Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’deki tanıdığımız Çinliler ya da Çinli dostlarımız bir iki gündür Çin’in daha doğrusu Wuhan’ın corona ile mücadele deneyimini ve buradaki uygulamaları içeren bir el kitabını paylaşıyorlar.

        Ciddi bir çalışma.

        Hastanelerin nasıl organize edileceğinden, hasta kabulünün nasıl yapılacağından başlayıp, adım adım ilerleyen ve en sonunda hastanın taburcu aşamasını ve sonrasındaki rehabilitasyon sürecini de kapsayan bir “el kitabı”, bir uygulama kılavuzu.

        İsterseniz bunu ayrı bir ek olarak buraya aktarırım ama sizi değil daha çok sağlık personelini ve hastane yöneticilerini ilgilendiren bir kılavuz.

        Son 10 günün neredeyse tamamını corona covid 19 ile ilgili oluşmaya başlayan literatürü okumaya adayan biri olarak söyleyeceğim başka noktalar var.

        Türkiye “geç kalmış önlemler” ile bu hastalığın önünü almaya, yayılmasını önlemeye çalışıyor.

        Çin deneyiminin “en büyük hatalar” dediği her şeyi yapmaya kararlı görünüyoruz.

        Birkaç gün önce saygın yayınların başında gelen Science dergisinde bir araştırma yayınlandı.

        Araştırma hastalıkla mücadele “bulaş zincirini” kırmanın önemini anlatıyor ve hataları sıralıyor.

        Araştırmaya göre Wuhan’da seyahat kısıtlamaları getirildiği tarihte mevcut enfekte bireylerin yüzde 90’ının tespit edilememiş olduğu ve sonrasında oluşan enfeksiyonların kaynağının bu tespit edilememiş grup olduğu tahmin ediliyor.

        Tespit dışı kalmış vakaların büyük kısmının ise hastalığı hafif semptomlarla ve hatta asemptom olarak geçirme ihtimali daha yüksek ve yayılımı büyük ölçüde hızlandırabilen gençler oluşturuyor.

        Buna dayanarak “sadece” yaşlı bireylerin hareketliliğine getirilen kısıtlamaların salgını engellemek için yeterli olmadığı vurgulanıyor.

        Hele hele Türkiye gibi genç nüfusu yüksek bir ülkenin yüzde 92’lik bölümüne yanlış bir risk algısı ya da mesnetsiz bir özgüven oluşturduğunu söylemek mümkün.

        COVID-19 ÖNLEME VE TEDAVİ EL KİTABI

        *

        Ne dersiniz Almanya bizi hâlâ kıskanıyor mu?

        Alman Şansölyesi Angela Merkel çıktı ve halkına seslendi.

        Mealen dedi ki, “Hiç kaygıya kapılmayın. Hiçbir şirketimizin batmasına izin vermeyeceğiz, hiçbir vatandaşımızın gelirsiz kalmasına müsaade etmeyeceğiz. Merak etmeyin, devletimiz tüm vatandaşlarımızın maaşlarını uzunca bir süre hiçbir gelire ihtiyaç duymadan ödeyecek güçtedir”

        Üstelik Almanya coronadan ölüm oranlarının en düşük olduğu ülke halihazırda.

        Ne dersiniz, Almanya hâlâ bizi kıskanıyor mudur!

        *

        Tüketim toplumunun sonu gelse keşke

        Corona karantinası belki bizi geçmişin bazı güzel değerlerine taşıyabilir.

        En azından ben bunu öneriyorum.

        “Tutumluluk”

        Tutumlu olmanın erdemi benim çocukluğumda geçerli bir şeydi.

        Türkiye koşullarında varlıksız sayılmayacak bir aileydik ama bize hep “Ekonomi yapmak” anlatılırdı.

        Gereksizse alma, ihtiyacın yoksa isteme, hâlâ kullanılabilir durumda ise değiştirme, atma.

        Mümkün olduğunca para biriktir, kötü günler için sakla, zor durumda olanlara yardım et.

        Musluğu sonuna kadar açma, dişini fırçalarken suyu kapat, anneannemin deyişiyle elektrikleri kapa yani gereksiz ampul yakma.

        Gömleklerimizin çift yaka, çift manşetle diktirildiği, ayakkabıların altına pençe yapıldığı, bozulanların atılmayıp tamir ettirildiği zamanlardı.

        Şimdi yine öyle olması lazım.

        Biliyorum alıştık, alıştırıldık tüketmeye.

        Ama şu anda kaynaklar belli ki kısıtlı olacak, üretim eskisi gibi olamayacak, hele hele su, elektrik, enerji gibi kaynaklar kısıtlı olacak ve her zamankinden daha çok hayati işler için gerekecek.

        Biraz da tüketmemeye çalışalım.

        Belki kendimizle beraber dünyayı da kurtarmak için bir adım atarız corona sayesinde.

        *

        Mizah

        Günün mizah yazısı sevgili Mehmet Barlas’tan geldi.

        Ne Kanal İstanbul için yapılan ihaleden ne de Beştepe Külliyesi’ndeki camide kılınan VIP namazdan Cumhurbaşkanlığı’nın haberi yokmuş.

        Hepimizi aydınlattığın için teşekkürler Mehmet Abi.

        *

        TİAK, TVYD ve TV yöneticilerine rica

        Dünyanın olağandışı, neredeyse bir bilim kurgu filmindeymişçesine geçtiği bu dönemde tüm sistemler yeni duruma göre organize edilirken, televizyonların da bildik biçimde kalmasının çok doğru olmadığını düşünüyorum.

        Bana göre dönem ratinge yönelik yayın değil, toplum faydasına göre yayıncılık dönemi.

        Bunu söylememin nedeni şu:

        Özellikle haber televizyonlarında tartışma programı adı altında yapılan şeyleri bir süreliğine de olsa sonlandırmak, sansasyonel tartışmalardan kaçınmak “Haber, bilgi, bilim odaklı uzman yorumu” doğrultusunda hareket etmek gerek.

        Rating uğruna, alakasız kişileri corona üzerine kapıştırmak yerine, sakin, veriye ve bilgiye dayalı uzmanlıkları konuşturmak çok daha doğru seçenek.

        Corona gibi bir bela ile uğraşırken bile bilgi verme açısından beş paralık değeri olmayan sansasyonel tartışmaların bir kesim izleyici tarafından tercih edildiği aşikar.

        Bu da hem bilgi kirliliğine hem yanlış yönlendirmeye hem de toplumsal infiale ve hatta zaman zaman paniğe yol açıyor.

        Bu sansasyonel çirkinlikten kaçınıp, bilgi dönemine geçmek için aslında televizyon yönetimlerinde bir eksik yok.

        Yapılması gereken tek şey, birkaç aylığına da olsa en önce haber televizyonlarını rating ölçüm sistemi dışına çıkarmak ve ölçmemek.

        Bunu söylerken rahatım.

        Teke Tek’te zaten uzunca bir süredir rating kaygısı ile bir şey yapmıyorum ve buna rağmen izlenme oranlarımda bir sıkıntı olmadığını biliyorum.

        Habertürk’ün de bu konuda bir sıkıntısı yok.

        Bu yüzden gönül rahatlığı ile haber kanallarını ölçüm dışına çıkarmasını isteyebilirim.

        Zannederim sorumlu yayıncılık yapan ve o iddiada bulunan tüm kanallar buna hayır demeyecektir.

        Bu belayı atlatalım, yarışa kaldığımız yerden devam ederiz nasıl olsa!

        *

        Lahmacun

        Kim Kardashian lahmacun için “Ermeni pizzası” demiş.

        Bizim sosyal medya ahalisi çok kızmış.

        Adı bile etimolojik olarak Arapça olan bir yemeğin Ermeni yemeği olduğu iddiası ancak Kim Kardashian gibi kültürel olarak dip seviyede birinin söyleyebileceği bir şeydir.

        Ancak şu da bir gerçektir ki, bu coğrafyada tüm kültür gibi yemek kültürü de çok iç içedir.

        Türk, Yunan, Arap, Ermeni mutfağı iç içe geçmiş ve tek bir yemek kültürüne dönüşmüştür.

        *

        Erkan Petekkaya’dan istirhamım

        Erkan Bey kardeşim.

        Umarım sıhhat ve afiyettesinizdir.

        Öyle iseniz öyle kalmanızı dilerim.

        Sizden bir talebim olacak.

        Coronaya karşı şarkı mı, tezahürat mı olduğunu anlamadığım bir video çekmişsiniz.

        Mutlaka iyi niyetle böyle bir işe kalkıştınız.

        Ama söyleyeyim izlediğim ne kötü şeylerden biri olmuş.

        Yakışmamış.

        Lütfen bunu siliniz.

        Bizim kulaklarımız ve beynimiz sizin de kariyeriniz için iyi olacaktır.

        Sevgiler.

        https://www.instagram.com/p/B-SCVdiptS6/

        *

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Bilgiye ve bilmeye yalakalık yaptığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar