Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Galatasaray Genel Kurulu, sabah Galatasaray’ın idam fermanını yazdı.

        Akşam Beşiktaş infazı gerçekleştirdi.

        Dün sabah Galatasaray Yönetimi, pardon ortada bir yönetim yok, Galatasaray Başkanı, batırdığı Galatasaray’ı daha da batırmak için genel kurulun karşısına çıktı.

        Genel kurul, geminin dibini delme talebini alkışlarla kabul edip, “Özbek Brothers” kumpanyasına açık çeki vererek, Galatasaray’ı bitirmeye yönelik bir adım daha attı.

        Böyle dönemler ülkelerin ve kulüplerin tarihinde vardır.

        Bir yönetim gelir, ülkeyi batıracak her türlü hamleyi yapar, varlıkları satar savar, içeride ikilikler yaratır, borç-harç, sahte bir bahar yaşatır.

        O yönetimi seçenler büyülenmiş gibi alkışlarlar, aklı başında eleştiri yapanlar hedef olur.

        Sonra bir bakarsınız ki, kulüp ya da ülke batmış.

        O dönemi tarihten silmek ister geride kalanlar.

        Galatasaray işte böyle bir dönem yaşıyor.

        En ucuzu 3 milyon Euro alan “şahane” bir takım kur, başına beceriksiz bir adamı getir.

        İkisi derbi dört büyük maç oyna ve sadece kendi sahanda tek puan alabil!

        Bu maçların birinde fark ye, diğerinde ise tarihi bir fark yemekten şansınla kurtul.

        Al sana ‘Özbek Kardeşler’in Galatasaray’ı...

        Rezaletin dün oynanan son perdesinde...

        Futbol yorumcularını dinlerken, kafayı yiyecektim dün akşam.

        İlk yarı bitmiş, “Galatasaray istediğini alıyor” gibisinden aptal saptal laflar ediyor, ayağı topa değmiş ama kafası topa basmayan cühela sürüsü...

        Halbuki perşembenin gelişi, çarşambadan belli.

        İlk yarı Galatasaray bir iki cılız pozisyon bulmuş ama Beşiktaş 3 atma fırsatı yakalamış da olmamış.

        Çünkü “İyi kadro çıkardı” denilen Tudor, enayiliğin büyüklüğünü yapmış, savunmanın soluna Denayer’i koymuş ki bu bölge olmuş yol geçen hanı.

        Beşiktaş’ın en güçlü yeri, Quaresma ve Gökhan Gönül’ün üst üste bindirdiği yer, Galatasaray’ın en zayıf karnı olarak bırakılmış.

        Bunu beceren adama da Avrupa Fatihi takım teslim edilmiş.

        Ama ‘Özbek Brothers’a kulübü verirsen, Tudor’a takım vermişsin çok mu!

        Neyse ki, ilk yarı kazasız belasız 0-0 bitti.

        Kulübede biraz hocaya benzer bir şey olsa yapılacak belli.

        Belhanda’yı çıkar yerine Selçuk’u al. Oyun değişsin.

        İkinci yarı başladı, gol geldi. Müthiş kaleci Muslera, bir top ikram etti. Cenk de ayıp olur diye geri çevirmedi.

        Sonrasında Galatasaray bir 10 dakika oynamaya çalıştı fakat pozisyon yok. Çünkü Beşiktaş doğru dizilmiş, orta saha ile savunma şahane bir birliktelik içinde.

        Palavradan bir baskı var ama pozisyon falan yok.

        55. dakika itibarıyla Galatasaray’ın orta saha tam anlamıyla çöktü.

        Tudor denen futbol cahili, en olmayacak şeyi yaptı ve takımın tek ayakta kalan hücumcusu Rodrigues’i çıkardı ki, televizyon başında saç baş yolmaya başladım. Zaten tepemde dört tel kalmış, onlar da gitti.

        Oysa ilk çıkacak adam Belhanda sahada.

        Yetmedi, hücumda sıfır savunmada sıfır Denayer “Beni çıkarın” diyor oyunuyla ama Tudor görmüyor.

        Sonunda Belhanda çıktı ama o sırada zaten maç gitmiş.

        Orta saha dökülüyor. Savunmada 6 kişi, ilerde 4 kişi. Orta alan kalmamış, yolgeçen hanı gibi.

        Beşiktaş pozisyon üstüne pozisyon buluyor. Galatasaray kalesinde gol atma şansı yakalayamayan tek Beşiktaşlı; kaleci Fabri. İleri çıksa o bile pozisyon bulacak.

        Quaresma, double double yapacak kadar pozisyona giriyor. Tek maçta gol krallığında iddialı hale gelmesi işten değil.

        Cenk kaçırıyor, Gökhan Gönül kaçırıyor, herkes kaçırıyor.

        Maicon tek başına aslanlar gibi mücadele edip, Tudor’un kellesini kurtarıyor.

        Ama o da bir yere kadar.

        Beşiktaş hak ettiği en az 6 hatta 7 pozisyonu, dolar karşısındaki TL gibi harcıyor. 7’si de yüzde yüz gol.

        Ama sonunda yine şansa, bir savunma şanssızlığı ile 2’yi buluyor. Sonra da Negredo iki stoperi birbirine kilitleyip 3’ü atıyor.

        Ve çok şükür maç bitiyor.

        Beşiktaş, Fenerbahçe’nin Galatasaray’a 6 attığı maçı unutturacak bir farkı kaçırıyor.

        Normal şartlarda Beşiktaş’ın kupa maçında bulduğu skoru tekrarlaması gereken bir maç, Beşiktaş’lı oyuncuların bitiricilikteki zaafları nedeniyle “Makul” bir skorla bitiyor. Beşiktaş, Fenerbahçe’nin Galatasaray karşısındaki 6-0’lık galibiyetini tarihe gömme şansını kullanmıyor.

        Şampiyonluk potasındaki takım sayısı bir anda 4’e çıkıyor.

        Galatasaray’daki en büyük sorun ne biliyor musunuz?

        Bu takımda iyi oyuncular var ama Galatasaray ruhu yok.

        Lejyonerler ordusu gibi.

        Vatan için savaşmıyorlar.

        Para için savaşıyorlar.

        O da bu kadar oluyor işte.

        Beşiktaş’ı ise kutlamak mı lazım, eleştirmek mi bilemiyorum.

        Müthiş oynadılar ama az attılar.

        Fakat kötü olan taraf şu.

        Beşiktaş rakip seçiyor.

        Güçlü takımları yenmeyi seviyor, zayıf takımlar karşısında seriyor.

        Şenol Güneş, Tudor gibi bir zayıf adamla dalgasını geçiyor.

        Ve bana göre Beşiktaş’ta maçın kahramanlarından biri Tolgay. Müthiş oynuyor. Oğuzhan ise uzun bir aradan sonra yeniden Beşiktaş’a dönüyor.

        Hakemlere gelince.

        Beşiktaş öyle bir ezdi ki, hakemlere pek iş düşmedi.

        Bu sezonun en iyi hakemi, bu maçı da kazasız belasız tamamladı.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar