Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TCMB’nin rakamlarına göre Türkiye’de bankaların kullandırdığı ticari kredilerin ortalama faizi yüzde 22.74. Bu kadar yüksek bir oranı kısa süreli olsa da 2009 krizi sırasında görmüşüz. O dönemi çıkarırsak, Türkiye’de ortalama ticari kredi faizleri 2005’ten beri yani son 13 senenin en yüksek seviyesine gelmiş.

        Şimdi bir başka istatistik: “Gelişen ülkeler arasında kamu, hane halkı ve özel sektör olarak toplam borç ne kadar?” diye bir matematik yapıldığında GSYH’nin neredeyse 3 katı borç ile Çin birinci sırayı alıyor. Daha sonra 2.5 katı ile Kore ve 2 katı ile de Tayvan ve Malezya geliyor. Yani “Asya Kaplanları” diye tabir edilen ihracat yoğun ekonomiye sahip Asya ülkelerin yüksek borçluluk oranları var.

        Gelelim Türkiye’ye...

        Türkiye toplam borcunun GSYH’sine oranı 1.1 katı. Bu çerçeveden değerlendirildiğinde, gelişen ülkeler arasında “toplam borçluluğu düşük” sayılabilecek bir ülke Türkiye.

        Ancak...

        Toplam borçların içerisinde “Özel sektörün borcu ne kadar?” diye ikinci soruyu sorduğunda Türkiye, Çin’in hemen arkasından toplam borç içinde en fazla özel sektör borcu olan ülke olarak ikinci sırada çıkıyor.

        Burada bir ara toparlama yapıyorum.

        Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in hesabına göre ticari kredilerde kalıcı 1 puanlık artışın reel sektöre maliyetinin 10.5 milyar TL olduğunu biliyoruz.

        2017’de Türkiye’nin ilk 500 şirketinin faiz, amortisman ve vergi öncesi kârı (FAVÖK) 95 milyar TL imiş.

        Aynı senede, yani ticari kredilerin ortalama faizin sadece yüzde 15.5 olduğu bir yılda (2016 ortalaması yüzde 14), ilk 500 şirketin ortalama finansman giderlerinin, 2016 sonuna göre yüzde 55 arttığını ve 17 milyar TL’yi bulduğunu da biliyoruz.

        Şimdi gelelim 2018’e...

        2018’in ilk 6 ayında, düz matematikle ticari kredilerin ortalama faizi, yıl başına göre 3 puan artmış vaziyette. Şirketlerin kredi kullanımı belli ki 2018’de daha düşük seviyede olacak.

        Ancak yine de mevcut yüzde 20’lerin üzerindeki seviyeler yılın ikinci yarısında kalıcı olursa, 2018’de şirketlerin finansman giderlerindeki artışın geçen seneki yüzde 55’in oldukça üzerinde olacağı ve şirketlerin toplam FAVÖK’ün yüzde 25’ine yakın bir rakamı finansman gideri olarak ödeyeceği bir sene bizi bekliyor.

        Kısaca...

        Faiz yüksek şirketler borçlu, üstelik döviz kuru yüksek döviz borçlanan şirketlerin sermayeleri tehdit altında.

        Yarınki seçimler sonrasında Cumhurbaşkanlığı’nda ve Meclis’te hangi ittifak, hangi sonucu alırsa alsın önüne gelecek reel sektör analizi belli. Üstelik reel sektöre bu kredi finansmanını sağlayan bankalar da bu yükü taşıyabilmek için sermaye artırımı ya da varlık satışı yapma durumuna geldiler.

        Bu sebeple ekonomide güvenin yeniden sağlanması, bu sayede dövizin ateşinin düşmesi ve enflasyonun inişine paralel faizlerin düşmesi gerekiyor. Başka bir yol yok.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar