Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sizi bilmiyorum ama şu günlerde karanlık ve karamsar filmler, bana pek iyi gelmiyor. Netflix’in kütüphanesine geçtiğimiz günlerde dahil olan İspanyol filmi ‘Platform’u (El Hoyo), gecikmeden seyrettim. Ama çok iyi geldiğini söyleyemem.

        Sadece karanlık ve karamsar değil, aynı zamanda klostrofobik bir film… İçinde bulunduğumuz pandemi günlerinde önerebileceğim bir film değil.

        'Platform'
        'Platform'

        Öte yandan, sinema salonlarının kapatılmasının ardından yeni film ihtiyaçlarını tümüyle online ortamlarda karşılamak zorunda olan sinefillerin şu günlerde, en çok seyrettiği ve konuştuğu filmlerden birinin ‘Platform’ olduğunu biliyorum… Üstelik iyi film ve bir yazıyı hak ettiği kesin…

        ‘Platform’ üzerine neler düşündüğümü paylaşmadan önce evde kaldığımız günler için hazırladığım ‘Çocuklarınızla birlikte seyredebileceğiniz en iyi 25 animasyon’ listemi hatırlatmak isterim. Benzer listelere önümüzdeki günlerde de devam etmek istiyorum.

        *

        ‘THE KOMINSKY METHOD’

        Karanlık ve karamsar filmleri hayatından tümüyle çıkarmak isteyenlere hak veriyorum. Özellikle komedi sevenlere 30’ar dakikalık komedi dizilerini önerebilirim. İlk birkaç bölümü seyredip, karakterlere ve meselelerine aşina olduktan sonra bu diziler antidepresan bir etki bırakmaya başlıyorlar üzerinizde…

        Komedi dizisi formatları son yıllarda sürekli değişim içinde... Eskiden birkaç mekânda, hep aynı kamera açılarıyla çekilen ‘sitcom’lar vardı. Kullanılan kahkaha efektleri bir yana, bunların bazılarında seyircili çekimler bile olurdu. Şimdi sinemasal yanı ağır basan birçok komedi dizisi var.

        Son dönemde en sevdiğim komedi dizilerinden birisi ‘The Kominsky Method’… Michael Douglas, dizide yıllar önce sektörde kısa süreliğine başarılı olmuş, sonrasında unutulmuş oyuncu koçu Sandy Kominsky’yi canlandırıyor. Alan Arkin ise kurduğu oyunculuk ajansını gençlere devrederek emekli olan menajer Norman Newlander’ı… Sandy’nin işleri çok yolunda gitmiyor. Hayatında irili ufaklı bir sürü sorunu var ama dertsiz tasasız görünmeyi seviyor. Norman’ın hali vakti yerinde ama çok sevdiği eşini kaybetmenin acısını üstünden atmakta zorlanıyor ve nasıl mutlu olacağını kestiremiyor. Her ikisi de birçok konuda çok deneyimliler ama yaşlılıkta karşılarına çıkan sorunlarla nasıl baş edeceklerini bilmiyorlar.

        ‘The Kominsky Method’
        ‘The Kominsky Method’

        ‘The Kominsky Method’, Sandy Kominsky ve öğrencileri arasındaki sahneler üzerinden oyunculuk sanatına dair çok hoş şeyler söyleyen bir dizi… Rahat, geniş Sandy ile nevrotik, takıntılı Norman karakterlerinde, Michael Douglas ile Alan Arkin’in, Walter Matthau - Jack Lemmon’u hatırlatan harika bir komedi çifti olduklarını söyleyebilirim. Yaşlılık yıllarında aşk, flört ve seks hayatı konusunda ‘The Kominsky Method’ eğlenceli ve komik bir dizi…

        Öte yandan, dizinin tek hedefi komedi değil. Her iki karakterin kızlarıyla olan ilişkileri üzerinden dram yanının sağlam tutulduğunu görüyorsunuz. Özellikle, Norman’ın bağımlılık tedavisi gören kızıyla ilişkileri pek komik değil.

        Netflix arşivinde yer alan ‘The Kominsky Method’ gönül rahatlığıyla önerebileceğim bir komedi dizisi… Başlayıp da severseniz sizi iki sezon birden bekliyor. Jane Seymour ve Nancy Travis gibi eski kuşakların hemen hatırlayacağı iki oyuncunun dizide oynadığını da belirtelim.

        7/10

        *

        ‘PLATFORM’: BİR MODERN DÜNYA METAFORU

        ‘Platform’, yemeklerin büyük bir titizlik, temizlik ve özenle hazırlandığı, insanların keman eşliğinde çalıştığı çok lüks bir restoranın mutfağında açılıyor. Sonra ana karakterimizin gözlerini açmasıyla, kendimizi Delik denen bir tür hapishanede buluyor, lüks restoran mutfağını unutuyoruz.

        Bildiğimiz hapishanelere benzemeyen bir yer burası... Gardiyan ya da görevli yok. İkişer kişilik hücrelerin dışa açılan kapısı ya da penceresi bulunmuyor. Tam ortada, bütün hücreleri birleştiren dikey bir boşluk var. Yemek, o boşlukta hareket eden bir platformun üzerinden geliyor.

        Delik’e cezasını çekmek üzere zorla getirilenlerin yanı sıra ana karakterimiz Goreng (Ivan Massagué) gibi diploma almak için gönüllü gelenler de var. Goreng’in öncelikli hedefi, sigarayı bırakmak ve Miguel de Cervantes’in ‘Don Kişot’unu okuyup bitirmek… Belli ki bir süreliğine dünyadan uzak kalıp, kafa dinlemek, kendine vakit ayırmak istiyor. Ama gözlerini açtığı andan itibaren, kendini hiç beklemediği koşullar altında, insanlık dışı bir yaşam mücadelesinin orta yerinde buluyor. Delik’te medeni olan tek şey, platformdaki yemekler… Onun dışında başta sona orman kanunlarının geçerli olduğu bir yerdeyiz… Yasak olan tek bir şey var. Platformdan daha sonra yemek üzere yiyecek almak... Böyle bir şey yaparsanız, öldürücü bir soğuk ya da sıcak bekliyor sizi. Bunun dışında aklınıza gelen her şey serbest. Hiçbir kural yok…

        Goreng, Don Kişot’u andıran bir fiziğe sahip ve Delik’e yanına getirdiği tek şey ‘Don Kişot’ romanı… Dolayısıyla, Don Kişot’la Goreng arasındaki bağlar üzerine düşünmemiz gerekiyor.

        Cervantes’in eseri ‘Don Kişot’, geride kalan bir çağın mitleri, hikâyeleri ve fikirleriyle yaşayan yaşlı bir adamın kendi çağına meydan okumasını anlatır. Don Kişot, yanına Sanço Panço’yu alır, şövalyeler gibi zırhını kuşanır ve maceralar yaşamak üzere yola koyulur. O artık bir şövalyedir.

        Goreng’in de bir süre sonra yaşadığı hapishanenin Don Kişot’una dönüştüğü söylenebilir. Özellikle üçüncü hücre arkadaşı Baharat’ı (Emilio Buale) ikna edip çıktıkları macera, Don Kişot ve Sanço Panço ikilisini akla getiriyor.

        Don Kişot, nasıl şövalyeler çağının idealleri ve mitleriyle yaşıyorsa Goreng de geride bıraktığı uygar dünyanın ilkelerinden vazgeçmek istemiyor… Ama Delik’te uygar biri olmak kolay değil. Filmin bütün meselesi de bu zaten: Goreng, geçmişte olduğu medeni insanın ideallerine mi sahip çıkacak, yoksa ‘altta kalanın canı çıksın’ mantığında ilerleyen orman kanunlarına mı uyum sağlayacak?

        Goreng’in film boyunca bu ikilem arasına gidip geldiği söylenebilir… Goreng’in doğruları yapmak istediği andan itibaren Don Kişot gibi deli muamelesi gördüğünü unutmamak gerek. Don Kişot yaptıklarının doğru olduğuna sonuna kadar inanır. Goreng ise o kadar emin değil… Gördüğü hayaletler sürekli kendini sorguladığının bir göstergesi…

        Goreng bir süre sonra orman kanunlarına teslim oluyor. Oysa ikinci hücre arkadaşı Imoguiri (Antonia San Juan) ve filmin tek bir sahnesinde karşımıza çıkan ‘bilge adam’ kesinlikle şiddetten yana değil… Goreng de tıpkı Don Kişot gibi ideallerini gerekirse kaba kuvvet yardımıyla uygulamak isteyen biri… Ama o kaba kuvvetin, Delik’in arkasındaki zihniyete, yani asıl suçlulara hiçbir zarar vermediği kesin. Dolayısıyla, Goreng’in hayali bir düşmana karşı savaştığı söylenebilir.

        Orijinal eserde Don Kişot, yel değirmenlerini canavar yerine koyup saldırır. Goreng’in canavar olarak gördüğü ve saldırdığı Delik, bugün içinde yaşadığımız sistemin ta kendisi değil mi aslında?

        Platformdan aşağı inen sofrayı, gezegenimizin hepimize ait olan kaynakları olarak görmek mümkün. Adil paylaşımla belki herkese yetecek. Ama açgözlülük, benmerkezcilik ve dayanışma duygusunun eksikliği nedeniyle, kaynaklar en yukardaki azınlığa ait bir imtiyaz haline geliyor… Goreng kaynakları eşit paylaşmaktan söz ettiğinde ilk hücre arkadaşı Trimagasi’nin (Zorion Eguileor) ‘Komünist misin?’ demesi tesadüf değil. Tam da bu noktada, ‘Platform’a bir modern dünya alegorisi olarak bakmak mümkün…

        Don Kişot, gerçek dünyada, hayalleriyle neredeyse kendi zihninin içinde yaşayan bir karakterdir. Buradan hareket ederek, ‘Platform’ filminin geçtiği Delik’i baştan sona bir hayal veya simülasyon olarak yorumlamak mümkün. Sıfır numaralı katta hazırlanan yemek dahil her şeyin Goreng’in zihninde geçtiğini varsaydığımızda, filmdeki tek gerçek sahnenin Goreng’in Delik’e girmeden önce yaptığı görüşme sahnesi olduğu öne sürülebilir. Geri kalan her şey, Goreng’in yaşadığı bir kişisel gelişim simülasyonu olabilir… Ama bunlar kuşkusuz aşırı yorumlar.

        Gördüğümüz her şeyin hayal değil gerçek olduğu fikrinden yola çıktığımızda, Delik dışındaki dünya üzerine, karakterlerin İspanyolca konuşması dışında elimizde fazla bir veri olmadığını görüyoruz. Goreng’in ilk hücre arkadaşının televizyonda seyrettiği pazarlama kanalları, kapitalist bir ülkede yaşadıklarını gösteriyor... O noktada otoriter ve baskıcı bir iktidarın, ‘yukarıda ya da aşağıda’ olmayı, ‘düşenlere’ karşı kayıtsız kalmayı, herkese bir tür kader olarak kabul ettirmek için resmi adı ‘Dikey Öz Yönetim Merkezi’ olan Delik’i bir tür ceza ve ıslah yeri olarak düzenlediğini düşünmek mümkün. Diğer bir deyişle, içerdeki sistem, dışardakinin bir benzeri…

        ‘Platform’, İspanyol yönetmen Galder Gaztelu-Urrutia’nın ilk uzun filmi… Gaztelu-Urrutia, sert, kanlı, yer yer tiksindirici bir film çekmekten kaçınmamış. ‘Platform’, baştan sona kâbus gibi tasarlanmış, iyi yönetilmiş, iyi oynanmış bir film.

        Hikâyesi ve yarattığı dünya itibarıyla ‘Cube’ü (1997) hatırlattığını söyleyenler var. Ama bana kalırsa, ‘Platform’ daha farklı bir damardan geliyor. ‘Cube’ gizemli oyun tarzında sürprizli ve karanlık bir Amerikan hikâyesi... ‘Platform’ ise Kıta Avrupa’sının edebi ve görsel geleneklerine bağlı, politik okumalara açık Kafkaesk olarak niteleyebileceğimiz bir film…

        Görünmeyen ama çok güçlü bir iktidar kavramı var karşımızda... ‘Bilge adam’ın önerisiyle Goreng ve arkadaşı Baharat’ın kendilerini hiç umursamayan ve her şeyi dayatan iktidara bir tabak ‘panna cotta’ tatlısıyla mesaj göndermeye çalışmaları dikkate değer bir ayrıntı… Kafka romanlarındaki karakterler de kendilerini görmeyen iktidara ulaşmak, onunla irtibata girmek için bir sürü şey yaparlar… Dolayısıyla, ‘Platform’ Cervantes kadar Franz Kafka’nın eserlerini de akla getiren bir film… Bu yüzden, hikâyeyi yazan, senaryoyu Pedro Rivero ile hazırlayan David Desola’nın adını özel olarak anmamız gerekiyor.

        Özetle, görsel açıdan etkileyici, alt metinler açısından sağlam bir iş var ortada. Ama o kadar karanlık ki, koronavirüs günlerinde içiniz karartmak istemiyorsanız uzak durmanızı öneririm.

        7/10

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar