Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kırmızı et üretimi geçen yıl yüzde 4 azalmayla 1 milyon 126 bin tona düştü

        Fiyat artışları yaşandıkça ithalata başvuruyoruz. İthalatın yoğun gündeme geldiği 2017 yılında et fiyatları yüzde 4.2 arttı. Ama ithalat günü kurtarır. Geleceği ise ancak üretim gücünün artması kurtarabilir

        Türkiye kentleşmesini aşağı yukarı tamamladı. Büyükşehir uygulamasından dolayı istatistikler biraz karıştı. Ama resmi verilere göre nüfusun yüzde 92’si kent ve ilçe merkezlerinde yaşıyor. Köyde yaşayanlar yüzde 8’e indi. Kentlere yığılan nüfus üretici olmaktan çıktığı gibi, gıda yönünden tüketici haline geldi. Türkiye’nin geleneksel hayvancılığı şehirlere göçle birlikte terk edildi.

        - Demografi hareketlerine bağlı tarımsal üretimde ve özellikle hayvancılıkta Türkiye büyük üretim kayıpları yaşadı.

        - 1990’lı yıllarda Güneydoğu ve Doğu’da terörle mücadele edilirken yaylalar, mezralar, köyler boşaltıldı. Hayvancılığın en yoğun yapıldığı bölge de buralardı.

        - 2000’li yıllarda kişi başına gelir 3-4 bin dolar düzeyinden 10-12 bin dolara yükseldi. Gelir artışı et tüketimini artırdı.

        - Ayrıca artan turist sayısının doyurulması da et talebini artırdı. 10 milyon turisti doyururken 30 milyon ve üstüne çıkan turisti beslemek daha fazla et arzını gerektiriyor.

        - Talebi doğal ve konjonktürel biçimde bu kadar artan bir malın arzı aynı hızda artmazsa olacagı belli. Fiyat yükselir. Kırmızı et fiyatları da enflasyonun üzerinde yükseliyor.

        - Zaten üretim açığımız vardı. Çünkü hayvan ırkımız melez, biraz etinden biraz sütünden yararlanıp gidiyorduk. Şimdi bu kadar kentli nüfusu beslemek için üretimin çok daha artması ve bunun için de verimliliğin yükselmesi gerekiyor. Et ve süt verimi yüksek ırklara dönüş zaman ve tecrübe istiyor.

        - Kaldı ki hayvancılıkta temel gider yem. Yemin yaklaşık yarısının doğal yollardan, hayvanların otlatılmasıyla sağlanması, diğer yarısının hazır olarak verilmesi ideali. Yine maliyet açısından hazır yemin yarısının da hayvan üretim çiftliklerinde doğal üretimle elde edilmesi lazım.

        - Bizde ise zaten su kıt, otlaklar kıt, büyükbaş hayvancılığa elverişli alan çok az. Elverişlilik küçükbaş hayvancılık için ama şehirleşme aşamasında küçükbaş etine yönlendirme fırsatını kullanmadık. İşi doğal akışına bırakınca kadınlar koyun eti yemez oldu. Kolay ve hızlı yetiştiği için maliyeti düşük olan domuz eti ise inancımız gereği tüketilmiyor. Varsa yoksa sığır etine, dana etine yükleniyoruz. Orada da yemi ithal ediyoruz. Dolara bağlı ve maliyeti yüksek.

        - Bunun içindir ki, hükümetler, bakanlar, bakanlık çalışıyor ama et fiyatları bir türlü istikrarlı şekilde düşmüyor. Genel enflasyonun üzerinde artmaya devam ediyor. Mesela 2003’ten bu yana tüketici fiyatı yüzde 245 artarken, kırmızı et yüzde 352 arttı.

        Son 10 yıllık artış TÜFE’de yüzde 125, kırmızı ette yüzde 186, son 5 yıllık artış TÜFE’de yüzde 53.6 kırmızı ette yüzde 69.6 oldu. 2017’deki et fiyatı artışı ise yüzde 4.2’de kaldı. Etin ortalama kilosu 39.08 liradan 40.75 liraya yükseldi.

        - Üstelik et üretiminin yüzde 4 gerilediği ve 1 milyon 173 bin tondan 1 milyon 126 bin tona gerilemesine karşılık. Neden?

        Çünkü ithalata yüklendik. Üretim azalırken fiyatlar artmadı.

        BÜYÜK MODERN ÇİFTLİKLER ORGANİZE HAYVANCILIK BÖLGELERİNDE KURULMALI

        - İthal ederek, üretimi düşürmeye rağmen eti genel enflasyonun üçte bir düzeyinde fiyat artışıyla yedik. Yılı kurtardık. Ama ithalatın gazına basmanın maliyeti daha yüksek. Çünkü üretim tarafını bozduk, üreticiyi küstürdük. Zaten zor, yüksek maliyetli ve belirsizliği yüksek bir işken şimdi buna fiyatların oynaklığı ve zarar riski de eklendi. İthalatla fiyatları terbiye etmek mümkün ama piyasanın arz tarafını düzeltmek ve büyütmek mümkün değil. Sorunlu olan taraf artık daha sorunlu hale geldi. Düşen fiyatlar sonraki yıllarda artış olarak karşımıza çıkabilir.

        - Türkiye’nin et sorununu çözmek artık radikal yaklaşımlardan geçiyor. Yatırım ortamı özellikle tarım ve hayvancılık için düzeltilmeli. Arazi tahsisini devlet yapmalı, oyunun kurallarını koyup, gözetlemeli ve denetlemeli. Girişimcinin sermayesi de büyük olacak, teknoloji ve yenilikleri getirecek ve buna göre iyi kazanacak. Bankacılar gibi, kazandığı çok görülmeyecek. İki de bir uygulamalar değiştirilmeyecek. Buraya yerli, büyük sermaye grupları ve gerekirse uluslararası yatırımcılar davet edilmeli ve modern büyük hayvan çiftlikleri organize hayvancılık bölgelerinde kurulmalıdır.

        Konu acildir. Yoksa ekonomi batmayacak, ama eti dünyanın iki üç katı daha pahalı yemeye devam edeceğiz.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar