Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        ABD’de George Floyd’un polis tarafından öldürülmesi sonrası başlayan isyan dalgası, siyah hayatlara dokunan ırkçı figürleri alaşağı ediyor; köleci ve sömürgecilerin heykelleri kaidelerinden indi, isimleri sokaklardan silindi. ABD ve İngiltere’deki üniversiteler ırkçı fikirlere bulaşmış bilim insanlarının isimlerini bina ve dersliklerden indirdi. Uzun listede, çifte sarmalın babası James Watson’ın adı bile var. Dalga sanat ve edebiyata da uzanıyor. Rüzgar Gibi Geçti’ye engel geliyor, Agatha Christie’nin 1938’den kalma “On Küçük Zenci”si Fransa’da başlık değiştirip “On Kişiydiler” oluyor; fakat bazı aydınlar müdahaleyi abes bulup karşı çıkıyor. Çoğu ülkede zaten daha önce değişmişti, Türkçe çeviri ise orijinal adını koruyor.

        Gıda sektörü de dönüşüyor. Mars’ın ünlü pirinç vs markası Uncle Ben’s, siyah Ben Amca’yı logodan kaldırdı, yeni adı “Ben’s Original” oldu. Almanya’daki Romanlar Knorr’un “Çingene Sosu”nun adını değiştirmek için nicedir uğraşıyordu; ırkçılık karşıtı dalga sayesinde onlar da amacına ulaştı, ürünün adı “Macar Usulü Biber Sosu” oluverdi.

        Siyaseten doğruluk makyajları geçmişin kölelik zulmünün acılarını gidermese de manevi bir zafer duygusu yaratabilir. Ama şu pandemi ortamında köleciliğin tarihe gömülmediğine de tanık oluyoruz. Hastanelerden laboratuvar, eczane ve mutfaklara dünya sentetik eldiven talebinin üçte ikisini karşılayan Top Glove ve Hartalega gibi Malezyalı üreticilerin, Asya’nın yoksul ülkelerinden gelen göçmen işçileri nasıl modern köleler olarak zorla çalıştırdığı ortaya döküldü.

        REKLAM

        Kovid-19 salgını olmasa muhtemelen Güneydoğu Asya’nın derinliklerinde gizli varlığını sürdürecekti sömürü düzeni. Ancak Amerikan Gümrük ve Sınır Muhafaza Dairesi’nin zorla çalıştırma gerekçesiyle Malezya’dan lateks ve sentetik eldiven ithalatını durdurması üzerine olay patladı. Ardından Avustralya da eldiven alımlarını askıya aldı. Haberlere göre işçi hakları örgütleri, Malezya’daki mezalimi yıllardır gündeme getiriyor ama sonuç alamıyorlardı. Pandemide global eldiven talebindeki patlama, Asyalı göçmen işçilerin çilesini de gün ışığına çıkardı.

        Başta Türkiye’ye de ithal edilen Top Glove markası, Malezya üretimi eldivenler korona salgınında satış rekorları kırdı. Dünya lideri Top Glove geçen yıla göre yüzde 48’lik artışla 112 milyar eldiven sattı; hisseleri ocak ayından bu yana yüzde 400 arttı ve şirketin kurucu başkanı Lim Wee Chai 2.5 milyar dolarlık varlığıyla Asya’nın en zengin adamları listesine girdi. Ancak haftada altı gün 12 saatlik vardiyalarla saati 1.5 dolardan az bir ücrete, zararlı kimyasallar ve eldivenleri kaplayan pudranın alerjik etkisine de maruz kalarak lateks eritme fırınlarının 60 derece sıcağı altında çalışıp 40 kişi bir odada balık istifi barındırılan göçmen işçiler, bu nimetten payını alamamış.

        BORÇ KAPANINDA ZORLA ÇALIŞTIRILIYORLAR

        Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun zorla çalıştırmaya karşı 1930 tarihli sözleşmesinin ‘modern kölelik’ ve ‘insan ticareti’ diye tanımladığı düzen, on binlerce göçmen işçinin getirilmesiyle başlıyor. Nepal, Myanmar ve Bangladeş gibi yoksul ülkelerden işçi toplayan aracı simsarlar, bu işi 5 bin dolara kadar varan meblağlarla yapıyor. Sözde parlak bir gelecek uğruna fahiş borç batağına saplanan işçilerin parayı geri ödemesi yıllar alıyor. Kimisi, süpermarkette dolgun ücretle çalışacağını zannedip gözünü fabrikada açıyor. Ayda 290 dolarlık ücretten kesintiler nedeniyle elde avuçta kalan cüzi bir miktarı ailelerine gönderip, hayatlarını eldiven kapanında sürdürüyorlar. Pasaportları toplandığı için firar imkanı yok, zaten yol paraları da yok. Pandemide iş yükü iki kat artarken, istihdam da yavaşladığı için kota baskısı altına giren işçilerin çalışma koşulları daha da ağırlaşmış.

        Şimdi ABD baskısı şirketleri köşeye sıkıştırdı. Çünkü bir numaralı müşterileri durumunda. Malezyalı üreticilerin geçen yıl ABD’ye yaptığı ihracat rakamı 1.6 milyar doları buluyor. Küçük çaplı bir üretici olan WRP’ye yasak daha önceden gelmiş ve şirket işçilere ait toplam 5 milyon dolar borcu 30 ay içinde ödeme taahhüdünde bulununca geçen mart ayında ihracat yolu açılmış. İşçi başına ödenen miktar bin 100 dolarla 3 bin 800 dolar arasında değişiyor. Top Glove dahil dört şirket daha işçi borçlarını ödemek ve çalışma koşullarını iyileştirmek üzere ABD makamlarıyla pazarlık halindeler.

        Pandemide siparişler iki kat artınca 2021’de eldiven üretimini 100 milyar parçaya çıkarmak üzere yeni tesisler inşa eden Top Glove, işçiler için toplu konut ve 10 bin göçmen işçinin 12.8 milyon dolarlık borcunu ödeme sözü veriyor. Ancak şirket son çeyrekte 321 milyon dolar kâr ettiği için aktivistler meblağı düşük buldu. Ayrıca tecavüz ve şiddet dahil sistemli hak ihlallerinin devam ettiğini, insan tacirlerinin yoksul Asya ülkelerinde halen aktif olduğunu, global müşterilerin de emek sömürüsüne duyarsız kaldığını söylüyorlar. Kısacası “Modern köleliğin bedeli sadece borçları ödemekle karşılanamaz” diyorlar. Nepal’deki bir göçmen hakları örgütü, tazminat kapısını 50 milyon dolardan açıyor.

        Malezya eldiven endüstrisinin yükselişi, AIDS salgınının başladığı 1980’li yıllara dayanıyor. O dönem ABD ve Avrupa’dan gelen talep üzerine kauçuk ağacından elde edilen lateks ile üretime başlayan şirketler bugün daha çok sentetik malzemeden imalat yapıyor. Top Glove, Hartalega ve Kossan firmaları 34 bin göçmen istihdam ediyor.

        VE PALMİYE MAHKUMLARI...

        Britanya’nın sömürgeci güç olduğu dönemde dikilen kauçuk ağaçlarından yeni bir sömürü düzeni hasıl oluyor. Palmiye ağaçları üzerinden de bir emek sömürüsü sürüp gidiyor. Associated Press Ajansı, Malezya ve Endonezya’daki palmiye plantasyonlarında uzun soluklu bir araştırma yapmış. AP muhabirleri palm yağı üretiminde çalışan 130 işçiyle görüşmüş. Sonuç aynı; 65 milyar dolarlık global talebin yüzde 85’ini karşılamak üzere simsarlar aracılığıyla devşirilip zorla çalıştırılan göçmen işçiler ve dünyanın en büyük gıda ve kozmetik markaları olan müşterileri Unilever, L’Oreal, Nestle ve P&G’nin iştahı.

        Çevre örgütlerinin uyarıları sayesinde sadece orangutanların palmiye yağı kurbanı olduğunu zannederdik; palmiyelere yer açmak için yakılan yağmur ormanlarında can verdiklerine yanardık ama AP araştırmasına göre başta Myanmar’da zulme uğrayan Rohingya Müslümanları, milyonlarca işçi modern köleler olarak çalıştırılıyor. Çocuk işçiler de dahil. Kozmetikten çeşitli gıda, ilaç ve boyalara, hayvan yeminden biyoyakıta yüzlerce üründe onların emeği var. Pandemide çok muhtaç olduğumuz dezenfektanlar da dahil.

        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00
        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar