Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türk insanı yemeyi, içmeyi sever.

        On Bir Ayın Sultanı Ramazan ayında bile kurulan masaları görüyorsunuz.

        Ki Ramazan ayında israftan kaçınmak, fazla fazla yemek yemek dinimize göre günahtır.

        Ama kurulan masalar ortada.

        Özellikle beş yıldızlı otellerde “Bir kuş sütü eksik” demeyeceğim.

        Birçok otelde kuş sütleri bile oluyor.

        Türkiye İsrafı Önleme Vakfı’nın yaptığı araştırmaya göre 100 milyar TL çöpe giden kahvaltı israfının mevzusu da bence boşa bir konudur.

        Çünkü bizim insanımız, mezeyi, kebabı sevdiği gibi kahvaltıyı da bir başka sever.

        Serpme kahvaltı için Ay'a merdiven dayar çıkar.

        Malumunuz memlekette serpme kahvaltılarda yer bulmak zor.

        Mesela Nişantaşı’nda Bazlama isimli bir kahvaltı dükkanı var. Aynı sokakta ve sokak başında olmak üzere üç dükkanları var hepsi de tıklım tıklım.

        Serpiyorlar da serpiyorlar.

        Veriyorlar hamuru, bazlamayı, beş çeşit reçeli, omletleri, haşlanmış yumurtaları, çeşit çeşit peynirler kapıda kuyruk var.

        İki saat sıra bekliyorlar bir kahvaltı için.

        Daha kapıdan girmedim. “Ki insan sıra bekleyerek kahvaltı eder mi?” hiç bir zaman çözemedim, anlamıyorum.

        Ama ediyorlar. Her gün şahit oluyorum o kuyruğa.

        Maşallah katlanarak çoğalıyor kuyruk.

        Börekler, çörekler uğruna bu kuyruk.

        Gerçekten kapıda saatlerce dikiliyorlar. Yağmur yağarken şemsiye altında bekliyorlar.

        Rumeli Hisarı Nezih’de de durum aynı. Git yer bulamazsın.

        Peki ne var orda da?

        Aynısı.

        Bol bol peynirler, reçeller, sucuklar, börekler, pişiler, omletler, menemenler.

        Yok yok.

        Masada çay bardağınızı koyacak yer yok.

        Hal böyle olunca da kapı kuyruk.

        O yüzden de “Dokunma memleket insanının serpme kahvaltısına buz gibi soğur senden.”

        Mümkün değil serpme kahvaltıdan gördüğüm kadarıyla hiç kimse vazgeçmez.

        Yabancılar bile hasta.

        Git dünyanın neresine açarsan aç yine tıklım tıklım olur.

        Yabancı insan bile bayram eder.

        *

        Kim suç duyurusunda bulundu merak ediyorum?

        17 rapçi 14 dakika “Susamam” dedi.

        Bu rapçiler çoğunluk olarak “Susamam” derken daha çok çevreye yapılan katliama, kadınlara yapılan şiddete, tecavüze, hayvan haklarına “Susamam” dedi.

        Ama bir vatandaş bundan rahatsız olmuş.

        Ve çıkıp suç duyurusunda bulunmuş.

        Yani tecavüzden, hayvanlara eziyetten, çevre katliamından rahatsız değil belli ki!

        Kim bu kişi çok merak ediyorum.

        Belli ki, o susulmasından yana.

        Çevre ne olursa olsun.

        Kadınlara, çocuklara, hayvanlara ne olursa olsun.

        “Aman konuşmayalım” diyor.

        Susmak istiyor.

        Ve bu davaya bakacak hakimin düşüncesini de merak ediyorum.

        Bakalım ne olacak?

        *

        Paylaştıkça çoğalırsın

        Bu hafta Selma Semiz “Hadi TESYEV’in Sunset’teki öğle yemeğine gel” dedi.

        Koşarak gittim.

        Bu yıl 20. kez düzenlenen Türkiye Engelliler Spor Yardım ve Eğitim Vakfı’nın yemeğinde Yönetim Kurulu Başkanı Yavuz Kocaömer ve Yönetim Kurulu Üyesi Sedef İybar ev sahipliği yaptı.

        Hem engellilerin eğitimi için burs imkanı, hem de tüm spor dallarına katılabilmeleri ve sosyal alanlara kolayca ulaşabilmeleri için çalışmalar sürdürüyor TESYEV.

        Bu yemeğin amacı ise toplanan para ile bir kişinin ameliyatı için kullanılacakmış.

        Sunset’in sahibi Barış Tanseverde on senedir TESYEV için mekanının kapılarını tamamen açıyor “Benimde çorbada tuzum olsun”diyerek beş kuruş ücret almıyormuş.

        Kendisini ayrıca kutluyorum gerçekten bunlar çok önemli yardımlar.

        Hatta Barış, “Vermesini bilmek gerekiyor. Bizler bu dünyaya sanki hep almaya gelmişiz. Ama vermeyi bilmeden almak olmaz” dedi.

        Ne doğru. Ben de sık sık “Paylaştıkça çoğalır insan” derim. O yüzden paylaşmak gerek.

        Tam da paylaşmayı unutan “Hep bana hep bana” diyenlere de bir hatırlatma olsun bu vesileyle.

        *

        Yorganlar fora

        Suzan Toplusoy ve Turgut Toplusoy’un mini daveti için Salı günü Abdi İpekçi’deki Roman Mağazasına gittim.

        Bu mağaza en büyük Roman mağazalarından biri olmuş.

        Ve muhteşem bir sergi ile de kapılarını açtı.

        Ayça Sarç’ın “Yorganlar Fora” sergisi ile adeta nostalji yaşadım. Çocukluğumdaki yorganları hatırladım.

        Tabii yeni nesil pek bilmez bu yorganları ama gerçekten keyif verdi.

        Yolunuz düşerse bir uğraşın derim.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar