Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Futbolumuzda heyecanın artmasıyla birlikte değişik tartışmalar da başladı. Saha içi mücadele, saha dışına taştı.

        Nedir bu tartışmaların başında gelen? Futbol Federasyonu Profesyonel Disiplin Kurulu tarafından verilen ya da verilmeyen cezalar.

        Şu bir gerçek: Futbol mecramızda güvenilmeyen kurulların başında Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu geliyor. Keza Tahkim Kurulu!

        Niye böyle peki? Çünkü bu kurullar genelde “ahbap-çavuş” usulü oluşturuluyor.

        Federasyonun en tepe koltuğunda kim oturuyorsa... Bu beyefendinin el uzattığı kişilere de alt ya da orta sıralardan birer koltuk veriliyor.

        Liyakat, şu, bu, bir kenara itiliyor. Böyle gelmiş böyle gidiyor.

        Durum böyle olunca... Cezalar da adamına göre veriliyor. İsimlerin ve renklerin yakınlığı doğrultusunda... Kararlar belirleniyor.

        İyi hatırlıyorum. Bir zamanlar federasyonun başında Galatasaraylı bir muhterem oturuyordu, samimiyetime inanın lütfen, Profesyonel Futbol Disiplin Kurulu’nu uzaktan kumandayla yönetiyordu. Nasıl mı? Toplantı sırasında kurul başkanına telefon ediyor ya da ettiriyordu, kurul başkanı ahizeyi açıyordu, kurul üyeleri de kuzu kuzu dinliyordu.

        Zaten o kurulun bazı üyeleri uzun dönem görev yaptı. Tabii buna görev denirse!

        Yakın tarihten bir örnek vereyim. Kimse unutmadı değil mi, Fenerbahçeli çok muhterem bir yöneticinin “Disiplin Kurulu 4-3, Tahkim Kurulu da 6-1 bizde” şeklindeki sözlerini... Üstelik hukuk adamıdır kendisi. Sürekli adaletten söz eder. Halen de ülke futbolunda racon keser!

        Örnekler saymakla bitmez. Kritik noktalarda ve kararlarda renktaşlık hep ön plana çıktı.

        Zaten işte biraz da bu yüzden ülke futbolunun çivisi çıktı.

        Hatırlayın lütfen, hemen her sezon herhangi bir futbolcu ya da takım için 3 ya da 5 maç ceza geleceği beklenirken, ‘abrakadabra’ sonucu birileri cezadan nasıl kurtuluyor! Bazı beyefendilerin dosyası sümenaltı edilirken, bazı futbolcu ya da takımlara acımasızca nasıl vuruluyor!

        Uzun yıllar içerisinde elbette ki son derece değerli bazı hukukçular da görev yaptı. Doğrusu da bu... Aksi olmaması ve konuşulmaması gerekir ama ne yazık ki acı tabloyu da ortaya koymamız gerekiyor.

        Bugünkü durum ne peki? Beşiktaş ağırlıklı bir Disiplin Kurulu var. Rakama ve isimlere tek tek girmeyeyim ama şunu belirteyim. İstenildiği takdirde hemen her karar Beşiktaş lehine “oy çokluğuyla” alınabilir.

        Söylememe gerek yok. Herkesin tuttuğu bir takım olabilir. Önemli olan görevi adil yapabilmek. Tarafsız olabilmek. Bir hukukçu olarak adalet mekanizmasını en iyi şekilde işletebilmek. Aranan bu... Fazla bir şey değil!

        Unutmadan yazayım. Sanılmasın ki... Her toplantı öncesi... Bu kurullara... Bir ima... Bir işaret... Yapılıyor. Ama ben de şunun bilinmesini isterim: Hiç gerek var mı!

        Zaten... Gereğini yapmayan bir üye... O kurulu bir daha rüyasında görür.

        Olay şu: Bu kurullar... Bağımsız kişilerden oluşmadığı sürece... Bu tür cambazlıklar hep yaşanır.

        Peki, bağımsızlık nasıl olur? En basitinden şöyle... Spor camiasında bulunan önemli kurum ya da kuruluşlarla iş birliği yaparak... Misal, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, Profesyonel Futbolcular Derneği, Spor Hukuku Enstitüsü, Türkiye Futbol Antrenörleri Derneği, Futbol Hakemleri Derneği gibi kuruluşlardan birer, ikişer hukukçu ismi istenir... Güvenilir bir zemin oluşturulur. Bu şekilde... Federasyon yönetimi tarafından belirlenen emir erlerinin yerine... Adil kişilerin söz sahibi olduğu bir mecra oluşur.

        Sadede geliyorum. Bilirsiniz elbet, Adalet Heykeli’nin gözü bağlıdır. Niye bağlıdır peki? Tarafsızlığı sembolize eder. Dürüst kalınacağını simgeler. Kararın gözü kapalı bir şekilde adil verileceğini işaret eder.

        Peki, Futbol Federasyonu’ndaki durum ne!

        Bizim üyelerin gözleri sonuna kadar açık!

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar