Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün bir yandan Mümtazer Türköne’nin 50 aylık tutukluluğunun ardından tahliyesi geldi, diğer yandan da Altan Tan ve Ayhan Bilgen gibi isimlere gözaltı kararı çıktı.

        Tüm siyasal kesimlerin bu iki olaya tepkilerini karşılaştırmalı bir bakışla dikkatle inceledim ve not ettim.

        Tek tek bulguları sıraladıktan sonra Türkiye’nin gidişatıyla ilgili vardığım neticeyi yazımın sonunda açıklayacağım.

        Mümtazer Türköne ile 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsü sürecinden 15 Temmuz 2016’ya giden dönemde en sert çarpışan ve kavga eden kalemlerden biriyim.

        Tıpkı Türköne ile o günlerde aynı çizgide duran Nazlı Ilıcak ve Kadri Gürsel ile 17-25 Aralık FETÖ darbe sürecinde ekranda milyonların önünde çok sert muharebeler yaşadığımız gibi.

        Fakat tüm bunlara rağmen 17-25 Aralık patikasında FETÖ’nün darbe teşebbüsünü inkar ederek demokrasiye aykırı çok yanlış tavırlar alan, o sebeple kavga ettiğim bu üç yazarın özgürlüklerini de en çok savunanlardan biriyim.

        Özgürlükçü ve demokrat olmak bunu gerektiriyordu. Şükür ki önce Gürsel sonra Ilıcak tahliye edildi. Dün de onları Türköne izledi. Türk medyasında onunla ilgili en çok yazmış köşe yazarı herhalde benim.

        MHP lideri Devlet Bahçeli de Türköne’nin 65 yaşına ve sağlık sorunlarına rağmen yaşadığı uzun tutukluluk ile ilgili çok vicdanlı bir çıkış yaptı 3 ay önce.

        REKLAM

        Ben bu çıkışı üzerine hem köşemden hem Habertürk TV ekranlarından Sayın Bahçeli’yi alkışladım. Devlet Bey yazımın üzerine beni aradı ve çok güzel bir sohbet yaptık.

        Bu konuşmayı da “Devlet Bahçeli’den gelen telefon” başlığıyla bu köşede yayınlamıştım, hatırlarsınız.

        Mümtazer Türköne neredeyse tüm yazarlık hayatında Devlet Bahçeli muhalifi olmuş bir isim.

        1997’den beri MHP içindeki iktidar kavgalarında hep Bahçeli’nin karşısında olan tarafı tutmuş.

        1 Kasım 2015 sonrası MHP içindeki kaynamalarda da Devlet Bey’e karşı önce Gazi Üniversitesi’nden oda arkadaşı Ümit Özdağ’ı sonra da 80 öncesinden beri tanıdığı Meral Akşener’i hararetle desteklemiş bir yazar. O dönemki yazılarını iyi hatırlıyorum.

        İşte o Devlet Bahçeli gerçekten vicdanlı bir duruşla hep kendisinin muhalifi olmuş Mümtazer Türköne’nin özgürlüğü için tavır koydu. Kim ne derse desin asil bir davranıştır bu.

        Peki Türköne’nin Bahçeli’ye karşı hararetle desteklediği oda arkadaşı Ümit Özdağ ve İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener ne yaptılar Mümtazer Bey için? Bildiğim kadarıyla hiçbir şey...

        Mümtazer Türköne 2013-15 döneminde hayatında ilk defa diyerek CHP’yi de AK Parti karşısında tam gaz desteklemişti.

        Peki dün CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel Türköne'nin tahliyesi ile ilgili ne dedi?

        Şunu dedi:

        "Anlaşılan senin FETÖ'cün kötü benim FETÖ'cüm iyi noktasına gelmiş Bahçeli."

        Yani Özel 65 yaşına gelmiş, hasta Türköne'nin hapiste kalmaya devam etmesini istiyor.

        REKLAM

        Özgür Özel ile diyaloğum vardır, Habertürk TV'de birlikte program da yaptık. Kendisinden ismi gibi özgürlükçü bir tavır almasını beklerdim. Devlet Bahçeli'ye gösterdiği bu reaksiyonu da anlamsız buluyorum.

        Herkesin bildiği gibi Türköne bir FETÖ’cü değil ama 17-25 Aralık darbe teşebbüsü sürecinde maalesef FETÖ yanında saf tuttu.

        CHP de maalesef Mümtazer Bey ile aynı yanlış tavrı almadı mı o süreçte Sayın Özgür Özel?

        Özgür Bey Mümtazer Türköne’nin hapishanede çürümeye devam etmesini istiyor ama dün gözaltına alınan HDP’liler konusunda tam ters tavır sergiliyor.

        İyi de bu ne perhiz bu ne lahana turşusu? Bir yanda tutsaklığı savundukça diğer yandan özgürlükleri de savunsanız bir anlamı kalmıyor.

        Aynı şeyi Saadet Partisi de maalesef yapıyor...

        Dün Milli Gazete, Mümtazer Türköne’nin tahliyesiyle ilgili İYİ Parti’yi destekleyen Yeniçağ ile aynı olumsuz manşetleri attı.

        Oysa dediğim gibi Türköne’nin suçlandığı 17-25 Aralık darbe teşebbüsüne destek vermek konusunda Hem Saadet Partisi’nin hem İYİ Parti yandaşı Yeniçağ gazetesinin duruşu Mümtazer Bey ile bire bir aynıydı. CHP’ye yakın medyanın tavrı da aynıydı.

        15 Temmuz sonrasının rahat konjonktüründe sabah akşam FETÖ avcılığı yapan muhaliflerin çok büyük çoğunluğu 17-25 Aralık sürecinde FETÖ tarafını tuttu. Tüm kayıtlar açık.

        Bu yayın organları özgürlük karşıtı bugünkü tavırlarıyla kendilerini de içine çekecek bir girdabı harekete geçirdiklerini anlamıyorlar.

        REKLAM

        Bakın, 6-8 Ekim 2014 olaylarına destek vermek 6 sene sonra yargı konusu oldu. 17-25 Aralık FETÖ darbe teşebbüsüne destek vermek de 7 sene sonra her an yargı konusu olabilir ve sizler de tutukluluğunun devamı için çırpındığınız Mümtazer Türköne’nin kaderini paylaşabilirsiniz.

        Bu ülkede hemen her siyasal kesim gönülden özgürlükçü değil yürekten demokrat değil.

        Herkes kendine Müslüman, kendine özgürlükçü, kendine demokrat.

        O sebeple sonuç benim 14 Nisan 2020’de yine bu sütunda yazdığım “Umutsuzluk” başlıklı yazımda ifade ettiklerim.

        30’lu yaşlarımda Türkiye’nin özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti olabileceğine dair çok umutluydum.

        Şimdi ise maalesef bir zerre umudum kalmadı.

        Sadece kısa vade için de söylemiyorum. Orta ve uzun vadede de çok büyük bir sıçrama yapabileceğimizi sanmıyorum.

        Tam anlamıyla özgürlükçü ve demokratik bir hukuk devleti olabileceğimize inanmıyorum.

        Toplumun hiçbir kanadında kendisi için istediği özgürlüğü karşı taraf için de isteyen kuvvetli bir hürriyetçi damar yok.

        83 milyon içinde böyle bir damar marjinal bile denmeyecek kadar küçük.

        O yüzden barış ile huzuru korusak ve kişi başı 10-11 bin dolar milli gelir seviyesinde olabilsek de bu bir başarıdır diye düşünüyorum. Ötesine umutlanmak boş.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar