Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya 2020’yi salgınla mücadeleyle geçiriyor ve bu yılı böyle kapatacağız gibi görünüyor. Koronavirüs kaynaklı ölüm sayısı 1 milyonu aştı. Bir candan rakam olarak bahsetmek bile acı verirken muhtemel can kayıplarını henüz tahmin bile edemiyoruz. Ancak bu, dünya tarihinin en ölümcül salgını değil. 100 yıl önceki İspanyol Gribi, artçılarıyla birlikte yıllar zarfında 30-50 milyon insanın canına mal oldu. Ki bu da en kötüsü değildi. Bin beş yüz yıl zarfında üç kez ortaya çıkan veba salgınları yüzünden, bir tahmine göre dünya çapında en az 150-200 milyon insan hayatını kaybetti.

        “Vebaya tutkunum” diyen Nükhet Varlık, alanının tek örneği olma özelliği taşıyan kitabında, Akdeniz coğrafyası ve Osmanlı’da yaşanan veba salgınlarını, uzun bir zaman dilimi içerisinde ele alıyor. Aralarında tıp kitapları, menakıbnameler, seyyahların anıları ve yakın tarihli bilimsel verilerin de olduğu çok sayıda kaynaktan yararlanan Varlık, vebanın Ortaçağ sonlarından erken modern döneme kadar Osmanlı İmparatorluğu’nun çevresel, sosyal ve siyasal yapısıyla nasıl bir karşılıklı etkileşim içinde bulunduğunu gösteriyor.

        AKDENİZ DÜNYASINDA VE OSMANLILARDA VEBA (Nükhet Varlık / Çev: Hazal Yalın / Kitap Yayınevi)
        AKDENİZ DÜNYASINDA VE OSMANLILARDA VEBA (Nükhet Varlık / Çev: Hazal Yalın / Kitap Yayınevi)

        OSMANLI’YA ÇİN MUAMELESİ

        Varlık’ın anlattığına bakılırsa nasıl bugün Çin, ABD tarafından Koronavirüs’ün kaynağı olarak gösteriliyorsa, 19. yüzyıl Avrupa merkezli bakış açısı da beş yüzyıl önce yayılan vebanın müsebbibi olarak Osmanlı’yı gösteriyordu. Bu anlatıya göre, Avrupa’nın “hasta adamı” Osmanlı İmparatorluğu veba ihracatçısı, Avrupa sahillerine varan bütün vebaların vatanıydı. Avrupa bu bakış açısıyla karantina tedbirleri almak ve hastalığa karşı sağlam bir bariyer tesis etmek suretiyle kendini korumaya çalışmıştı. Oysa Osmanlıların kendi veba deneyimleri (vebanın Osmanlı dünyasına ne zaman ve nasıl ulaştığı, orada nasıl yayıldığı, insanların onu nasıl kavradığı ve imparatorluk idaresinin bununla ilgili –eğer yaptıysa- ne yaptığı) tarih çalışmalarında bilinmez kalmaya devam ederken, Osmanlı İmparatorluğu’nun Avrupa’ya başlıca veba ihracatçısı olması nasıl anlaşılabilirdi ki? Avrupa’daki veba deneyimiyle ilgilenen tarihçiler vebanın Osmanlı İmparatorluğu’ndan geldiği yargısından memnundu ama hastalığın orada nasıl ortaya çıktığıyla pek ilgili değildi; buna karşılık Osmanlı İmparatorluğu tarihçileri de vebanın imparatorluk tarihindeki rolüne nadiren büyük önem verdi. Öyle ki, Osmanlı İmparatorluğu’nda vebanın tarihine dair mevcut tek kapsamlı monografi, 1700 ila 1850 yılları arasını konu alıyordu: Daniel Panzac’ın “La peste dans l’empire ottoman”ı (1700-1850).

        Bu konuda en kapsamlı araştırmayı yapan Varlık, kitabında Osmanlı İmparatorluğu’nun büyümesinin ve vebanın genişlemesinin iç içe geçen süreçler olduğunu ortaya koyuyor. Bu iç içe geçişi göstermek için, Kara Ölüm’den 16. yüzyılın sonuna kadar Osmanlıların kontrol altında tuttuğu alanları etkileyen veba salgınları üzerine bir tarih anlatısı ortaya koyuyor, bunların yayılma hatlarının ve tekrarlı ortaya çıkışlarının izini sürüyor ve Osmanlı iktidarının büyüme ve konsolidasyon modelleriyle bunların bağlantılarını saptıyor. Bunu yaparken de fetih, şehirleşme ve mübadele ağlarıyla ilişkileri üzerinde özel olarak yoğunlaşıyor.

        “Bu iki yüz elli üç yıllık dönemin incelenmesi, veba ile imparatorluk arasındaki yakın ilişkiyi gösterme açısından kritik önem taşır: Sadece bu dönem Osmanlı iktidarının yayılma güzergâhları bu sırada şekillendiği için de. Bu, özellikle bu kitapta değinilen uzun 16. yüzyıl boyunca, yani İstanbul’un Fethi’nden 16. yüzyılın sonuna kadar tamamen doğrudur. Bu dönemde Osmanlı şehirlerindeki veba salgınları gitgide daha sık görülür ve yaygın hale gelmiştir; dolayısıyla 16. yüzyıl boyunca veba salgınlarının mekânsal yayılımı ve sıklığının izi sürüldüğünde, 1600’ler sonrası veba salgınlarının kavranması için daha elverişli bir zemin sunulacaktır” diyor yazarımız.

        REKLAM

        EKONOMİ DÜZENLENDİKÇE VEBA YAYILDI

        Veba, Y. pestis bakterisinin neden olduğu bir enfeksiyon hastalığı. Bu bakteri lenf düğümlerine saldırıyor, kasıklarda, koltuk altında ya da boyunda ağrılı şişler (hıyarcık) yaratan iltihaplanmalara neden oluyor. Eğer bakteri akciğerlere sirayet ederse pnömonik veba gelişiyor; bu da öksürük ya da hapşırık yoluyla havaya yayılan enfekte olmuş parçacıklar aracılığıyla başkalarına bulaşıyor. Hıyarcıklı vebadan ölüm oranı yüzde 40-70 arasında. Pnömonik veba da ölümcül bir hastalık olmaya devam ediyor; hızlı tedavi edilmezse 24 saat içinde öldürebiliyor. Veba yeni bir çevreye girdiğinde, eğer enfeksiyon beslenebileceği bir kemirgen topluluğu bulursa, vahşi ortamda ya da insan yerleşkelerinde doğal odaklar oluşabiliyor. Doğal odaklar normalde insan toplulukları için doğrudan bir tehdit değil. Yalnızca enfekte olmuş ya da ölü veba taşıyıcılarıyla (kemirgen ya da diğer memeliler) veya bunların eklembacaklı vektörleriyle yakın temasa giren insanlar risk altına giriyor. Dolayısıyla, enfeksiyon doğal odaklara yakın insan yerleşkelerine taşınabiliyor. Enfeksiyon, insanlara yakın yerlerde yaşayan ortakçı kemirgenler arasında yayılırsa yerel ve muhtemelen tekrar eden salgınlar patlak verebiliyor. Örneğin veba, Kara Ölüm sırasında Anadolu ve Balkanlar’a ulaştığında belli mekânları etkilemiş, ana yollar etrafında yoğunlaşmış ve her defasında on-on beş yıl sonra yeniden ortaya çıkmak üzere kaybolmuştu. Bu, vebanın tipik davranışıydı; 15. yüzyıl ortalarına kadar az veya çok bu şekilde devam etti.

        15. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Osmanlı topraklarında etkili olan veba salgınları bu modelden farklılık gösterir. Bu sırada salgınların ortaya çıkışına ve yayılışına öylesine sık tanık olunuyordu ki, İstanbul’da neredeyse her yıl çıkan veba salgınlarıyla ilgili kayıt bulmak mümkündür. “Bu farklılaşma, kuşkusuz bir izah gerektirir. Ben, bu izahatın Osmanlı İmparatorluğu’nun oluşumunda aranması gerektiğini düşünüyorum. Osmanlı hükümeti merkezi bir imparatorluk kurmak için toprak mahsulleri, çiftlik hayvanları, insan ve yer altı zenginliklerini, kapsayan ‘doğal’ kaynakları düzenliyor, seferber ediyor ve örgütlüyordu. Bu kaynaklar imparatorluk idaresinin belirlediği şekilde dolaşıyordu. Bunun öngörülmemiş sonucu bizatihi bu ilişkiler ağının vebanın yayılmasına yardım etmesiydi” diyor Varlık.

        REKLAM

        İPEK, YÜN VE KÜRK’LE Mİ GELDİ?

        Yazarımıza göre İstanbul’daki vebanın etkileri, açıkça, Osmanlı dünyasının bir başka yerinde olduğundan daha dramatikti. Eğer tümüyle kaynaklara dayanan bir kurmaca değilse, veba, fırsatçı kemirgen taşıyıcıları ve parazit vektörleriyle birlikte, refah merkezlerine (şehirlere vb) doğru hareket ediyordu. Hastalık Osmanlı başkentine ipek, yün ve kürkle aynı yoldan gelmiş olabilirdi; tıpkı şeker, baharat ve pirinç gibi, tıpkı insanlar, bilgi ve metinler gibi. İstanbul birçok ağın buluşma noktasıydı. Dolayısıyla hikâyenin büyük bölümü İstanbul’da ve çevresinde geçmekte…

        “Osmanlılarda Veba,” üç kısımdan oluşuyor. İlk kısımda Osmanlı topraklarında görülen vebanın doğal tarihi, konunun neden şimdiye kadar araştırılmamış olmasının hikâyesi ile Osmanlılar ve onlara komşu bölgelerde yaşayanlar açısından Kara Ölüm ve onu takip eden yüzyıl (1347-1453) anlatılıyor. İkinci kısımda, Osmanlı topraklarının genişlemesinin veba salgınlarının yayılması, sıklığı ve sonuçları üzerindeki etkileri var. Üçüncü kısım ise veba deneyiminin Osmanlı toplumunu nasıl etkilediği üzerinde duruyor.

        Bugünkü salgını, sebep ve sonuçlarını anlamak için veba günlerine dönüp bakmakta fayda var…

        *

        İKİ TAVSİYE

        Günümüzün en sık yaşanan ve sebebi en belirsiz rahatsızlıklarından biriyle ilgili, son dönemde sayısı artan kitaplardan bir yenisi daha piyasada. Yukarıda vebadan bahsettik; şimdi de günümüze dönüp koronavirüsün toplumları ve rejimleri nasıl etkilediği üzerinde duralım biraz.

         Uykusuzluk (Jim Horne / Çev: Akın Emre Pilgir / Ayrıntı)
        Uykusuzluk (Jim Horne / Çev: Akın Emre Pilgir / Ayrıntı)
         Egemen Virüs (Donatella Di Cesare / Çev: Balkır Uysal / Pinhan)
        Egemen Virüs (Donatella Di Cesare / Çev: Balkır Uysal / Pinhan)
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar