Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bir akşam ülkedeki tüm uzaktan kumandalar kilitlenir. Herkes Açık Öğretim Fakültesi'nin TV kanalında “süne zararlısı” konusunu anlatan ziraat profesörünü izlemek zorunda kalır.

        Ertesi sabah televizyonların yöneticileri reyting raporlarını aldıklarında zirvede ‘ziraatçi profesör’ü görür. Hemen harekete geçerler, reytinglerin 1 numarası profesörü kendi kanallarında program yapmaya ikna etmek için para dolu çantalarla kapısını çalarlar: “Efendim bizim kanalda program yapın, bölüm başı 50 bin lira!”

        Ne olduğunu anlamayan profesör mahcup bir şekilde cevap verir: “Çok üzgünüm, sizden az önce diğer kanal geldi onlara söz verdim...” Israr ederler: “Bize geçin, bölüm başı 100 bin lira!”

        Profesör şaşkın geveler: “Ama nasıl olur, yani söz verdim..”

        “Bölüm başı 200 bin lira...” Profesörün gözleri fal taşı gibi açılır, “Boşver şimdi sözü mözü, kabul...” der.

        Ertesi akşam ziraatçi profesör renkli neon ışıkları altında, etrafında dansçı kızlarla ülkenin önde gelen TV kanalında “süne zararlısını” anlatıyordur...

        EKRAN EKRAN GEZEN BİLİM İNSANI

        Son zamanlarda Eser Yenenler Show’dan Hülya Avşar’ın Youtube kanalına “Programım var” diyene elinden tuzlukla koşan Doç. Dr. Oytun Erbaş’ı izlerken kafamda sürekli, 90’larda ‘Olacak O Kadar’ın ‘Olacak O Kadar’ olduğu yıllardaki, Levent Kırca’nın bu skeci dönüp duruyor.

        Bilmem kaç tane TUS’a giren, hepsinde de birinci olan bu parlak ‘bilim insanı’ konuştukça konuşuyor coştukça konuşuyor. Covid-19 için “Koronavirüs Türkiye'ye de gelebilir ama asla Çin'deki gibi salgın yapmaz. 10 vak'a, 20 vak'a olabilir. Bunu bilemeyiz. Onu gelince görürüz” diye son derece ‘bilimsel’ açıklamalar yapabiliyor mesela...

        “Klor ve İyot çok etkilidir, mikrobu hemen kırar. Aynı şekilde tabii 'tuzlu su çözeltisi' 100 ml'lik suya (1 çay kaşığı) 3 gram'lık tuz koyarsan yüzde 3'lük sodyum klorür elde edersin. Bu klor bakteri, virüs her şeyi öldürür" diye tavsiyelerde bulunuyor, “Tuzlu suyla gargara yapın” diyor. Bir başka bilim insanı Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan gibi biri, “Tuzlu su virüs için güzel bir yaşam ortamı olabilir. Virüs daha çok yaşayabilir. Virüsü öldürücü hiç bir özelliği yoktur. Tuzlu suyun tek yararı burunda tıkanıklık varsa onu açar” diyerek söylediklerinin yanlış olduğunu söylediğinde hemen ‘medya’nın arkasına saklanıyor; “Benim dediğim tam o değil medya başlık peşinde onu öne çıkarıyor” minvalinde bir şeyler söyleyip işin içinden çıkıyor.

        Onu izlerken yıllar önce halkı depreme karşı bilinçlendireyim derken ‘en seksi erkek’ seçilen Prof. Ahmet Mete Işıkara geliyor gözümün önüne.

        Belki de en verimli olacağı yıllarında sahneye çıkıyor stand-up şovlar yapıyor.

        Bağlı olduğu ajans büyük şirketlere mailler yolluyor: “Oytun Erbaş gelsin çalışanlarınıza koronavirüs’ten korunma yollarını anlatsın...”

        Tıp dünyasında Oytun Erbaş’ın bilimsel makalelerinin konuşulacağı günlerde sağda solda ‘kaşesi’ konuşuluyor!

        Merak ediyorum kendisi hangisinin konuşulmasını isterdi, bilimsel tezlerinin mi yoksa 'sohbet başına şirketlerden kaç para' aldığının mı?

        HANGİ ARA BİLİM YAPIYORLAR ACABA

        Oytun Erbaş yalnız değil! Aslında yıllardır hayatımızda olan‘tartışma programı ünlüsü’ bilim insanlarının son halkası o.

        Televizyonlar “süne zararlısı” anlatan ziraat profesörü’nün yerinde olmak isteyen bilim insanlarından geçilmiyor.

        Gazeteler “En iyi 10 tartışma programı konuğu” listeleri yapıyor...

        Asılında ortada ‘tavuk mu yumurtadan yumurta mı tavuktan çıkar’ durumu var. Aklı başında bilim insanları bu kadar çok ekranda görünüp ünlü oldukları için mi zıvanadan çıkıyorlar yoksa zaten zıvanadan çıkmaya meyilli oldukları için mi program program gezdiriliyorlar birbirine karışmış durumda.

        Sürekli ekrana gelen bilim insanı ilk birkaç program aklı başında şeyler söylese de o ‘görünürlüğü kaybetmemek için’ bir süre sonra akla hayale gelmez şeyler söyleyip kendi kendisinin parodisine dönüşüyor.

        Çok değil birkaç hafta önce ‘kelle-paça’ öneren Prof. Canan Karatay, tüm dünyanın aşı aradığı Covid-19’u yenmek için, konuk olduğu bir sonraki programda el yükseltiyor, bu kez “Denize girin geçer” diyor mesela.

        Bir başka ‘saygın’ profesör, Allah’ın belası koronavirüsü bırakıp, “Kelle paçayı yılda bir ya da iki kere içerim daha fazla içmem” diyerek Prof. Karatay’ı ‘iğneliyor’.

        Sabah programlarında kansere karşı sebze meyve öneren onkolog, Covid-19’la değil, “Yanlış biliyorsun” diye salgın hastalıklar profesörüyle mücadele ediyor ekranda.

        En çok da şunu merak ediyorum bu bilim insanları hangi ara bilim yapıyor?

        POPÇUMUZ DA ÇOK BİLİMSEL

        Sapiens ve Homo Deus gibi kitapların yazarı Yuval Noah Harari, “Son yüz yılın en korkunç salgını” dediği Covid-19 için adlarının önünde akademik unvanlar bulunan ‘hocalar’, “Korona Türk genine bir şey yapmaz”, “Tuzlu suyla gargara yapın”, “Baharda etkisini kaybeder”, “Kelle paça için koronayı yenin”, “Denize girin geçer”, “Korkacak bir durum değil”, “Üst akılın oyunu...” diye ekranda reyting peşinde koşuyor.

        Her kafadan bir ses çıkınca da virüs taşıma ihtimalleri çok yüksek olan umreden gelen bir grup insanın karantinadan kaçtığını söyleyen vali, polisi alarma geçiriyor.

        Hem kendi hem sevdiklerinin sağlığı için bir süre evde oturmaya dayanamayan adam elini kolunu sallayarak ortalıkta gezip, “Hani virüs ben görmüyorum... Şöyle bir bakacak olursak virüs diye bir şey ben görmüyorum” diyebiliyor ya da “Türkiye’de akrep, yılan yiyen var mı? Türkiye için virüs geçerli değil” diye nokta koyuyor bir başkası.

        ABD, Avrupa’ya uçuşları yasaklamış, Avrupa’da yüz milyonlarca insan evine kapanmışken ülkenin popçusu hiiiç keyfini bozmayıp sokaklara çıkıyor bir de “Hava çok güzel siz de çıkın” diye takipçilerini teşvik edebiliyor büyük bir şuursuzlukla.

        Koronayla ‘sürü bağşıklığı’ yöntemiyle mücadele eden neredeyse hiçbir yeri kapamayan İngiltere’de bile ligler tatil olurken bizde maçlar ‘sessiz sedasız’ oynanıyor.

        Memleketin ‘usta gazetecisi’ birkaç doğru bilginin yanında ordan burdan aşırdığı yalan yanlış onlarca bilgi dolu ‘çok satan’ aşı karşıtı kitap yazabiliyor. (Teşekkürler teyit.org)

        İSİMSİZ KAHRAMANLAR KURTARACAK

        Montaigne, “Bir sözün ardından koşmamalıyız, söz bizim ardımızdan koşmalı, işimize yaramalı” diyor.

        Maalesef evlerimize kapanmış ekranları doldurmuş bir grup ‘uzman’la birlikte ‘sözlerin’ peşinde koşup duruyoruz ve her sabah bir gece önce ne yaşandığıyla ilgili en küçük bir şey hatırlamayan ‘Hangover’daki Alan gibi yeni bir güne uyanıyoruz...

        Fatih Altaylı o klasik ‘Ne zaman adam oluruz’ sorusuna “Medeti bilimden umduğumuz zaman” diye cevap vermişbugün... Haklı! Ancak hangi bilimden?

        Ortalık koronavirüsten korunmak için maske takılıp takılmaması konusunda bile farklı şeyler söyleyen bilim insanından geçilmiyor.

        Bazı bilim insanları ekranlarda, ‘şöhretlerinin elinde oyuncak olmuş’, her akşam yeni bir saçmalık yumurtlarken bu Covid-19 belasından insanlığı şu anda laboratuvarlarında bir aşı geliştirmek için çalışan bilim insanları kurtaracak!

        Biraz şöhret, sosyal medyada birkaç yüz ‘like’ ve maddiyatla, sade bir stürdoyda kendi başına “süne zararlısı” anlatırken parayı görünce bilimin özünü unutup ‘şekille’ işi götüren profesöre dönen bilim insanları için en güzel sözü James Baldwin söylüyor bence: “... kişinin imajıyla gerçekte kim olduğu arasındaki çatışma her zaman için fazlasıyla acı vericidir ve bu konuda yapılabilecek iki şey vardır, çatışmaya balıklama dalıp gerçekte kimseniz o olmayı deneyebilir ya da geri çekilip olduğunuzu zannettiğiniz kişi olmaya devam edebilirsiniz ki bu da mutlaka içinde yok olacağınız bir hayaldir.”

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar