Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        FETÖ’nün New York’ta Times Square’de kiraladığı “Stop Erdoğan” billboard’undan önce de politik mesaj taşıyan panolar vardı meydanda. Kapitalizmin başkentinde parasını veren istediğini koyar billboard’a. Daha birkaç ay önce Trump’a karşı birleşen Cumhuriyetçilerin kurduğu Lincoln Project’in Jared Kushner ve Ivanka Trump çiftini hedef alan ilanları vardı meydanda. FETÖ de belli ki Erdoğan billboard’uyla onları taklit ediyor. İki billboard’un da hedefi tek bir kişi; ikisi de bu açıdan hedefine ulaştı. Yoksa Times Square gibi saçma sapan bir yerde politik mesajı kim görecek, görse bile kim etkilenecek… Hele hele bu aralar orada bir tek evsizler vakit geçirirken.

        Normal şartlarda yerine göre meydandaki billboard’ların günlük kirası beş bin dolarla 50 bin dolar arasında değişiyor. Yıllık bir ya da bir buçuk milyona da var. Ama bugünlerde pandemi yüzünden ayak trafiği azaldığından reklam fiyatları da düştü. Düşmese ne olur ki? En kötü Enes Kanter cebinden çıkarır, parayı bastırır.

        BİZ BILLBOARD’LA OYALANIRKEN

        Türkiye’de bu billboard’dan dolayı yersiz kıyamet kopuyor, aslında hepimiz boşu boşuna oyalanıyoruz. Cevap vermek, karşı reklam panosu atağına geçmek de enerji israfı. İktidar medyası da FETÖ’nün yeni hedefini, bu ilanların işaret ettiği geçişi doğru okuyamıyor. Bu billboard’ların mesajı değil önemli olan, örgütün neredeyse unutulmuşken tekrar ortaya çıkabilecek özgüveni toplaması.

        2017 gibi FETÖ maddi bir krize girmiş, ABD’deki lobicilik şirketlerini bile finanse edemez hale gelmişti. 15 Temmuz sonrası Türkiye darbenin arkasında örgütün olduğu konusunda Amerika’yı ikna etme konusunda epey yol aldı. Bu durum örgütün hareket alanını da kısıtladı, karşılarında muhatap bulamayınca pek de sesleri çıkmamaya başladı. Para akışı da kesilmişti. Demek ki yeniden para bulundu, cesaretleri yerine geldi.

        İktidar medyasına bakıyorum, FETÖ’de liderlik savaşı çıktığını ve yakında dağılacağını zannediyorlar. Oysa FETÖ geleceği konusunda artık çok net. Bu aşamada örgütte liderlik tartışması, ya da örgütün Kırık Hoca ölünce ayakta kalıp kalmayacağı gibi sorular kalmadı. Enes Kanter bugün FETÖ’nün ‘de facto’ yüzü, örgütün asıl liderinden çok daha aktif, başarılı rol oynuyor.

        Bu daha başlangıç olsa gerek, ama gelecekteki yapılanmaya yönelik de fikir veriyor. Türkiye billboard’la oyalanırken CNN’de Kanter’in Kanada’nın eski Adalet Bakanı Irwin Cotler’la ortak yazdığı bir makale yayımlandı. Wall Street Journal’da birkaç hafta önce yazdığı makaleden sonra bir tane daha… Biden’a Erdoğan’la mücadele etme çağrısı yapıyorlar. Yazıda Can Dündar, Boğaziçi, HDP’yle birlikte Hidayet Karaca gibi kirli FETÖ’cüleri birlikte anıyorlar—bizzat bir FETÖ’cü bana pek çok operasyonu Karaca’nın şahsen tertiplediğini söylemişti. Ama Batı kamuoyu için bunların bir önemi yok. Türkiye’deki her türlü insan hakları ihlalini aynı sepete koymak, böylece FETÖ’yü aklamak amaç. Kanter adım adım bu algı için çalışıyor, Türk iç politikasının nüanslarını bilmeyen Amerikan devlet yöneticilerini de kolaylıkla kandırabiliyorlar. İki makaleyle birlikte Kongre’den Türkiye karşıtı iki mektubun çıkması tesadüf değil herhalde.

        Enes Kanter önceki gün Portland Trailblazers’ın galibiyetini de Ahmet Altan’a adadı. Bugüne kadar doğrudan örgütün organik üyelerine adıyordu, ilk kez hapisteki bir gazeteciyi gündeme getirdi. Kanter yarın öbür gün Osman Kavala ya da Selahattin Demirtaş gibi hapisteki isimlere de maçlar adanırsa şaşırmamak gerekir, çünkü amaç dünyayı FETÖ’nün haksız yere mağdur edildiğine ikna etmek. Örgüt başka mağduriyetler üzerinden kendisini temize çekip aklamaya çalışıyor, Kanter de bu operasyonun önderi.

        FETÖ 2.0 SÜRÜMÜ

        Türkiye sırf içeride aşırı sağı memnun etmek için bu tutuklamalarda ısrar ederken FETÖ de kendini yeniliyor. Örgütün yeni liderini bulduğuna artık ikna olabiliriz. Bugünlerde Washington’da Türkiye’yi takip eden saygın kişilerin de aklından geçen bir soru.

        Enes Kanter ilkokul mezunu şarlatan bir imama kıyasla Batı’nın daha kolay kabul edeceği bir tip. Etrafına gençleri toplayan ne olduğu belirsiz yaşlı bir radikal dinciye karşı genç, kağıt üzerinde eğitimli, başarılı bir figür. Üstelik Rockefeller’ın torununu sevgili yapacak kadar da “dünyaya açık.” Sıradan bir Amerikalı için “dinci” değil “dindar,” hatta “modern.” Tam Washington’ın yıllardır aradığı Ilımlı İslam işte. Dahası Kırık Hoca gibi tuhaf şifreli cümleler kurmuyor; ne uzaktan ne yakından tarikat şeyhi gibi duruyor. “İnsan hakları mücadelesi” verdiğini söylüyor, Amerikan Kongresi’ni de buna ikna edebiliyor. Kozmetik önemlidir. ABD’nin kendi topraklarında barınmasına izin vereceği, derin devletin daha fazla işine gelebilecek bir figür. FETÖ 2.0 eski sürüme kıyasla daha kolay pazarlanabilir ve daha da kullanışlı. Times Square’deki reklam panosu da bu yeni ürünün tanıtımı.

        Yazı Boyutu

        Hastalığım ne durumda

        Madem Moderna aşısının ikinci dozunu olduktan sonra hastalandığımı yazdım, o zaman sağlık durumumdaki yeni gelişmeleri de paylaşayım. Aşının ikinci dozunu Cumartesi olmuştum, Pazar günü soğuk algınlığına benzer bir bitkinlikle uyandım. O gün yorgun geçti, birkaç kere ağrı kesici aldım; işe yaradı.

        Pazartesi uyandığımda hala tam dinç değildim, ama daha iyiydim. İptal edilemez bir randevum vardı, evden çıktım ve dışarıda vakit geçirdim. Bu hafta arka arkaya çok plan, başka doktor randevuları vardı, bir gün hava da güzeldi o yüzden dışarıda çok vakit geçirdim. Uzun uzun yürüdüm, yoruldum. Tam iyileşmiş hissetmiyorum kendimi ama hasta olduğum da söylenemez.

        Geçen gün yazı yazarken bayağı zorlandım mesela. Cümleleri istediğim gibi toparlayamadım, bir türlü konsantre olamadım. Ama yorgunluktandı büyük ihtimalle.

        Perşembe öğlen saatlerinde Clubhouse yayınım vardı, biraz sesim çatlak çıkıyordu sanırım. Ara ara cümleleri kurmakta zorlandığım oldu; iyi bir konuşmacı değilim zaten, ama bu sefer daha zordu. “Çip mi?” diye esprisini yaptık tabii.

        Perşembe akşamüstü biraz uyudum, daha iyi uyandım. Belli ki birkaç gün öncesinin, tam iyileşmeden sokağa çıkmanın, bedeni yormanın sonucuymuş. Çipin ya da Bill Gates’in suçu değil. Zaten doktorum da birkaç gün kendimi aptal gibi hissedeceğimi söylemişti. Soğuk algınlığının ortalama süresi dört gün zaten, yarın öbür güne tamamen iyileşmiş olurum diye düşünüyorum. Eğer aşı yüzünden hamile kalamazsam ayrıca bilgilendiririm.

        Diğer Yazılar