Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta dünya imalat sanayinde Çin’in %30’lara varan ağırlığını kırmak ve tedarik zincirinde ülkelerin Çin’i olan bağımlılığını azaltmak için, ABD’nin başlattığı "Ekonomik Refah Ağı"ndan bahsetmiştim.

        QUAD ülkeleri diye tabir edilen Hindistan, Japonya ve Avusturalya’nın, ABD ile birlikte üye ülkeler arasında daha fazla ekonomik ve savunma işbirliği amaçlayan bir diyalog sürecine girdiklerini yazmıştım.

        Bu hafta da rotayı AB’ye çeviriyoruz.

        Bilindiği üzere Covid-19’un en ağır hasar bıraktığı coğrafyaların başında Avrupa geliyor. Covid-19 sebebiyle hayatını kaybeden 300 bin insanın yarısı Avrupa’da yaşıyordu.

        Avrupa Birliği ülkeleri, özellikle de Güney Avrupa, Covid-19 sürecinde ekonomik olarak ağır yara aldı. Bu yılın sonunda İtalya ve İspanya ekonomilerinin yüzde 10’a yakın daralması bekleniyor. AB’nin 2. büyük ekonomisi olan Fransa’da da daralma oranı sene sonunda yüzde 8’e yaklaşacak.

        Avrupa’da Covid-19 sebebiyle işsiz kalan insanlar ise bir başka sorun.

        2008 krizi sırasında Almanya’nın hayata soktuğu Kısa Çalışma Ödeneği, bugün Avrupa’nın her yerinde kullanılıyor. Ancak maaşını devletin ödediği nüfusun toplam çalışan kesime oranı, Avrupa’da alarm vermeye başladı.

        Fransa’da toplam çalışan nüfusun %30’u KÇÖ şemsiyesi altında. İtalya’da da 7.2 milyon (çalışan nüfusun % 31’i) KÇÖ ile maaşlarını almaya devam ediyorlar. Avrupa’nın 4 büyük ekonomisinde (Almanya, Fransa, İtalya ve İspanya) 33 milyon çalışan maaşını KÇÖ vasıtasıyla devletten alıyor.

        REKLAM

        Ancak Kısa Çalışma Ödeneğinde bu kadar insan işine devam ediyor olmasına rağmen Avrupa’da yıl sonunda işsizlik oranının ortalama yüzde 10’ları bulması bekleniyor.

        Görüldüğü üzere Avrupa hasta, Avrupa bitkin..

        İtalya ve İspanya başta olmak üzere Güney Avrupa ülkelerinde kaşlar kalkmış, herkesin dilinde şu soru “Nerede bu Avrupa Birliği? Bugün yardım etmeyecekse ne zaman edecek?”

        Covid-19zede Avrupa ülkelerinin sözcülüğünü de Fransa yapıyor.

        Fransa Devlet Başkanı Macron, Brüksel’e yaptığı “Corona Bonosu” ya da “Marshall Planı” çağrılarıyla, Covid-19’dan ağır ekonomik hasar alan ülkeler için ortak borçlanma ve hibe formülünü devreye sokmaya çalıştı.

        Macron defalarca “AB tarihinin en büyük krizini yaşıyor. Bugün birlik olduğumuzu gösteremezsek, yarın AB için çok geç olacak” mealinde açıklamalar yaptı.

        Ancak ne dediyse , AB’nin lokomotif gemisi Almanya’dan “Olur” alamadı.

        Almanya’nın yanında Hollanda, Avusturya, Danimarka gibi ülkeler de ortak borçlanma fikrine hep uzak durdular. Onun yerine uzun vadeli düşük faizli kredi önerilerini tekrarladılar.

        Almanya nihayet “Ortak Borçlanmaya” onay verdi.

        Geçen hafta sonu beklenmeyen bir gelişme oldu ve uzun süredir bütün ısrarlara rağmen AB Kurtama Fonuna karşı çıkan Almanya Şansölyesi Merkel, Fransa Devlet Başkanı Macron ile beraber kameraların karşısına geçti ve 500 milyar euroluk Kurtarma Fonu'nu açıkladı.

        Almanya’nın inadını ne kırdı?

        500 milyar euroluk Kurtarma Fonu, Brüksel’in yapacağı borçlanma ve sonrasında ihtiyaç sahibi ülkelere hibe olarak dağıtma şeklinde ilerleyecek. Bu borcun nasıl ödeneceği henüz belli değil. AB’de yürürlükte olan plastik vergisi, dijital vergisi gibi kaynakların ödeme için kullanılabileceği ifade ediliyor.

        REKLAM

        Ancak Almanya bu borcun 135 milyar eurosunu, şimdiden garanti etmiş durumda.

        Merkel’in bu hamlesinin iç siyasette oy kaybettireceği kesin. Başta AFD olmak üzere aşırı sağ partilerden ağır eleştiri bombardımanı başladı bile.

        O zaman Merkel bu hamleyi niye yaptı?

        En görünür sebep “AB projesinin ağır yara alması ve dağılma riski”.

        Almanya, ekonomik ve siyasi olarak AB’yi en yüksek kaldıraçla kullanan ülke ve bu durum Almanya’yı panikletmiş olabilir. Avrupa’nın 3. ve 4.büyük ekonomileri, İtalya ve İspanya’yı dış ticarette arka bahçesi gibi kullanan Almanya, gözünün önünde bu 2 ekonominin dağılıp gitmesine razı gelememiş olabilir.

        Diğer bir sebep “Fransa’nın durumu!”

        Fransa Covid-19 krizinden ağır yara aldı. İlk zamanlarda kuyruğu dik tutmaya çalışsa da, işsizlik ve yüksek kamu borcu, Fransa’nın belini bükmeye başladı.

        Hatırlanacağı üzere Merkel’in siyaseti bırakma kararı üzerine, Macron’un AB’de sesi daha gür çıkmaya başlamış ve 40 yaşındaki genç siyasetçi AB’nin geleceğine yön vermeye soyunmuştu.

        Ancak Covid-19 “Takkenin düşüp, kelin görünmesine” yol açtı. Covid-19 öncesi AB’nin direksiyonunu Almanya ile beraber tuttuğu düşünülen Fransa’nın ekonomi olarak , Almanya ile boy ölçüşemeyeceği hatta İtalya ve İspanya’nın hallicesi olduğu ortaya çıktı.

        Ekonomisinden gelen alarm seslerinin de etkisiyle, Macron son 15 gündür hemen her gün Merkel ile telefonda görüşüp, Berlin’i AB Kurtarma Fonu için ikna etmeye çalıştı. Aslında bu fonu kendisi için istemiyordu ama AB’nin daha fazla zayıflaması Paris için felaket olacaktı.

        REKLAM

        Avrupa’da patron kim?

        Resim bu şekilde ortaya çıkıp da “Avrupa’da patron kim?” Sorusu bir kez daha cevap bulunca, Merkel her türlü riske alıp AB Kurtarma Fonu’na “evet” dedi.

        Böylece Merkel, kendisinden sonra göreve gelecek, göreceli olarak daha tecrübesiz Alman liderler için dış siyasette Covid-19 sonrasına “Dikensiz Gül Bahçesi” bırakmış oldu.

        Diğer yandan da Çin ve ABD’ye “Avrupa’yı yanınızda görmek istiyorsanız, önce benimle konuşacaksınız” mesajı vermiş oldu.

        Geçen yazımızda ABD’nin hamlelerine değinmiştik. Bu yazıda da Almanya’yı mercek altına aldık.

        Ne demiştik: “Covid-19 sonrası saflar sıklaşıyor!”

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar