Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BİR askerin iyi bir asker olup olmadığına kim karar verir?

        Üst rütbedeki komutan veya komutanları.

        Bir komutanın iyi bir komutan olup olmadığına kim karar verir?

        Daha da üst rütbeli komutanları.

        Peki en üst rütbeli komutanın, üzerinde kimse olmayan komutanın iyi bir komutan olup olmadığına kim karar verir?

        Kısa vadede siyasi otorite karar verir.

        Eğer o komutan savaş halinde bir orduya komuta etmişse bir de tarih karar verir ve en önemli karar da genelde o olur!

        Eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Genelkurmay Başkanlığı yaptıktan sonra görev süresi dolunca emekli oldu.

        Emekli olduktan sonra hükümet, yani AK Parti hükümeti kendisine “Üstün Hizmet Madalyası” verdi.

        Tarih ise henüz değerlendirmesini yapmadı, yapacaktır mutlaka.

        Başbuğ, emekli olduktan sonra TSK’ya kurulan kumpas davaları nedeniyle hapse girdi, mahkûm oldu, dönem değişti, serbest kaldı.

        Başbuğ’u seversiniz veya sevmezsiniz, eleştirilecek bin tane tarafı vardır.

        Ama bir de “had bilmek” diye bir şey vardır.

        Bir gazeteci, Kurtuluş Tayiz adında biri, İlker Başbuğ’a yönelik olarak “Kötü bir komutandı, kötü bir siyasetçi oldu” diye bir eleştiri yazısı yazdı.

        Bunu hangi askeri bilgiye dayanarak yazdığını bilemiyorum.

        Ancak aklıma bir tek şey geliyor.

        Belki biliyorsunuzdur, Kurtuluş Tayiz eski bir PKK’lı.

        Yargılanıp hapis yatmış bir PKK’lı.

        Diyecek bir lafımız olamaz.

        Cezasını çekmiş.

        Şimdi de gazetecilik yapıyor.

        Kurtuluş Tayiz, acaba İlker Başbuğ’un kötü bir komutan olduğunu PKK saflarında yer aldığı dönemde mi fark etti?

        PKK’lı olduğu sırada karşısındaki Türk ordusunun harekâtları yanlış yönettiğine mi şahit oldu?

        Yoksa durduk yerde bir Genelkurmay Başkanı’na “Kötü komutandı” demek biraz hadsizlik olur.

        ***********

        EMPERYALİST LEJYONERLER

        BENİ en çok deli eden ne biliyor musunuz?

        Bu PKK’lılara “Özgürlük savaşçısı” falan denmesi ve diyenler.

        Hele hele Avrupalı sözde aydınlar, entelektüeller.

        Kardeşim, biraz tarafsız, biraz akılcı bir gözle baksanız, bu örgütün asla ve asla böyle bir örgüt olmadığını göreceksiniz.

        PKK basbayağı bir suç örgütüdür.

        Sadece bir terör örgütü değildir.

        Özellikle Avrupa’da başta uyuşturucu olmak üzere her türlü yasadışı işe bulaşmış bir ağa sahip olan...

        Ortadoğu’da ise “paralı asker” olarak kendini satan bir şebekedir.

        Etnisiteyi ve Kürt sözcüğünü ise sadece ve sadece bir kılıf, bir adam devşirme yöntemi olarak kullanan, çok sıradan, çok basit bir paralı ordudur.

        Zavallı Kürt gençlerini, bazen İran’a, bazen İsrail’e, bazen ABD’ye, bazen Suriye’ye kiralayan, o gençlerin kanı ve canı üzerinden para kazanan, yasadışı ticaretin ve işin her türlüsünü yapan bir örgüttür.

        Emperyalist güçler için Hindi Çin’de, Afrika’da halkları öldüren bir paralı asker ne kadar özgürlük savaşçısı ise PKK da o kadar şereflidir.

        ***********

        UTANIRLAR MI SİZCE?

        BİZİM siyasetçiler ABD’li mevkidaşlarıyla her konuşmalarında Suriye’deki YPG’nin PKK’nın bir kolu olduğunu ve özünde bir terör örgütü olduğunu anlatmak için nefes tüketiyorlar.

        Yahu bu anlamsız konuşmaları niye yapıyorsunuz?

        Onlar bunu bilmiyor mu?

        Emin olun, sizden daha iyi biliyorlar.

        İşte ABD’nin yeni piyasaya çıkan istihbarat raporu.

        Diyor ki: “YPG, terör örgütü PKK’nın Suriye’deki milis koludur. Bölgede kendilerine bir devlet kurma arzusu içinde hareket ediyorlar. Ancak Türkiye, İran ve Suriye’nin buna izin vermesi mümkün görünmüyor.”

        Önceki günlerde konuştuğunuz McMaster, bugün konuşacağınız Tillerson bu raporu okumadı mı zannediyorsunuz?

        Bu rapordan önce de bunu bilmiyorlardı diye bir düşünceniz mi var!

        Konuşmayın bile.

        Önlerine bizim raporları değil, kendi ülkelerinin raporlarını koyun.

        Ama sakın utanacaklarını zannetmeyin. O noktayı çoktaaan aştılar!

        ***********

        ÖNCE KENDİ ÇÖPÜNÜ TEMİZLE

        ALMANYA’nın “Nazi kalıntısı” partisi AfD’nin bir bakanı, Türkiye’ye nefret kusmuş.

        Yetmemiş Almanya’daki Türk asıllı Alman vatandaşlarının dükkânlarından alışveriş yapılmamasını, Almanya’daki Türk işyerlerinin de boykot edilmesini istemiş.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan Almanya’ya “Nazi” dediği zaman “haksızlık ettiğini” düşünmüştüm.

        Almanya’yı ve Almanları bilime, sanata, insanlığa katkılarından ötürü zaten severim ve iyi işleyen bir demokrasileri olduğunu da hep düşündüm.

        Ancak görülüyor ki, iyi işleyen demokrasilerde bile “Nazi artığı düşünceler” hortlayabiliyor.

        Bu sözleri söyleyebilen bir bakanı olan Alman vatandaşları, oturup “Biz ne ettik?” diye düşünseler iyi olur.

        Sıklıkla Türkiye’ye yönelik eleştirilerini dinlediğimiz Alman dostlarımızın, önce kendi kapılarının önündeki çöpü kaldırmaları iyi olur.

        ***********

        TAVSİYE

        DÜN Galatasaray Divan Kurulu’nda eski başkan Özbek’i dinledim.

        Salona getirdiği yandaşları dışında, kimse söylediklerini dikkate almadı.

        Ama ben bir gözlemde bulundum.

        Dursun Özbek acilen siyasete girmeli.

        Çünkü buna çok uygun bir üslubu var.

        Gerçekleri çok güzel çarpıtıyor.

        Gerçek olmayan şeyleri çok iyi bir şekilde gerçekmiş gibi sunabiliyor.

        Hatalarını başarı gibi anlatabiliyor.

        Yanılgıları gözüne sokulduğunda hiçbir pişmanlık belirtisi göstermeden yanılmadığını iddia edebiliyor.

        Çok sıkışınca suçu medyaya yükleyebiliyor.

        Yandaşlarına kendi lehine tezahürat yaptırarak algı yaratmaya çalışıyor.

        Sosyal medyada kurduğu trol ordusuyla yaratmaya çalıştığı algıyı destekletip muhaliflerine saldırabiliyor.

        Çok sıkıştığı anda gözyaşı döküyor.

        65 yaşında ilk kez girdiği Galatasaray’a olan sevdasının ölünceye kadar süreceğini söyleyebiliyor.

        Hesap vermekten ise ısrarla kaçıyor.

        Tam bir siyaset adamı.

        Acilen bir partiye girmeli.

        Kendisi için hangisi olacağının fark etmeyeceğini de biliyorum.

        Hangi partiye girerse girsin, o partiye büyük aşkla bağlı olduğunu haykıracaktır nasıl olsa!

        ***********

        NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

        Ayıpları gözyaşlarıyla silemeyeceğimizi anladığımız zaman.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar