Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İlk duyduğumda “Demokratik açıdan güzel oldu, ama seçim açısından sonucu belirsiz" demiştim.

        Herkes gibi ben de iki üç kez izlemiştim.

        An itibariyle 112 milyon kez izlenmiş olan o videodan bahsediyorum.

        Kemal Kılıçdaroğlu’nun "Alevi" videosu.

        Twitter tarihinin en çok görüntülenen videolarından biri oldu.

        Mesele AK Partililerin dediği gibi “Ülkede Alevi-Sünni meselesi yok ama Kılıçdaroğlu durduk yere bu konuyu kaşıyor” meselesi ise neden o video Twitter rekoru kırdı?

        Ülkede böyle bir sorun yoksa neden Kılıçdaroğlu, Adıyaman’da birden çok kez müdahaleye uğradı?

        Hem de sadece sahabe türbesi ziyaret etti ve bir mezarlıkta Fatiha okudu diye?

        O ziyaret esnasında olanlardan büyük utanç duydum.

        Kemal Bey’in “Fatiha okumayı bilmiyor ki bu…” diyen insan müsveddesine "Ben Fatiha'yı biliyorum, isterseniz gelin okuyayım” dediğini öğrenince duyduğum hicap daha da arttı.

        Kim ne amaçla böyle provokasyonlara girişiyorsa belli ki panik ve telaş bacayı sardığından yapıyor.

        Peki o video neden yüz milyonun üzerinde görüntüleme aldı? Sebebi ne sizce?

        Bana kalırsa şu: Alevi yurttaşlarımız ve yurt dışında yaşayan Aleviler, geçmişlerinin bir döneminde ‘gizlemek zorunda hissettikleri’ bir kimliğin şimdi cumhurbaşkanlığı yarışında olan bir aday tarafından açıkça ifade edilmesinden heyecan duydular ve defalarca izlediler. Bunu değişimin ayak sesi olarak düşündüler.

        Kendisini ana akım İslam inancı içinde konumlandıran ya da kendisini Sünni olarak tarif edenler ise meraktan izledi.

        Bazılarının motivasyonu ise Sünni-Alevi fay hattını tetikleyebilecek bir ‘Alevicilik’ yapılıp yapılmadığına ilişkin endişeli bir meraktı.

        Bazılarının merakı ise ‘açık var mı açık’ şeklinde kötücül bir avlanma haliydi.

        Ava gidenlerin eli boş kaldı.

        Çünkü Kılıçdaroğlu’nun videosunda ‘Alevicilik’ yoktu.

        Hatta politik Alevileri, daha doğrusu Aleviliği bir inanç biçimi olarak yaşamayı değil sistemle düzenle rejimle hesaplaşmanın sembolü olarak rozetleştiren, ateist oldukları halde üzerine basa basa "Aleviyim" diyenleri kızdıracak ifadeler vardı. “İnsan belirli bir kimliğin içine doğuyor, o kimliği seçmiyor” mealinde ifadeler. Aleviliği nihayetinde İslam dairesi içinde konumlandıran “Yolum Hak Muhammed Ali yoludur" gibi ifadeler. “Samimi bir Müslümanım” gibi irade beyanları.

        Bu beyanlardan heyecanlanan da samimi, kendi inançlarını yaşamak isteyen sade Alevilerdi. Nitekim Alevi olduklarını gizlemek durumunda kaldıkları dönemlerden hatıralar aktaranlar da aslında onlardı.

        Garip biçimde AK Partili bazı siyasetçiler arasında bu video üzerinden Kemal Kılıçdaroğlu’nu mezhepçilik yapmakla suçlayanlar oldu.

        Oysa ortada ne mezhepçilik var ne kimlikçilik.

        Bilakis, “Ben resmi ideolojinin azınlık gördüğü Alevi kimliğine sahibim ama bu benim kendime bakışımı değiştirmez. Ben kendimi samimi bir Müslüman olarak görüyorum. Önemli olan sizin kendinizi ne olarak gördüğünüzdür ve devlet karşısında herkesin eşit yurttaş olduğu kaidesidir. Mezhebe, ırka şuna buna takılma dönemini geride bırakalım. İleriye bakalım, dünyada hakettiğimiz yere gelelim, mutlu, özgür, güçlü, müreffeh bir toplum olalım” diyen bir açıklama bu, daha fazlası değil.

        Bu yönüyle ben bu videonun muhtevasında bir yanlış göremedim ve görmüyorum.

        ESEF VERİCİ BULUYORUM

        Aylarca "Aday olma çünkü işte anladın sen" muamelesi görmüş bir insanın çıkıp "Evet ben Aleviyim, karnımızdan konuşmayalım ya da sonradan aaa biz bilmiyorduk falan olmasın" diyerek duruma açıklık kazandırmak istemesi gayet doğal.

        Yahut bunun üzerine bir anti propaganda yapılacağını öğrenmişse, rakibinin elinden bu silahı almak istemiş olması de doğal.

        Yahut "Aleviyim ama sorun bakın nasıl bir Aleviyim” konusuna zoom yapmak istemiş olması da doğal.

        Her türlü doğal yani.

        Asıl bu açıklamanın ardında öküzün altında buzağı arar gibi büyüteçle bir şey aramak çok esef verici.

        Kılıçdaroğlu ama, belli bir kuşağın bu esef verici hallerine çok kez maruz kaldı.

        Çubuk’ta yumruk attılar. Affetti.

        Adalet yürüyüşünde yoluna tezek attılar, affetti.

        Adıyaman’da arabasını tekmelediler, sahabe türbesinden kovuldu, mezarlıkta hakarete uğradı ve en son Kahta ziyaretini iptal etmek zorunda kaldılar. Yine de "Ben hakkımı helal ettim" dedi.

        Kaç siyasetçi, gerekçesi ne olursa olsun, sergilenen bu tavırlara karşı bu kadar olgun davranırdı? Ben pek fazla isim sayamıyorum.

        Belki de bu nedenlerle bu videoda genç nesle sesleniyordu. “Yaşı yüksek olanlara bunu anlatamam ama genç olanlar anlar” diye düşünmüş olmalı.

        GENÇLERE SESLENDİ ÇÜNKÜ….

        Çünkü belirli bir yaş grubunun üzerindekiler maalesef dünyayı takip etmiyor ve Türkiye’yi tarihte yaşanan çatışma ve gerginliklerin parantezine alıp tarihi orada ‘dondurmayı’ seçiyor.

        Dünyadan ve özellikle Batı’dan aldıkları örnekler ise hep ‘İslamofobi’ örnekleri. İtinayla olumsuz örnekleri cımbızlayarak kendi pozisyonlarını berkitmek için kullanıyorlar.

        Ben de bir zamanlar böyle bakardım. Sonra bundan bir hayır gelmediğini gördüm. Bu, kendini kandırmaktan başla bir şey değil. Gerçeğe sadece kendi söylemimize uyan açıdan baktığımızda gördüklerimiz o anki haklılığımızı onaylayabilir. Ancak baktığınız açı gerçeğin tamamını ihtiva etmediği için haklılığınız kısa sürer ya da kısa sürede tartışmalı hale gelir.

        Zira gerçek şu: Batılı liberal demokrasilerde İslamofobi de var, Xenophobia yani yabancı düşmanlığı da. Ancak aynı liberal demokrasiler bu olumsuz durumlara teslim olmuyor. Bu ülkelerde de bu olumsuz durumlarla mücadele etmeyi görev addetmiş kurumlar ve çevreler de var. Nitekim İskoçya’da Pakistan kökenli Müslüman Hamza Yusuf başbakan oluyor ise bu sayede. Londra Belediye Başkanı Sadık Qhan da Müslüman bir ailenin evladı ve iki dönemdir seçimleri kazanıyor. Hakeza yine İngiltere’de azınlığa mensup Hindistan kökenli Rishi Sunak Başbakan. ABD’de başörtülü Müslüman kadın hukukçular çeşitli eyaletlerde yargıç olarak atanıyorlar.

        Konu ile ilgili daha önce yayınladığım yazı için bkz:

        Sözün özü, ileri demokrasiler, ülkelerine birkaç nesil önce göç etmiş azınlık kültürleri başbakan, belediye başkanı, yargıç olarak seçmekte ya da atamakta bir sakınca görmüyorlar. Bizde ise bu ülkenin yerli ve asli unsurlarından olan Alevilere ‘öteki’ gözüyle bakılıyor ve bu hem ‘yanlış’ hem de affedersiniz ‘ilkel’ bir yaklaşım.

        Bu sürecin başından beri, yaklaşık bir buçuk iki yıldır yazıyor söylüyorum. Hatta muhalefette olup da “Kılıçdaroğlu aday olmasın çünkü Alevi. Türkiye sosyolojisi ortada, seçilemez” diyen Ahmet Şık’a da bu yüzden itiraz etmiştim. Bu bakış açısı, insanları kökenlerine göre değerlendiren, “Aleviyse böyledir ya da böyle algılanır; Kürtse şöyledir ya da şöyle algılanır” perspektifine teslim olmaktır. Ben Sünni bir Müslüman iken bu perspektife teslim olmuyorum, siz neden oluyorsunuz demiştim, hala aynı şekilde düşünüyorum.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar