Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu hafta sanat dünyasının en çok konuşulan haberi Roma’dan... Vatikan, 2019’da büyük bir Andy Warhol sergisine ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor. Warhol’un Papa II. John Paul’le tanışmak üzere İtalya’ya gitmesinden yaklaşık 40 yıl sonra, sanatçının sır gibi sakladığı spiritüel yanı bu sergiyle onurlandırılacak. Büyük bir kesim var ki; Vatikan’ı ‘ucuz popülizm’in Warhol’una layık görenleri suçluyor... Peki, Vatikan’a Warhol’u sergilettiren nedir?

        Andy Warhol, gündelik hayattaki her bir objenin, sanat eseri olabileceğine inanıyordu. Popüler kültüre dair ne varsa Warhol’un eserlerinin konusu haline gelebilirdi: Coca-Cola şişeleri, Liv Taylor, çorba konserveleri, Çin’in Mao’su, sabun reklamları, Mick Jagger... En az Marilyn Monroe’nun kendisi kadar meşhur olacak, 20. yüzyılın Mona Lisa’sı olan baş yapıtını ortaya çıkarmıştı Warhol. ‘Campbell’s Soup’, o döneme dek yaşayan bir sanatçının satılan en pahalı eseri ilan edildi. Sanat kavramları arasında, tartıştığınızda en uzun saatleri alır Andy Warhol’un popüler sanatı. Warhol’un ya hayranları vardır; ya nefret edeni. Para, güzellik, şan, şöhret takıntılarıyla anar çoğu insan Warhol’u. Popülisttir, kimine göre yüzeyseldir. “Los Angeles’ı seviyorum. Hollywood’a bayılıyorum. Herkes plastik ama plastiği seviyorum. Ben de plastik olmak istiyorum” açıklamasıyla da tarihe geçmiştir ne de olsa. Dışarıdan bakınca 60’ların kirli dünyasında ne varsa yansıtır: Alkol, seks, uyuşturucu...

        Sanatçının yakın arkadaşı John Richardson’a göre “Warhol yarattığı bu algıyla aslında tüm dünyayı kandırmıştı. Oysa o bir ‘gizli dindar’dı.” Gerçekten de tuhaflıklarla dolu hayatında Katolik inancı Warhol’un tek sabit temasıdır. Vatikan’ı, ‘ucuz popülizm’in Warhol’una layık görenleri suçlayan kesim ise sanatçının kiliseye gerçeküstü bağlılığından büyük ihtimalle habersiz...

        Peki ya ‘alışılmamış gelenekselci’ Warhol yaratıcılığını Katolikliğe nasıl bağlamıştır? İşte, Vatikan Müzesi önümüzdeki yıl düzenlenecek sergisinde sanatçının bu gizli spiritüel yanını ortaya çıkarıyor.

        Warhol, ultra muhafazakâr bir Katolik... ‘Factory’ye gitmeden önce her sabah kiliseye uğruyor, akşamları New York’un evsiz kiliselerinde çalıştığı biliniyor. Warhol’un ailesi Avusturya Macaristan İmparatorluğu’nun kuzey sınırındaki bir köyden... Anne-babası Rutheni yani Cyril’den, Methodius’un Karpat Dağları’na uzanan küçük Bizans Katolik Kilisesi üyeleri. 1909’da kömür madenciliği yapan babasıyla birlikte Avrupa dışındaki en büyük Ruthen cemaatinin evinin bulunduğu Pittsburgh’a taşınıyorlar. Ve Andy orada doğuyor...

        'MONROE TÜKETİM MALZEMESİDİR’

        Warhol’u Warhol yapan, kendine has teknikler geliştirerek de olsa seri olarak ürettiği eserlerin yapımı, estetiği değildir. Warhol, Amerika Birleşik Devletleri’nin kapitalizm üzerine kurulu bir ülke olduğunun, Doğu Bloku karşısında Batı Bloku’nun kültürel anlamda merkez olma planlarının farkındaydı. ABD o dönemlerde Sovyet korkusu yaşayan tüm sanatçılara kapılarını açarak, kendi kültürünü yaratma projesini başarılı bir şekilde hayata geçirmişti. Warhol da onlardan biriydi...

        Aynı anda hem tam bir Amerikalı gibi yaşayarak tek derdinin para ve şöhret olduğunu söyleyip hem de bu yaşayış tarzını sürekli eleştirirdi. Sanatçının yalnızca açıklamalarından yola çıkan bir kesim, haklı olarak Warhol’un resmettiği imgelere hayranlık duyduğunu düşünürken, hayat boyu tüketimi eleştirmiştir Warhol. Dünyevi zevklerin ‘hiç’liğini anlatır eserlerinde. Oysa bahsettiğim Katolikliğiyle ilgili tek bir açıklaması yoktur. Warhol’u cazip kılan da her fırsatta yarattığı bu ironi, anlatımları ve yaşantısındaki çok yönlü tezatlık...

        “Marilyn Monroe da en az çorba kutuları kadar tüketim malzemesidir” der Monroe serigrafilerinde Warhol. Popüler kültürde hemen her şey satılabilir, satın alınabilir ve sanat eseri olabilir. Tüketim toplumu olma adına emin adımlarla yürüyen insanlık, tıpkı domates çorbası tüketir gibi, Hollywood yıldızlarını, pop starlarını tüketir; kola içer gibi moda yıldızlarını içip bitirebilir. Bu durum günümüzde fazlasıyla aynı. Her gün yeni bir yıldız doğuyor, ömrü fazla uzun sürmeyen, tüketilip yok edilen..

        Siz Warhol’u hayranlık duyuyor sanırsınız, oysa o hayat boyu tüketim toplumuyla dalga geçmiştir. Benzer tezatlıklar filmlerinde de baş gösterir: Cinsellik, homoseksüellik ve transvestizm sinema dünyasının sınırlarını zorlamıştır. Ancak Andy’nin filmleri o kadar bol miktarda çıplaklık ve cinsel oyun içermesine rağmen pornografi karşıtı kabul edilir. Warhol’u Warhol yapan, işte bu ‘sarkastik ironi’dir.

        WARHOL’UN DA VİNCİ TAKINTISI

        Vatikan’da Braccio di Carlo Magno’da sergilenecek eserler bu kez Marilyn veya konserve kutularının betimlendiği röprodüksiyonlardan farklı; dini eserleri olacak karşımızda. Serginin en önemli eserleri Warhol’un Leonardo da Vinci’nin İncil’den alıntılar yaparak ürettiği Milano freskolarından esinlendiği Last Supper/Son Akşam Yemeği (1986) serisi... Sanatçı, yaşamının son yılında Da Vinci’nin bu eserleriyle obsesif hale gelmişti. Üzerinde rengârenk ‘Dove Sabunları’, ‘General Electric’ damgalarıyla bu temada yüzlerce eser üretmişti. Bu çalışmalara, kafatası serigrafileri, filmler ve arşiv malzemeleri eşlik edecek sergide... Vatikan Müzesi Müdürü Barbara Jatta resmi açıklamasında: “Çağdaş sanat ile diyalog kurmamız bizim için çok önemli. Görsel odaklı bu yeni çağda Kilise bu diyaloğun bir parçası olmak zorunda” diyor.

        “Tüyler ürpertici bir fotoğrafa tekrar tekrar baktığımızda artık hiçbir etkisi kalmaz” der Sigmund Freud. İşte Freud’un bu tespiti Warhol’un yepyeni bir anlayış Vatikan’da sergilenecek en önemli eserler, Warhol’un Leonardo da Vinci’nin İncil’den alıntılar yaparak ürettiği Milano freskolarından esinlendiği Last Supper /Son Akşam Yemeği (1986) serisi... geliştirmesinin, önünü açmıştır zamanında; travmatik gerçeklik. Bakıldığında anlık olarak duygusal değişikliğe neden olabilecek bir görsel, birden fazla yan yana geldiğinde o etkisini yitirmeye başlar. DEAŞ’ın kafa kesme fotoğraflarını düşünün; fotoğrafa baktığımızda insanlıktan utanıyoruz, yoğun bir öfke ve acı duyuyoruz. Aynı görselin yan yana, alt alta dizilmiş birden fazla görseline bakıyor olsaydık, durum farklı olabilirdi. Görsel tekrar ettiğinde etkisini yitirir. Warhol’un Monroe portresini birden fazla tekrar etmesinin de nedeni budur. İkonun etkisini yerle bir etmek... Bu anlayışı ilk kullandığı görsel, trajik bir ‘Ambulans Kazası’ fotoğrafıdır. O dönemlerde gündeme bomba gibi düşen bu görsel ve haber büyük bir travmatik etki yaratmıştır. Çok geçmeden Warhol bu fotoğrafı hiç bir değişiklik yapmadan kopyalamış ve algının değiştiğini fark etmiştir. Pop Art’ın aynı görselin yan yana, onlarca kopyasının mantığı da işte budur... Bakalım Vatikan, Warhol’un hangi imgesini seçerek dünyaya mesajını verecek...

        Vatikan’da sergilenecek en önemli eserler, Warhol’un Leonardo da Vinci’nin İncil’den alıntılar yaparak ürettiği Milano freskolarından esinlendiği Last Supper /Son Akşam Yemeği (1986) serisi...

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar