Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Korona virüsü Çin’i ve Asya’yı vurduğunda bir şey apaçık belliydi. Bu ülkelerin küresel arz zincirinden aldıkları pay sebebiyle krizin arz yönlü olacağı düşünüldü.

        Anılan ülkelerde ise halkın sokağa çıkamayacağı korkusu ile geçici de olsa talep zorlukları görülebilirdi. Böyle de oldu. Şehirler ve bölgeler karantinaya alındı.

        Hastalığın diğer ülkelere yayılması ve üstelik bunun oldukça hızlı olması herkesin korktuğu fakat hesap etmekten çekindiği yeni bir evreydi. Artık küresel bir talep şokuyla karşı karşıyaydık.

        Rusya & Suudi Arabistan petrol fiyatı kavgası ve Başkan Trump’ın Avrupa seyahat yasağı ise krize yepyeni boyutlar kattı.

        Şimdi enerji şirketlerinin borçlarını yerine getiremeyeceği korkusu da hasıl olmuştu. Yanına bunlara kredi verenler ve borçları ‘varlık / asset’ olarak taşıyanların aslında bir gün önceki değerlerinde olmadıkları korkusu eklendi.

        Arz ve talep şoku şimdi yanına finansal şoku almak üzereydiler.

        Tam bu noktada faiz indirimleri başladı.

        G7 ülkeleri, gelişen ülkeler… Faiz indirimlerine gittiler.

        Peşi sıra likidite önlemleri geldi. Avrupa Merkez Bankası varlık alımı ve hedefe yönelik kredi sağlanması adımları attılar.

        Piyasalardaki kanama durmadı. Çünkü virüse ne düşük faiz çareydi ne de likidite. Gerekliydi ama yeterli değildi. Öyleyse neden faiz indirdi merkez bankaları? Mademki kredi talebi yoksa?

        Bunların her biri bir sonraki adıma hazırlıktı aslında. Küresel hisse senedi fiyatları düşmeye devam edince, kredi makasları iflas bayrağını göndere çekmeye çalışacak yükselişleri gösterince, oynaklık seviyeleri fırlayınca, finansal koruma almanın maliyeti doğrudan para kaybetmeye neredeyse eşitlenince diğer adımlar gelmek zorunda kalacaktı.

        Bu arada ABD’deki hisse senetlerindeki çöküş 1987’den beri görülmedik hızda gerçekleşti. ABD’nin gösterge hisse piyasası olan S&P 500 Endeksindeki çöküş tarihin en hızlısıydı. Hisseler 15 günde ayı piyasasına girdiler. Literatüre göre gördüğü zirveden yüzde 20 düşen bir varlık artık ayı piyasasında / düşüşte sayılıyor.

        Bu noktadan sonra birçok merkez bankasının ikinci tur indirimleri ve Fed’in 1 tam puanlık indirimi geldi. Kapitalizm normalize olmaya çalıştığı ve faizlerin arttığı son 4 seneyi silmişti. Hiç yaşanmamış gibi.

        Fed 700 milyar dolarlık parasal genişleme (QE) açıkladı. Riskteki artış veyatırımcıların nakde geçme isteği yine de bitmedi.

        Çünkü batacak hava yolu şirketlerini, enerji girişimlerini ve bunların ilintili olduğu finansal yapıların zararlarını kredi mekanizmaları karşılamayacak. Bunların kurtarılması gerekiyor. Her şeyden öte, bilinmezlik arttıkça psikoloji karanlık tarafa geçiyor ve satışlar yarın yokmuş gibi yapılıyor.

        Yatırımcı davranışı primitif bir hal alıyor. Paniğin en dibi bu olsa gerek.

        Nereden anlıyoruz?

        Her şeyin çökmesinden. Gümüş örneğin, yüzde 18 düşüşteydi bir ara… Petrol yüzde 10’u buldu ve hisse senetleri yüzde 12 kadar aşağıdaydı. Emtia alanın da satanın da faizleri yükseliyordu. Alman tahvilleri bile satılıyordu… Bunun adı likitleşmektir ve erimedir.

        *

        Bu gibi zamanlarda her tavsiye boştur elbette. Korku insanı güdüleyen, sevk ve idare eden hakim güçtür.

        Ben şunlara bakıyorum açıkçası.

        Faizler her yerde indi. İşe yarayacaktır. Nasıl? Kamu borçlanmasını bedava hale getiriyor. Diğer hamlelerin önünü açıyor. Faizler sıfır olmadan nasıl varlık alıp bilanço büyütebilirsiniz ki?

        Büyük merkez bankaları swap / takas ihaleleri açacaklar. Üstelik bu kez vadeler de uzuyor. Dolar yükümlülüğü olan bunu yerine getirebilecek.

        Finansal olarak yapılacaklar sınıra dayandı ancak bitmedi. Sorunlu varlıklar için fonlama mekanizmaları bunun son adımı olacak. Elbette bunların yanına mutlaka mali harcama tedbirleri (mümkünse eşgüdümlü) ve sektörel kurtarma paketleri gerekiyor.

        Sonrası hastalığın azalması için önlem almaya kalıyor. Ucuz varlık fiyatları, 2008’i yakalamaya yakın önlemler. Piyasalar dibi görmeye yakınlar ancak dip bir nokta, gün ya da seviye değil. Bir arayış. İçinde fiyat, psikoloji, fonlama, mantık ve politika var.

        Kolay değil.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar