Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bugün 65 yaş üstü nihayet açık havaya çıkıyor. Yurdun dört bir yanında parklar bahçeler dezenfekte edilip 65 yaş üstü piyasasına hazırlandı. Sokağa çıkma yasağı olduğuna göre, o banklara ağaçlara ilişen olmaz, kimse Kovid-19’unu bulaştırmaz. Temiz kalır parklar bahçeler. Ama sadece bugün için…

        Yasak biter bitmez sokağa boşalacak çılgın kalabalıklar arasında virüsünü itinayla yayacak asemptomatik veya kuluçka döneminde şahıslar olacak. Onlarla iç içe yaşayacağız. İç içe, çünkü fiziksel mesafeyi halen bellememiş olanlar var. Kuyrukta beklemenin erdemini de belleyemedikleri gibi. Geçen gün market kasasında, sadece tek bir ekmek aldığı için mesafe gerekmediğini düşünen biri vardı mesela. Ters baktım ama maske ve güneş gözlüğü nedeniyle suratımdaki ifadeyi göremedi sanırım. Mecburen “yaklaşma” diye uyardım.

        REKLAM

        Şimdi manzara böyleyken sokakları çamaşır suyuyla şartlamışsın ne fayda. 65 yaş üstünün bu özel gününde, hem de Anneler Günü’nde park bahçe temizliği tamam da, aylardır devam eden kıtalararası püskürtme yarışının yararı olmadığı gibi sakıncaları da var. Kamyonlar dolusu tonlarca çamaşır suyu saçıldı çevreye.

        İşte şu videoda dezenfeksiyon kolajını izleyin; Türkiye ve Venezüela ile başlayıp İtalya, Fransa ve İspanya’dan Irak, Hindistan, Pakistan, Gana, Arjantin ve Kolombiya’ya bütün kıtaları dolaşıyor…

        “KİMSE KALDIRIMLARI, AĞAÇLARI YALAMIYOR!”

        Aslında kalabalık yığınların yoğun şekilde bir arada bulunduğu kamusal açık alanları dezenfekte etmek ilk bakışta mantıklı gibi görünüyor. Ancak birçok bilimsel yayında belirtildiği üzere koronavirüsün bulaş iklimi açışından hiçbir rasyonalite taşımıyor. Enfekte olan kişinin öksürüp hapşırmasıyla saçılan damlacıkların yakın temasta ağız, burun ve göze bulaştığı biliniyor. Bu nedenle sokakları dezenfektana boğmak yararsız ve kaynak israfı olarak görülüyor. Sadece kamu otoritesinin pandemiyle mücadele ettiği görüntüsü veriyor ki, bu da insanlarda sanal ve tehlikeli bir güven hissine neden olabiliyor.

        Amerikan Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi CDC hijyen yönetmeliğinde “Açık alanların dezenfekte edilmesine gerek yoktur. Kaldırımları, parkları dezenfekte etmenin Kovid-19 riskini azalttığına dair bilimsel bir kanıt bulunmamaktadır” diyor. Fakat evlerde makul dozda çamaşır suyuyla temizlik yapmakta fayda var.

        Science dergisindeki yazıya göre de, çamaşır suyu dediğimiz inceltilmiş sodyum hipoklorit solüsyonunun açık havada koronavirüsü imha ettiğine ilişkin bilgi yok. Eğer sert yüzeylerde etkili olabiliyorsa bile havadaki virüsü öldürebileceği çok şüpheli. Yazının kaynağı olan çevre sağlığı uzmanı Juan Leon şöyle anlatıyor: “Morötesi (UV) ışınlar çamaşır suyunu etkisiz hale getirir. Fakat aynı zamanda UV ışınlarının koronavirüsü tahrip ettiğini de görüyoruz. Dolayısıyla açık alanlardaki katı yüzeylerden enfeksiyon riski sınırlı olabilir. Zaten kimse sokakta kaldırımları ya da ağaçları yalamıyor…”

        REKLAM

        Kamusal alanda dezenfeksiyon çevre kirliliğine yol açtığı gibi halk sağlığına zararları da var; zaten ekipler de bu yüzden koruyucu giysi ve donanımla çalışıyor. Çamaşır suyu deri ve gözde yanmalara, astım hastalarında solunum problemlerine neden olabiliyor. Geçen yıl JAMA’da (Journal of the American Medical Association) yayınlanan bir araştırmaya göre sürekli dezenfektana maruz kalan hemşirelerde yüksek düzeyde “kronik obstruktif akciğer hastalığı” riski tespit edilmiş.

        New York Times, açık ve kapalı alanda dezenfeksiyona dair çok sayıda uzmandan görüş almış. Tamamı “Açık havada bilimsel temeli yok, üstelik savurganlık ve çevrede gereksiz yere dezenfektan birikmesine neden oluyor” diyor. Bir mikrobiyolog ise koronavirüsle ilgili halen çok fazla bilinmeyen olduğu için havalimanı gibi kapalı mekanların dezenfekte edilebileceğini savunuyor.

        Fakat yaygın görüşe göre bırakın açık alanı, toplu taşıma araçları, banka ve plazalar ile bugün itibariyle AVM’ler gibi kapalı alanlarda yapılan dezenfente işlemleri de yeterince güvenli değil. Çünkü steril hale gelen yüzeye virüs bulaştığı an yeni bir Kovid-19 alanı oluşuyor; otobüste, metroda, merdiven trabzanlarında, kapı kollarında. O yüzeye dokunup elimizi yüzümüze gözümüze sürünce enfekte olabiliyoruz. UCLA ve Princeton Üniversitesi’nin çokça alıntılanan araştırmasına göre virüs kargoyla gelen koli gibi karton yüzeylerde 24 saat, plastik ve paslanmaz çelik yüzeyde 2-3 gün tutunabiliyor.

        AVM’lerdeki hava sirkülasyonu da ayrı bir tartışma konusu. İçerideki hava dışarıdan gelen taze hava ile karıştırılıp içeri verildiği için yüzde yüz taze hava ile çalışmıyor havalandırma sistemleri. Kovid-19 hastasının hava soluduğu kapalı mekanların ne kadar süreyle enfeksiyona açık olduğu henüz bilinmiyor.

        MASKEYİ ‘ÖLÜM TOKASI’ GİBİ KULLANMAK

        Yarın itibariyle esneme sürecinde iş yine başa düşüyor, tek yol el hijyeni, maske ve mesafeyi korumak… Sağlık Bakanlığı AVM’ler için yayınladığı tedbirler listesinde, “Dezenfektan püskürtme işlemi (tünel vb uygulamalar) yapılmamalıdır. Dünya Sağlık Örgütü’nün önermediği bu işlem toksik etkileri nedeniyle insan sağlığına zararlı olabilir” dedi. Ayrı tedbirler listesindeki “on metrekareye bir müşteri” nasıl düşecek, onu da göreceğiz.

        El hijyeni, mesafe ve maskeye güveneceğiz ama maskeyi de doğru takmak şartıyla. Beyoğlu Kaymakamlığı kararıyla Taksim ve İstiklal’de maske mecburi; takmayana bin lira para cezası var. Fakat çıkın İstiklal’e, özellikle erkekler ya burnu açıkta bırakan kara maskelerle dolaşıyor, ya da sakallı çene altında tutuyor rengi hafiften dönmüş maskeleri. Zabıta çıkarsa, yalandan yüzü örtmek üzere. Oysa uzmanlar, “maskeyi çıkarıp atarken bile ellemeyin, kulaklarından tutup atın” diye uyarıyor.

        Maske sıkıcı olabilir ama katlanmak lazım. Hani şu emniyet kemerinden sıkıldığı için ‘ölüm tokası’ dediğimiz sinyal susturan Türk icadı nesneleri takanları hatırlatıyor maskeden daralanlar.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar