Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        SAHTE rakı haberlerinin ayyuka çıktığı günlerdi. Ve biz üniversitede finallere çalışmamız gereken bir geceyi daha rakıya meze yapıp körkütük sarhoş olmuştuk. Herkesin bir köşeye sızdığı öğrenci evinde neden ve nasıl olup da halının üstünde koyun koyuna yattığımızı hatırlamadığım biricik dostum Resul, gecenin bir yarısı uyanmış, “Kör oldum!” diye bağırıyordu.

        İçtiğimiz rakının sahte olduğunu ve artık göremediğini söyleyip bir yandan da “Borges gibi kör oldum” diye sızlanıyordu. Borges’i çok seviyorduk. (Hâlâ da çok seviyoruz.) Resul’ün sesinde korkuyla karışık bir mutluluk vardı sanki; öyle ya Borges gibi olmuştu! Birkaç dakikalık şaşkınlık ve panikten sonra Resul gözlerini açtı. Bir Borges öyküsü gibi nereden geldiğini anlamadığımız körlük, odadan koşarak kaçtı!.. Biz tekrar halının üzerinde sızıp kaldık.

        BÜYÜK FOTOĞRAFÇI

        “Cenneti her zaman bir kitaplık olarak düşleyen” Arjantinli büyük düşçü Jorge Luis Borges, hayatının en mutlu haberini alıp Ulusal Kitaplık Müdürlüğü’ne atandıktan bir yıl sonra görme yetisini tamamen kaybetmiş. Körlüğün kendisi için tepeden tırnağa bir yıkım olmadığını söyleyen Borges, kaderinin bu acı oyunu üzerine mutsuzluğa kapılmayıp ‘Armağanlar’ diye bir şiir yazmış:

        “Kimse yakınıp yerindiğimi sanmasın bu lütfundan yüce Tanrı’nın/ bana ilahi bir şaka yaptı/ kitabı ve körlüğü aynı anda bağışladı...”

        Geçenlerde Clint Eastwood’dan Paul Newman’a, Michael Caine’den Brigitte Bardot’ya, David Bowie’den Frank Sinatra’ya, Beatles’tan Rolling Stones’a kadar 1960’ların, 70’lerin, 80’lerin birçok ikonik yıldızının ölümsüz fotoğraflarını çeken, şu hayatta kıskandığım yegâne adamlardan Terry O’Neill’ın yaşadığı talihsizliği okurken hayranı olduğum Borges ve can dostum Resul geldi aklıma...

        Bugüne kadar Sean Connery’den Daniel Craig’e kadar beyazperdeye gelen tüm ‘James Bond’ları görüntüleyen O’Neill’ın kör olma riski varmış.

        Körlüğün gelişini, “Gecenin ağır ağır inişi yarım yüzyıldan fazla sürdü” diye tarif eden Borges’in aksine ‘jilet gibi keskin görüşüyle ünlü’ moda fotoğrafçısı dünyasının aniden karardığını söylüyor: “Gece yattığımda hiçbir şeyim yoktu. Sabah uyandım ve sanki dünyaya ortası çizik içinde bulanık eski bir lensten bakıyordum...”

        TÜL PERDE İLE BAKMAK

        Geçen yıl bir sabah ben de tıpkı Terry O’Neill gibi uyandım. 45 yıldır bana etrafımdaki her şeyi en net biçimde gösteren gözlerimin önünde, sanki bir tül perde rüzgârda tatlı tatlı sallanıyordu. Görüntüler o tül perdenin ardından bulanık bir şekilde bir görünüp bir kayboluyordu. Ne Resul gibi Borges olduğumu düşündüm, ne Borges gibi Tanrı’nın ilahi bir şaka yaptığını, ne de O’Neill gibi katarakt geldi aklıma... Gözlerimi ovaladım, soğuk suyla yıkadım. Bir şey değişmedi, tül perde hâlâ oradaydı!

        Gözlerime sanki bir Instagram filitresi yüklenmişti. Her şey daha bir soft ve bulanıktı. Bütün gün “Şimdi geçer” dedim. Akşam oldu. Uyudum, uyandım. Sadece gözlerim buğulu görmüyordu. Sanki bir teknede tatlı tatlı sallanıyordum.

        Gözlerimde değil beynimde bir şeyler olduğunu düşünüp doktora gittim. O beni bir kulak-burun-boğazcıya yönlendirdi.

        Doktor gözlerime bir alet taktı. Dünyam birden zifiri karanlığa döndü. Resul’ü ve Borges’i anladım. Tam o sırada zifiri karanlığın içinde kırmızı bir nokta yanıp sönmeye başladı. Doktor o ışığı takip etmemi söyledi. Kaç dakika olduğunu hatırlamıyorum ama bana sonsuzluk kadar uzun gelen bir süre o koyu karanlığın içinde küçük kırmızı ışıkla birlikte dönüp durdum. Orta kulak nezlesi olmuşum. İlaçlarımı aldım. Bir süre sonra her şey eskisi gibi netleşti!

        BEN ŞANSLI ADAMIM

        Terry O’Neill, Resul, Borges ve benim kadar şanslı değilmiş! Doktoru yaşlılığa bağlı görme kaybı yaşadığını söylemiş. 50 yıldan fazladır ‘gözleriyle’ var olduğunu, kendine dair her şeyi bir vizörün arkasından hayata bakan gözleriyle elde ettiğini belirten O’Neill doktoru duyduğu an aklından geçenleri şöyle anlatıyor: “Kör olmak en büyük kâbusumdu. Bir daha hiç fotoğraf çekemeyeceğimi düşündüm.”

        Terry O’Neill’ın son 50 yılın tüm popüler kültür ikonlarının önünden geçtiği, içine baktığı, ‘jilet kadar keskin gözleri’ne, ‘ışığı tamamen kaybetmesin’ diye, her ay bir enjeksiyon yapılıyor. Usta fotoğrafçı, tedavinin pek de eğlenceli olmadığını söylüyor: “Ama başka ne yapabilirim, diğer alternatifim kör olmak!”

        30 Temmuz’da 80. yaşını kutlayacak olan O’Neill, tıpkı Borges gibi Tanrı’nın bu ilahi şakasından yakınmıyor: “Fotoğrafını çekmek istediğim herkesin fotoğrafını çektim. Hâlâ görebildiğim için minettarım. Birçok insan gördükleri üzerine ikinci kez düşünmez ama ben düşünürüm. Ben şanslı bir adamım...”

        Bugüne kadar hep tersini düşünsem da sanırım ben de şanslı bir adamım... Gözlerimden öpüyorum..

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar