Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        HAYIFLANMAMAK, iç geçirmemek, üzülmemek elde değil.

        Bu ülkede işler iyiye doğru giderken nasıl oluyor da ters bir rüzgâr bu olumlu gidişi birden altüst edebiliyor?

        “Üzerimize bir çaresizlik hali mi çöktü?”, “Basiretimiz nasıl bu kadar bağlandı?” diye düşünüyorum. “Bu ülkenin talihinde, yazgısında istikrarlı ve sürdürülebilir bir ilerleme mümkün olmayacak mı?” diye sormaktan alamıyorum kendimi.

        Ekranlardan okunan resmimiz hiç iç açıcı değil. Sokak çatışmaları, polis-vatandaş kovalamacaları, gözaltına alınan medya mensupları, kör kurşunlarla ölenler... Sonra, PKK’nın her geçen gün kendini iyiden iyiye hissettiren, eski kanlı günleri hatırlatan tavırları...

        YILDIZIMIZ SÖNÜYOR MU?

        Yükselen bir ülke söz konusu olduğunda sıklıkla kullanılan bir tabir vardır: Parlayan yıldız. Parlayan yıldız ile sönen yıldız arasındaki fark ise en fazla yurtdışına çıktığınızda görünür hale gelir. Neyin parladığını, neyin ışıltısını kaybettiğini, ülkenize dışarıdan bakanlarla birlikte vakit geçirdiğinizde anlarsınız.

        “Nereden nereye?” sorusunun cevabını en yalın haliyle uluslararası toplantılarda bulursunuz. Katılımcılar, tartışmacılar parlayan yıldız olduğunuz dönemlerde size nasıl başardığınızı sorup bunu anlatmanızı beklerken, Abdullah Gül’ün ifadesiyle yıldızınız eskisi gibi parlamıyorsa en can acıtıcı sorularla çıkarlar karşınıza. Hatta kendi vatandaşlarınız bile eleştiri dozu yüksek sorular yöneltebilirler. Bunun istisnası yok ve bu boy aynasını iki farklı şekliyle ve en çıplak haliyle yaşayanlardan birisi de Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmuştur.

        Yıl 2010, yer Londra.

        Cumhurbaşkanı Gül, İngiltere’nin köklü düşünce kuruluşu Chatham House Kraliyet Uluslararası İlişkiler Enstitüsü’nde konuşma yapıyor.(*) Toplantıda Gül’e Türkiye’nin Balkanlar’daki rolü, Ortadoğu’daki arabuluculuk faaliyetleri, Suriye-İsrail görüşmeleri, Kıbrıs için yürütülen diplomasi trafiği ve Ermenistan ile kurulan temaslarla ilgili sorular soruldu.

        Türkiye’nin Afrika ve Doğu Türkistan politikaları, Çin-Tayvan anlaşmazlığındaki tutumu gibi küresel ölçekteki değerlendirmeler de merak konusuydu.

        Kısacası toplantıda, kendi içinde büyük dönüşüm sağlayan, birçok ekonomik ve sosyal sorunu yapısal ve yasal reformlarla çözen, göz kamaştırıcı bir yükselişi temsil eden bir ülke portresi vardı. O gün, o toplantıda yalnızca “Türkiye’nin başarı öyküsü” konuşuldu. Türkiye’nin iç meseleleriyle ilgili neredeyse hiç soru gelmedi. Azınlıklar meselesi, insan hakları, işkence uygulamaları ve özgürlüklerle ilgili Abdullah Gül’e tek bir soru sorulmadı. Bu konular adeta “eski Türkiye” diye ifade edilen dönemde kalmıştı. Çünkü bu tür konularda kötü bir imaja sahip olan Türkiye, hükümetin AB sürecinde yaptığı atılımlarla ciddi bir ilerleme kaydetmiş ve hakkındaki negatif algıyı pozitife çevirmişti.

        Yıl 2014, yer Boston.

        Abdullah Gül’ün konuşmacı olduğu toplantıda söz alan Harvard Üniversitesi Tıp Merkezi’nden Dr. Emrah Altındiş şunları söylüyor:

        “Bildiğiniz gibi şu an Gezi olaylarının yıldönümündeyiz. Geçen sene Nobel ödüllü meslektaşlarımızla Sience Dergisi’nde bir makale yayınladık. Sizin başında olduğunuz Türkiye Cumhuriyeti devletini 8 vatandaşını öldürdüğü, 90 insanımıza kafa travması yaşattığı, 9 insanın gözünü yitirmesine neden olduğu, binlerce insanı gaza boğduğu için protesto ettik. Fakat Türkiye’de şiddet devam ediyor. Günde 3 kadın öldürülüyor. 4 işçi iş kazalarında katlediliyor.”

        Altındiş, Uludere’den Ethem Sarısülük’e kadar başka örnekleri de sıralıyor ve soruyor:

        “Geceleri nasıl uyuyorsunuz?”

        Şimdi bu iki resim arasındaki sayısız farkla sizleri baş başa bırakalım. Nereden nereye?

        Siz de kendinizi bu denklemde böyle hissetmez misiniz? Üzülmemek, hayıflanmamak, iç geçirmemek elde değil...

        (*) Konu hakkında ayrıntılı bilgi için: İhsan Bal, Kraliyet Ödülü Neden Ankara’da?, USAK, www.usak.org.tr/kose_yazilari_det.php?id=231&cat=322#.U4ryL3ODPqA, 13.11.2010

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar