Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu hafta sonu iki önemli maçta iki çok iyi hakem izledim.

        İlki Sivasspor-Alanyaspor maçının hakemi Zorbay Küçük.

        Diğeri ise Fenerbahçe-Galatasaray maçının hakemi H. Umut Meler.

        İki gencecik hakem, zor maçların altından kalkmanın öyle çok da zor bir şey olmadığını, hiçbir hesap kitap yapmadan gördüğünü çalmanın bir hakemi nasıl yüceltebileceğini gösterdiler.

        Ben böyle söylüyorum diye birtakım Fenerbahçe taraftarı okur, “Galatasaray kazandı ve sizi kolladı diye böyle söylüyorsun” diyecektir mutlaka ama adım gibi biliyorum ki, onlar da Meler’in iyi bir maç yönettiğini içten içe biliyorlar.

        Biraz maçtan söz edelim, hakeme döneriz.

        Maçın Galatasaray’ın üstünlüğü ile başladığı aşikar.

        İlk 5 dakikada konuk takım peş peşe üç pozisyona girdi.

        Onyekuru top sürmeyi bildiği kadar, topa vurmayı da bilseydi maç ilk 5 dakikada bitebilirdi zaten.

        Sonra Fenerbahçe tam olarak olmasa da bir denge sağladı ama Fenerbahçe’nin defansı her an gol yiyebileceğinin işaretlerini veriyordu.

        Ev sahibi tribünler hayli tedirgin bir bekleyiş içindeydi ki, Fenerbahçe’nin imdadına penaltı yetişti.

        Galatasaray savunma oyuncusunun kontrolsüz hareketine hakem haklı olarak penaltı dedi. Kararını VAR’la teyit etmekten de çekinmedi.

        O anda telefonuma Galatasaraylı dostlarımın “Penaltı değil” mesajları yağmaya başladı.

        Onlara şöyle yazdım yanıt olarak: “Sizin takımın oyuncusuna yapılsa yine penaltı değil diyecek miydiniz? Bence penaltı.”

        Galatasaray kalesinde bir kalecinin yapabileceği her türlü olumlu şeyi yapan ama bir türlü penaltı kurtarmayı beceremeyen Muslera geleneğini bozmadı ve Kruse’nin vuruşunu içeri buyur etti.

        Gol Fenerbahçe’ye bir moral üstünlük ve tribünlere coşku getirdi ama bu üstünlük futbola yansımadı. Galatasaray bastırmaya, gol aramaya Fenerbahçe ise kontra atakvari ataklarla gol aramaya devam etti.

        Ancak çok cılız ataklardı bunlar.

        Galatasaray’ı çok zorlamadı.

        Buna karşılık Galatasaray çok ama çok uzun bir aradan sonra bir korner atışını gole çevirmeyi başardı.

        Fenerbahçe savunmasının büyük hatası ile.

        İlk yarı Galatasaray’ın istediği skorla sona erdi.

        İkinci yarı başladıktan birkaç dakika sonra ben kendi adıma Galatasaray’ın maçı kazanacağını anladım.

        Nereden mi?

        Ekrandaki Ersun Yanal görüntüsünden. 50. dakika falandı. Bein Sports’un yönetmeni ekrana Yanal’ı getirdi.

        Allah göstermesin ama sanki en yakın dostlarını trafik kazasında kaybetmiş gibi bir surat ifadesi ile oyunu izliyordu.

        O ifade “kaybedenin” ya da “kaybedeceğini bilenin” ifadesiydi ve takımı etkilememesi, inancı yok etmesi kaçınılmazdı.

        Fenerbahçe yine de kötü oynamıyordu ama gücü bu kadardı.

        Takım kalitesi bu kadardı.

        Ardından bu kez Galatasaray penaltı kazandı.

        İlk penaltı yüz üzerinden 80 penaltı ise bu penaltı yüz üzerinden 95 penaltı idi.

        Hiç kimse itiraz etmesin.

        Hakemin net kararı da hakem adına çok olumlu bir durumdu.

        Sonrasında maçın en kötü niyetli iki adamından biri olan Belhanda isimli gevşek oyundan çıkarken yüzde bir milyon kırmızı kart görerek takımı 10 kişi bıraktı.

        Belhanda’ya öfke ile yürüyen Terim hiç ona kızmasın.

        Gevşekliğini bildiği bu oyuncuya hâlâ yüz verdiği için kendine kızsın.

        Diyeceksiniz ki “İkinci en kötü niyetli oyuncu kimdi?”

        O da hiç kuşkusuz Serdar Aziz’di.

        Sonrasında Onyekuru epey bir pozisyona daha girdi.

        Sadece birini attı.

        Maç da 3-1 bitti.

        Fenerbahçe ucuz atlattı.

        Hakem gelince.

        Bana göre ağır baskıya, kötü niyetli oyunculara, Fenerbahçeli oyuncuların üzerinde baskı kurma girişimine rağmen çok iyi idare etti.

        Dimdik durdu.

        Ersun Yanal’a kırmızı kart doğruydu.

        Belhanda’ya doğruydu.

        Deniz Türüç’e doğruydu.

        İyi Bir İngiliz hakeminden daha fazla hata yapmadan, iyi niyetle düdük çalarak maçı tamamladı.

        Helal olsun.

        Fenerbahçe’de ise çok açık söylüyorum sorun yönetim.

        Sezon başından beri kendi hatalarını görmeyen, sürekli Federasyon’a ve hakemlere yüklenerek takımdaki oyuncuları sorumluluktan kurtaran ve umursamaz hale getiren, derme çatma bir takım, bir sürü eksik gedik mevki bırakarak sözde bir takım kuran, onca eksiğe rağmen transferdeki tek atımlık barutunu Fenerbahçe’de asla forma giyemeyecek olan bir tombula yatıran yönetim.

        Ama ne olursa olsun hiç kimsenin Beyaz TV’deki yorumcular gibi bir takım ve bir takımın başkanı hakkında bu denli ileri geri, bu denli terbiyesizce konuşma hakkı da yok.

        Onlar da hadlerini bilsin.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar