Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eylül ayı verilerine göre bütçede güçlü bir toparlanma gerçekleşti. Ancak bunun bir istisna olduğunu da belirttik. Çünkü eylül teşvik ve vergi indirimlerinin son bulacağı bir aydı ve talep öne çekildi. İthalat da patlama göstermişti. Bu nedenle vergi gelirlerinde yüzde 33 gibi çok yüksek bir artış gerçekleşti. Ancak bu durumun gelecek aylarda devam etmesi çok zor. Zaten yıllık bazda bütçe açığı milli gelirin yüzde 1.1 düzeyinden yüzde 1.9’una çıkacak ve gelecek yıl da aynı düzeyde kalacak.

        - Bütçe açığı demek borçlanmaya gitmek demek. Bu da giderek artan iç ve dış borç stoku anlamına geliyor.

        - Borç kabarmaya başlayınca da bütçedeki faiz ödemeleri tırmanmaya başlıyor. Eğer gelecek yıllarda bütçede bir toparlanma sağlanamazsa borç faiz ödemeleri giderek bütçe ve GSMH içinde daha yüksek pay alacak. Bunun da iki ana nedeni var.

        - Biri bütçenin giderek daha fazla açık vermesi ve hükümetin borçlanmaya başvurması. Nitekim 2002 yılından bu yana ilk kez borç çevirme oranı 2017 yılında yüzde 125 gibi yüksek bir düzeye çıkacak. Borç ne kadar artarsa gelecek yıllarda ödenecek faiz tutarı da buna paralel olarak artacak.

        - İkincisi ise artan enflasyon ve ABD’de faiz artışından dolayı geçen yıllarda ulaşılan tarihi düşük faiz seviyelerine inilmesinin artık çok zor olduğudur. Hazine faizlerini yüzde 4.6’ya kadar indirdiğimiz 2013 yılında Türkiye’nin reytingi yatırım yapılabilir düzeye çıktı. Enflasyon da tarihinde ilk kez yüzde 4’ün altını gördü. İç borçlanma düzeyi de geriliyordu. Bunların sonucu faiz ödemeleri 2013 yılında ilk kez GSYH’nin yüzde 3’ünün altına geriledi.

        - Denilebilir ki, borç faiz ödemeleri açısından Türkiye altın bir dönemi yaşadı. Bitişikte görüldüğü gibi, 2002 ve 2003 yıllarında GSMH’nin yüzde 10’unun üzerinde bir faiz ödemesi yapılıyordu. Dolar bazına getirdiğimizde 40 milyar doları bulan faiz ödemesi bir yılda yapılıyordu. Bu da bütçeyi sıkıştırıyor ve faiz dışı harcamaları kısıtlıyordu.

        - Özellikle küresel krizle birlikte faizlerin dünyada tarihi en düşük düzeyine gerilemesinin verdiği fırsatla Türkiye yıllık faiz ödemelerini yarı yarıya düşürebildi. 40 milyar dolara dayanan faiz ödemeleri 20 milyar dolar civarına indi. Hatta 2016 yılında 16.6 milyar dolara kadar geriledi. Bu da GSMH’nin yüzde 1.9 ile tarihi en düşük faiz ödemesini oluşturdu.

        - Çünkü bu yıl yeniden borçlanmanın gazına bastık. Borç faizleri 22 milyar dolara çıkarken GSMH’nin yüzde 2.6’sına yükseliyor. Gelecek yıllarda hep yüzde 2’nin üzerinde seyredecek. Yani GSMH’ye ve bütçeye göre daha yüksek tutarda faiz ödemesi yapmak durumunda kalacağız. Son yıllarda hep 40-50 milyar lira civarında seyreden faiz ödemeleri 2020’de 96 milyar liraya çıkacak. Tabii bu veriler OVP’nin oldukça iyimser tahminlerine dayanıyor. Gerçekleşmelerde şaşma meydana geldiği oranda borçlanmada ve faiz ödemelerinde artışlar olabilir.

        - Bu durum bütçenin gelecek yıllarda bir de faiz yönünden sıkışmaya başlayacağına işaret ediyor.

        - Bir başka sıkışma alanını ise 2018 yılı bütçesinde, kamu özel sektör işbirliğinde gerçekleştirilen ulaştırma ve sağlık yatırımları için bütçeden 6.2 milyar lira ödenek ayrılması oluşturuyor. Bu ödenek 66 milyar lira tutarında tahmin edilen bütçe açığının yaklaşık yüzde 10’unu oluşturuyor.

        - Ancak kurulan tesislerde verilen garantilerin süresi 2018’le bitmiyor ve daha yıllarca sürecek. Gelirlerin garanti edilenin altında kalınması durumunda da ödemeler bütçeden yapılmaya devam edilecek. Bu da bütçenin belli bir payını alacak ve diğer ödemeleri sınırlayacak. Bütçe çift yönlü sıkışacak.

        Yazı Boyutu

        Diğer Yazılar