Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hastalığın seyrini ve yayıldığı ülkeleri günbegün izliyoruz.

        Birçoğumuz için artık bunu yapmak alışkanlık. Hangi ülkede kaç kişi enfekte oldu, virüsün yeni merkezi neresi… Hangi ülke lideri nasıl bir politika güdüyor. Bunun sonuçları ne olur ve eğrimiz nerede düzleşir.

        Doğaldır tabii. İnanılmaz bir olayı sosyal medya ve iletişim çağında hep birlikte yaşıyoruz. Üstelik bu kez ‘bana da gelebilir’ duygusu ile. Bu sebeple iş TV’den takip ettiğimiz diğer meselelere göre çok daha gerçek. ABD’nin Saddam’ı gecenin karanlığında yeşil ışıklarla vurması gibi değil. Nijerya’daki toplu katliamlar gibi de değil.

        Suriye’de bir bomba patlaması gibi yabancı değil Batı’ya… ABD’deki sıradan bir vatandaş için Endonezya’nın tsunamisi gibi de değil.

        Reel.

        Bize de olabilir. Bunun yarattığı bir depresyon ve boşvermişlik yaşanıyor.

        Tüm dünyada.

        Ekonomi ve toplumun onunla olan ilişkisini anlamaya ve tahminler çıkarmaya çalışan biri olarak ilk gözlemim bu. Bu halin ne kadar süreceği belirsiz ancak çok ümitsiz değilim. Bugünlerde baskın olan vefat haberleri yarın yerini iyileşen sayılarına bırakacak. Sonra yavaş yavaş iyimserlik baskın gelecek

        İnsan doğası gereği karamsar ve en karamsar olan burada genellikle seviyeyi belirliyor. Kabul edelim ki en yakınımızda birileri mutlaka bu bayrağı sallamaya hazır.

        Ancak iyimserlik de umuttan doğduğu için karşı konulamaz bir yerden sesleniyor bize. Bir kez kana karışınca o da baskın gelecek. Göreceksiniz.

        Ne zaman?

        Elbette ülkelerin girdikleri döngüye göre. Türkiye için 2-3 hafta içinde örneğin.

        Kabul edelim ki akıl sermayemizden bir miktar yiyeceğiz bu ortamda. Tercihlerimiz de buna göre şekillenecek.

        Peki tüm bu içine girdiğimiz ve gireceğimiz döngülerin yanında yürüyen bir gerçek yok mu? Kafamızı kaldırdığımızda ne göreceğiz? İşte mesele bu. Asıl mesele o gerçeğe göre hareket etmek olmalı ki pembe illüzyonlar ya da kara dehlizlerde boğulmayalım.

        Ekonomi penceresinden,

        Ülkemizde martın ikinci yarısında ciddileşen salgın ve bunla bağlantılı alınan tedbirler sebebiyle derin ve kısa bir ekonomik yavaşlama yaşayacağız. Ne var ki bu kimi sektörler için çok daha keskin olacak. Kademelendirmek gerekirse, turizm & ulaştırma & ihracat & yeme / içme sektörü için en çetin şartları göreceğiz. Bunlarla bağlantılı sektörler için hayat bir tık daha az olmakla beraber zor geçecek.

        Kalan sektörlerde de elbette yük hissedilecek.

        Sert bir daralma ve işsizlikte artış göreceğiz ne yazık ki. Ardından gelen toparlanma da güçlü olacak elbette ancak bu milli gelir düzeyine ulaşmamız zaman alacak. Belki de 2021’in ilk çeyreğine kadar sürecek.

        Bireyler için harcama ve iş kararlarını buna göre vermek çok önemli. Virüsten kaçıp ekonomik zorlanma sebebiyle bir sorun yaşamamak için hazır olmak gerekiyor

        Şirketler içinse daralmada korunup özellikle haziran ve sonrasındaki ölçülü toparlanmada en çok faydayı sağlamak önemli. Hele ki nominal kazançları olan, FAVÖK üretebilen şirketler için bu dönem tamamen itibar çalışması üzerine olmalı. İmkanı olduğu halde ödemelerini aksatan, hissedara daha fazla ödeme yapmak için şartlardan faydalananlar 2020’li yıllarda düşündüklerinden daha farklı sonuçlarla sarsılabilirler.

        Kapitalizmin en çok kar güdüsü bu zamanlarda çalışmaz. Artık sosyal sermayenin biriktirilmeye çalışıldığı bir zamandayız. Görüldüğü gibi en kapitalist ülkelerde dahi sorunlar paylaşılmaya çalışılıyor. Zararlar sosyalize ediliyor. Demek ki o zaman bu zaman değil.

        Son olarak, inişin çıkışı olduğunu unutmamak gerekiyor. Bugün kazanılan güven çıkışta belki de sizi ayrıştıracak özellik olacak. Hem çalışanlarınızın gözünde hem de iş ortaklarınızın ve müşterilerinizin gözünde.

        Aynı zamanda bir sınav bu.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar