Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD, Çin’e gümrük tarifeleri uygulamaya karar verdi. Önce 50 milyar dolarlık ürüne % 25 fazladan vergi konacak, ardından 200 milyar dolarlık bir ürün grubuna % 10’luk fazladan vergi için çalışılacak.

        Başkan Trump’ın kampanya döneminde sözünü verdiği işlerden biri “Amerika’nın kaybettiği istihdamı geri getirmek”ti. İşsizliğin tarihi düşük seviyede olduğu, başkan göreve gelene kadar yaklaşık 8 yıldır, hem de her ay ekonominin net istihdam üretmiş olması gibi gerçekleri bir kenara bırakırsak gönülleri okşayan bir vaat bu. Kastedilen eğer sanayi istihdamı ise onun da gelir seviyesi yüksek ülkelerden ucuz emeğe ve Asya’ya kayışının sebepleri belli. Özeti kârlılık baskısı.

        Gelişen ülkeler ucuz emek sunup seri üretime ve montaj sanayiine de talip olmayıp taş mı yiyeceklerdi...

        Ticari olarak ele almaya çalışalım meseleyi. ABD’nin Çin’e karşı 350 milyar dolar ticaret açığı verdiğini sıklıkla okuyorum. 500 Çinliler satıyor, 150 ABD’liler onlara satıyor. Bu yüzden 250 milyar dolarlık ürüne vergi uygulanırsa Çin buna cevap veremez ve dize getirilir diye de analizler bitiyor.

        Birkaç veri ile meseleye farklı şekilde bakmak istiyorum. Bir mal Çin’de bir limandan ya da depodan havayolu, demiryolu ya da karayoluyla yola çıkıp ABD’ye gidiyorsa bu ihracat oluyor. Aynısının tersi ABD için de geçerli. Peki çokuluslu şirketler (ÇUŞ) ve bunların iştiraklerinin diğer ülkelerden çıkardıkları mallar ne oluyor? İçinizden geçen yanıt doğru. Bu verilerde görünmüyor. Örneğin General Motors marka arabaları ya da Apple marka telefonları Çinliler, Amerikalılara kıyasla daha fazla kullandıkları halde nasıl oluyor da ABD bunca açık veriyor? Cevap basit. Elbette vermiyor.

        ÇUŞ ve iştiraklerinin toplam satışlarını aldığımızda ABD’nin 2015’te 30 milyar dolar açığı olduğunu, sonraki iki yılda sırasıyla 7 ve 20 milyar dolar fazla verdiğini görüyoruz bir Deutsche Bank raporuna göre. Üstelik ABD’li şirketlerin Çin’deki satışları son 10 yılda ortalama % 12 artarken karşı taraf için bu büyüme % 5’te kalmış. Buradan hareketle, ABD’nin birkaç yıl içinde verdiği fazlanın 100 milyar dolara dahi tırmanacağını söylemek yerindedir.

        Fazladan vergi alınması tasarlanan ilk 50 milyar dolara baktığımızda bunun önemli bölümünün sermaye malı ya da yatırım malı olduğunu görüyoruz. Bu, girdilerin pahalanması demek. Final ürünün rekabetçiliğini kaybetmesi. Üstelik bindirilmiş vergi uygulanacak ürünleri Çinli şirketler mi kullanacak yoksa bizatihi ABD’nin kendi ÇUŞ’u mu, bu konu tartışmalı. ABD’nin istihdamının % 20’sini multinasyonal şirketler sağlıyorsa bu önemli bir konudur, atlamamak gerekir.

        Ezcümle, tedarik zinciri kavramı uygulanmak istenen politikaları boşa düşürebilir. Bu iş göründüğünden daha karmaşık.

        ABD, Çinli şirketlere keyfi cezalar verip II. Dünya Savaşı sonrasının kural bazlı ticari düzenini değiştirmek istiyorsa aslında en çok zararı kendi görecektir. Çin’de uyulmak zorunda olunan bir demokrasi yok. Çin, atacağı adımlarla kendi ülkesindeki ABD’li şirketlere azap çektirebilir.

        Ticaret savaşları resmen ilan edilir ve kimse geri adım atmazsa global ekonomi yavaşlar. Bundan en büyük zararı dış ticaret hacmi milli hasılasına göre yüksek olan ülkeler görecektir. Emtia fiyatları düşecektir. Toz duman ortadan kalktığında göreceğimiz şey, hakikat-ötesi (post truth) çağda, birbiriyle ticaret dahi yapmayı beceremeyen ve doğruluğundan şüpheli haber akışıyla hayatına yön vermeye çalışan uluslar olacak. Pek acınası.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar