın tavrı da çok önceden netleşmişti. Tahran-Ankara hattında yaşanan yoğun diplomatik trafikte tam olarak ne yaşandığını, kimin kime ne dediğini merak etsek de bilemiyoruz. Ancak günün sonunda Ankara, bağımsızlığı fiiliyatta Bağdat’tan ayrılıp Türkiye’ye iltihak etmesi anlamına gelen Erbil karşısında en sert tavrı benimseyen taraf oldu ve adımlarını da bu doğrultuda atmaya başladı.

        Normal şartlar altında herkesin beklediği şey, Barzani’nin şartları göz önüne alması ve son anda bile olsa referandumu ertelemesi ya da iptal etmesiydi. Ancak en büyük karakteristik özelliği ketumiyeti olan Barzani herkesi şaşırtarak referandumu yaptı. Bu süreçte aklında soru işaretleri bulunan kaygılı halkına sürekli söylediği tek bir söz vardı: “Sizi ve ailelerinizi tehlikeye atmam, bildiğim bir şey olmazsa bunu yapmam, yanılırsam vereceğiniz her ceza kabulümdür.”

        Neticede referandum yapıldı, ama Barzani’nin pek çok devletin başta itiraz edip sonra seve seve tanıdığı Ukrayna’nın bağımsızlık senaryosuna güvenerek dünyadan geleceğine inandırıldığı destek gelmedi.

        Ve sıra geldi getirisi halen meçhul olan referandum için kesilen faturayı ödemeye. İlk darbe Irak’taki Amerikalı komutanlardan geldi. Yıllardır birlikte savaştıkları Kürt komutanlar kendilerine, “Kerkük’e yönelik bir operasyon hazırlığı var mı?” diye sorup istihbarat istediklerinde “Bilmiyoruz”’ ya da “Karışmayız” demediler. Doğrudan “Hayır, hazırlık yok” cevabını verdiler. İkinci darbe içeriden geldi. Kerkük’teki peşmerge, Talabani Ailesi’nin emrine uydu ve Kerkük’ü İran destekli Irak güçlerine bıraktı. Barzani içeriden de vurulunca peşmergesine anayasal sınırlarda savunma pozisyonuna dönmesini buyurdu.

        Nihayet dün kısa bir açıklama yaptı. Barışı iç savaşa tercih ettiklerini söyledi. Barzani’den hemen sonra da Irak Başbakanı İbadi, Bağdat’ta konuştu ve “Referandum geride kaldı, şimdi anayasa temelinde diyalog zamanıdır” dedi. İki liderin tavrından ABD ve İran’ın her aşamasında baskın olacağı ve Kerkük’ün statüsünün de konuşulacağı bir müzakere sürecine girileceği anlaşılıyor. Açıkçası böylesi herkes için daha hayırlı bir yol gibi görünüyor.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar