Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Şu gezegendeki yaşama bir bak, insanoğlu sadece bir göz kırpımı kadar zamandır yeryüzünde dolaşıyor. Eğer bu virüs hepimizi öldürürse her şey eski haline, normale dönmüş olur…”

        Danny Boyle’ın, şempanzeden yayılan bir virus yüzünden Londra sokaklarında in ve cinin top oynadığı 2002 tarihli gerilim filmi 28 Gün Sonra’da insanlıktan ümidi kesmiş Çavuş Farrell, bardağın dolu tarafını böyle görüyordu.

        Koronavirüs yüzünden birkaç gündür 28 Gün Sonra’nın kahramanı Jim gibi korku ve endişeyle kol kola geziyorum sokaklarda.

        Kuş gribi zamanı böyle olmamıştım doğrusu. Hatta o dönem endişelenen arkadaşlarımla dalga geçiyordum. Ama şimdi bildiğin korkuyorum!

        Gün içinde ellerimi kaç kez yıkadığımı bilmiyorum. Sanki Şeker Bayramı’nda misafirliğie gitmişim gibi sürekli kolanya döküyorum ellerime: “İyi bayramlar Kadir Bey…”

        Aslında ben yine iyiyim en azından hala ‘insan’ içine çıkabiliyorum ama babama pencereden burnunu çıkarmasını bile yasakladım!

        Kronik akciğer hastası (KOAH) kendisi ve bugün 74 yaşına girecek. Doğum günü hediyesi olarak kendisini ev hapsine aldım. İki gündür sabah 06.00’da kalkıp evde bulduğu eski gazetelerdeki bulmacaları çözüyor. Bu sabah evden çıkarken yalvaran gözlerle “Doğum günü hediyesi olarak bana bolca bulmacası olan gazete alır mısın?” dedi.

        Kesin bir dille “Hayır” dedim tabii ki! O gazeteye, biz alana kadar, rafta kimler dokunuyor kim bilir!?

        Telefondan Habertürk.com'dakikare bulmacasını çözmesini söyledim. (Dijital medya koronadan korur:)

        “Kaç gün evde kalacağım” dedi… “Soldan sağa 10 harfli cevap veriyorum: Bilmiyorum” dedim.

        HER İŞİ İNTERNETTEN HALLEDİYORUZ

        Bolca geyiğin döndüğü WhatsApp grubumuzda iki gündür herkes bilim insanı! Konora virüsünün tarihini analatanı mı dersin, molekül yapısı üzerine ahkam keseni mi ararsın yok yok… Daha üç gün evvel Fenerbahçe-Galatasaray kavgası yapılan, belden aşağı esprilerin havada uçuştuğu WhatsApp grubu Nature Dergisi yazı işleri toplantı masasına döndü. Öyle ki bir ara virüse ‘Covid-19’ diyenlerle ‘Korona’ diyenler arasında kavga çıktı.

        Grupta ortalık toz duman olmuşken evlerimiz birbirine yakın olan bir arkadaşım özelden, “Bana kolonya al, marketlerde bulamıyorum” yazdı.

        Tam o sırada mail kutuma Elektronik Ticaret İşletmecileri Derneği’nin (ETİD) mail’i düştü. Temizlik, hijyen ürünlerinin ve medikal korunma sağlayan ürün gruplarının internet ortamındaki satışında ortalama yüzde 300’e varan artışlar olmuş.

        Züleyha’ya “Akşam markete gidip biz de bir şeyler alalım” dedim. “Deli misin ne markete gitmesi internetten sipariş veririz eve getirirler” dedi.

        Bana saçma gelse de başka arkadaşlarımın da Züleyha ile aynı fikirde olduğunu gördüm. Çevremdeki insanlar kalabalıklardan kaçmak için her işlerini internetten görmeyi tercih ettiklerini söylüyor.

        Bir arkadaşımın çalıştığı büyük bir şirket koronavirüsün yayılması riskine karşı eylem planı hazırlamış mesela. Kimler evden çalışacak, iş yerine gelmesi gereken kişiler nasıl korunacak, hijyen için neler yapılacak bir bir sıralanmış. Arkadaşım, “Görevimiz Tehlike’de Tom Cruise’un yaptığı soygun planları bu kadar detaylı değildir” diyordu.

        KONSERLE GALALAR BİRER BİRER İPTAL

        Babamı odaya kilitleyip, Koronavirüsçülerle-Covid-19’cular arasında barışı sağladıktan sonra dün bütün gün kültür-sanat camiasından tanıdığım insanlarla uzun telefon görüşmeleri yaptım… (Tahmin edeceğiniz gibi yüz yüze gelmeyi iki tarafta tercih etmedi;)

        Ata Demirer’in Kıbrıs’taki gösterisini ertelemesi üstüne, İlker Ayrık’ın aylardır beklenen filmi Müstakbel Damat’ın galasının ardından da 16 Mart’ta yapılacak Müjdat Gezen’in 60. Sanat Yılı etkenliğinin iptali sektörde bir telaşa neden olmuş.

        Konser organizasyonu yapan şirketler, barlar, gece kulüpler, tiyatro toplulukları, film dağıtımcıları arasında dün gün boyu yüzlerce telefon görüşmesi yapıldığını biliyorum. (Yüz yüze gelmek tehlikeli;)

        Madonna’dan Pearl Jam’e, yeni James Bond filmi No Time to Die’dan Coachella Festivali’ne dünyanın dört bir yanında konserler iptal ediliyor, filmlerin vizyon tarihleri ileri bir tarihe erteleniyor. Bu durumun Türkiye’nin kültür-sanat hayatını etkilememesi söz konusu olamaz.

        Menajer bir arkadaşım aylar önce anlaştığı bazı konser ve etkinlikleri için sabahtan beri onlarca telefon görüşmesi yaptığını anlatıyordu: “Hafta sonu bir iş var. Sabahtan beri mekan sahibiyle 7 kez konuştum. Bir haber görüyor ‘erteleyelim’ diyor. 10 dakika sonra arayıp ‘Maçlar seyirciliymiş biz de konseri yapabiliriz’ diyor. Belirsizlikten koronavirüs olacağım valla!”

        Yaklaşan uluslararası festivallerin, konserlerin durumu ne olacak doğrusu kimse bilmiyor.

        DEV BÜTÇELİ FİLMLER BATACAK MI?

        Sinema salonlarının boş kalacağına kesin gözüyle bakılıyor! Geçen yıl ‘Mısır tartışması’ yüzünden büyük gişe kaybı yaşayan sinema sektörü şimdi de koronavirüsün 2020’nin toplam hasılatını etkileyeceğini düşünüyor.

        2019’da dünya çapında toplam 42.5 milyar dolarla tüm zamanların hasılat rekoru kıran sinema söktürü koronavirüsün insanlar kapalı alanlardan uzak tutacağını ve 2020’de Black Widow’dan Mulan’a birçok büyük bütçeli filmin gişede batacağından endişe ediyor.

        Çin’de 70 bin sinema salonu haftalardır kapalı. Geçen yıl Çin Yeni Yılı döneminde (24 Ocak-23 Şubat) 1 milyar doların üzerinde hasılat yapılırken 2020’de bu rakam 10 milyon doları bile bulmamış.

        Güney Kore geçen yıl bu dönemde 22.3 milyon bilet satılırken şimdi sadece 7 milyon bilet satılmış. Ülkede sinema salonu işletmecileri durumun MERS salgını zamanından daha kötü olduğunu söylüyor. 'En İyi Film Oscar’ı aldıktan sonra geçen hafta Güney Kore’de yeniden sinemalara gelmesi planlanan Parasite’in vizyon tarihi ertelenmiş.

        İtalya’dan İnglitere’ye Fransa’dan dünyanın üçüncü en büyük film pazarı Japonya’ya sinemalar sinek avlıyor.

        Bazı uzmanlar sinema sektörünün 2020’de koranavirüsten kaynaklanan zararının 5 milyar doları bulacağını öngörüyor. Virüsün ABD’de daha fazla yayılmasının ise bu rakamı daha da yükseltmesinden korkuluyor.

        Bir uzman, “Kimse ne olacağını bilmiyor. Birbiri ardına iptaller geliyor. Herkes virüse karşı korunma yollarını konuşuyor. Kimsenin sinemaya gitmeyi düşünecek hali yok!” diyor.

        Sektör bir çıkış arıyor. Örneğin En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ı kazanan Renee Zellweger koronavirüs yüzünden ‘Judy’ filminin Japonya’daki tanıtım turuna gidemeyince çareyi Skype’da bulmuş. Zellweger gezetecilerle Skype üzerinde söyleşip, programlara görüntülü telefonla katılmış.

        KORONAVİRÜS DİJİTAL PALTFORMLARA YARADI

        Sinema salonları koronavirüsten böyle etkilenirken, durumdan en çok faydalananlar ise (maske üreticilerinden sonra) Netflix, Amazon, Disney + gibi dijital paltformlar olmuş. Sokağaçıkmayan insanlar vakitlerinin çoğunu evde dijital platformlardaki dizi ve filmleri izleyerek geçiriyormuş.

        Sinema ve TV sektörü gelirde tarihte ilk kez 100 milyar doları geçmiş 2019'da! Yukarıda da belirttiğim gibi sinema 42.5 milyar dolarla rekor kırarken asıl, streaming servislerinin de etkisiyle 2019'da 58.8 milyar dolar gelir elde eden TV sektörü müthiş bir başarı yakalamış. ABD'de yetişkinlerin yüzde 75'inin film ya da dizileri dijital platformlarda izlediği düşünüldüğünde insanların koronavirüs yüzündeneve kapandığı şu günlerde dijital platformların 2020'de kendi rekorlarını kırması işten bile değil gibi görünüyor.

        Bu aslında, insanlar sokağa çıkmayacağı için işlerinin kötü gideceğini düşünen birçok sektör için bir fikir verebilir bence.

        Firmalar koronavirüs yüzünden sokağa çıkmaya korkan ve günün büyük çoğunluğunu internette geçiren insanlara dijital ortamda geliştirecekleri içeriklerle ulaşabilirler.

        Örneğin ünlü İngiliz şarkıcı James Blunt, koronavirüs nedeniyle seyirci alınmayan Hamburg konserini iptal etmek yerine internetten canlı yayınlamış. O bomboş tribünlere söylemiş binlerce insan konseri evde bilgisayardan ya da telefon ekranından izlemiş.

        Olağanüstü durumlar normalde hiç düşünülmeyecekolağanüstü çözümleri de beraberinde getirebilir. "Bak yine hayat durdu, konserler, filmler, oyunlar iptal oluyor" diye hayıflanmak yerine Blunt gibi yaratıcı çözümler üretilebilir.

        Marketten spor salonuna, metrodan semt pazarına gündelik hayatın her alanine etkileyen koronavirüsle mücadele için yüzleri maskeli tepeden tırnağa beyazlar içindeki görevlilerin otobüsleri, iş yerlerini denefekte ettiği görüntüleri izlerken yeniden 28 Gün Sonra filmi geldi aklıma.

        Filmde boş Londra sokaklarında korku ve endişe dolu gözlerle gezinen Jim’e Selena, “Ne düşündüğünü biliyorum. Sen şimdi bir daha hiç yeni bir şarkı duymayacağını, henüz yazılmamış yeni bir kitabı okuyamayacağını, ya da daha çekilmemiş yeni bir filmi izleyemeyeceğini düşünüyorsun” diyordu.

        Jim, boş boş ona bakıp cevap veriyordu: “Bunlar senin korkuların…”

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar