Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem İnanç Son dakika haberi! Cuma Namazı Beştepe'de kılındı - 27 Mart Cuma Hutbesi

        Koronavirüs nedeniyle Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından tüm Türkiye'de cuma namazı geçici olarak kılınmazken, Beştepe Millet Camisi'nde Diyanet İşleri Başkanı Prof. Ali Erbaş ve belirlenen az sayıda cemaatle Cuma namazı kılındı.

        Diyanet tarafından belirlenen çok az sayıda kişinin katılımıyla kılınan namazda, salgına karşı gerekli tedbirlerin alındı.Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, giderek artan salgın tehlikesi nedeniyle bugün yine ülke genelinde cuma namazlarının kılınmayacağı hatırlatıldı.

        Açıklamada,"Ancak, İslam medeniyetinin en önemli coğrafyalarından olan cennet vatanımızda, İslam toplumun şiarlarından biri olan bu ibadetin devam etmesi ve Cuma namazına gidemediği için milletimizin yaşadığı üzüntünün bir nebze giderilebilmesi adına; Türkiye'de sadece Ankara'da Beştepe Millet Camii'nde, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından belirlenen çok az sayıda katılımla ve salgına karşı gerekli tedbirler alınarak Cuma namazı eda edilecektir. Milletimiz bugün, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş'ın irad edeceği hutbeyi televizyonları aracılığıyla dinleyebileceklerdir" denildi.

        CUMA HUTBESİ

        Diyanet İşleri Başkanı Erbaş Cuma Hutbesi'nde şu ifadeleri kullandı:

        "Giderek artan virüs salgını tehlikesi sebebiyle bugün yine ülkemiz genelinde maalesef Cuma Namazları kılınmayacaktır. Ancak, İslam medeniyetinin en önemli coğrafyalarından olan cennet vatanımızda, İslam toplumunun şiarlarından biri olan Cuma Namazı ibadetinin devam etmesi ve Cuma Namazına gidemediği için milletimizin yaşadığı üzüntünün bir nebze giderilebilmesi adına; salgın tehlikesi bitinceye kadar Türkiye’de sadece bir yerde, şuan içerisinde bulunduğumuz Ankara Millet Camii’nde Başkanlığımız tarafından belirlenen çok az sayıda cemaatimizle Cuma namazı eda edilecektir. Milletimiz televizyonlar aracılığıyla hutbemizi dinleyebileceklerdir. Hayırlara vesile olmasını yüce Rabbimden niyaz ediyorum.

        İnsanlık olarak zor bir dönemden geçiyoruz. Dünyanın çaresini bulmakta aciz kaldığı bir salgın hastalıkla mücadele ediyoruz. Yeryüzünde nice insan hayatını kaybediyor. Millet olarak bizim de acı kayıplarımız var. Vefat eden insanlarımız var. Rabbimden onlara rahmet, bu virüse maruz kalmış olan kardeşlerimize de şifalar diliyorum.

        Bizi zorluklar karşısında diri tutan en büyük gücümüz imanımızdır. İmanı bize lütfeden Rabbimiz, varlıkta ve yoklukta, bollukta ve darlıkta, farklı sıkıntılar karşısında nasıl davranacağımızı bize öğretmiştir. Akıp giden hayatın, acısıyla tatlısıyla bir imtihan olduğunu bize haber vermiştir. Bu imtihan karşısında kulluk şuuruna, tedbir ve sorumluluğa, sabır ve metanete, dua ve tevekküle sarılmamızı emretmiştir.

        Kendisi ve çevresindekiler hakkında sorumluluk bilinciyle davranmak, mümince bir tavrın gereğidir. Yeni tip koronavirüs ortaya çıktığı andan itibaren devletimiz, bizlerin sağlığını korumak için olanca gayretiyle çalışmaktadır. Bu süreçte her birimize de ayrı ayrı görev ve sorumluluklar düşmektedir. Zira hepimiz hem kendi hayatımızı hem de sevdiklerimizin hayatını korumakla mükellefiz. Allah’ın en büyük nimetlerinden biri olan sağlığımızı muhafaza etmekle yükümlüyüz.

        Bu salgın karşısında en önemli görevlerimizden biri, yetkili mercilerin uyarılarına riayet etmektir. Hem hastalığa yakalanmamak hem de hastalığın yayılmasını önlemek için gayret göstermeliyiz. Özellikle yaşlılarımıza ve kronik hastalığı olan kardeşlerimize karşı duyarlı olmalıyız. Asla tedbiri elden bırakmamalıyız. Özensizliğimiz ve dikkatsizliğimiz yüzünden toplum sağlığını tehlikeye atmak, mümine yakışan bir tutum olamaz. Sorumluluğumuzu ihmal ederek kendimize ve başkalarına zarar vermek, büyük bir vebaldir; kul hakkı ihlalidir. Oysa sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.s), tedbirli olmayı, sorumluluk bilinciyle hareket etmeyi, kul hakkını gözetmeyi emretmiştir. Bulaşıcı hastalığı bulunan bir kişiyle musafaha etmeyerek onu geri gönderen Allah Resûlü, bizleri şöyle ikaz etmiştir: “Bir yerde veba olduğunu duyarsanız oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde veba çıkarsa o bölgeden de ayrılmayın!” Peygamberimizin emri gayet açıktır: “Hastalık taşıyan kişi, sağlam kişinin yanına gitmesin!”

        Başımıza gelen her olay elbette Rabbimizin kudreti, ilmi ve takdiri iledir. Ancak yaşadığımız sıkıntılarda, insanoğlunun zaaflarının ve ihtiraslarının da önemli bir rolü vardır. Havanın, suyun ve toprağın kirletilmesi; fıtrata uygun, temiz ve helâl olan şeylerden uzaklaşılması, kötü ve zararlı alışkanlıklar hastalıkların yaygınlaşmasına zemin hazırlamaktadır. Cenab-ı Hak tarafından belirlenen sınırların çiğnenmesi, insanlığı felâkete sürüklemektedir. Nitekim Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurmaktadır:

        “İnsanların kendi elleriyle yapıp ettikleri yüzünden karada ve denizde düzen bozuldu; böylece Allah -dönüş yapsınlar diye- işlediklerinin bir kısmını onlara tattırıyor.” Şura suresinin otuzuncu ayetinde ise, “Başınıza gelen her musibet, kendi yaptıklarınız yüzündendir. O yine de çoğunu affeder.”

        Bu ayet-i kerimelerden de hareketle dünyayla ilişkimizi emanet bilinci ve güzel ahlak çerçevesinde yeniden gözden geçirmek mecburiyetindeyiz. Aksi takdirde dünyamızın topyekûn musibetlere maruz kalması, kaos ve kargaşaya sürüklenmesi kaçınılmazdır.

        İçinden geçtiğimiz bu zorlu günlerde bir diğer görevimiz ise ferasetli ve metanetli olmaktır. Çünkü mümin, sağduyulu, akıl ve mantık çerçevesinde hareket eden, sabırlı insandır. Biliyoruz ki, bu hayatta yaşadığımız her olay, kulluğun gereğidir. Karşılaştığımız her durum, dünya imtihanının bir parçasıdır. Yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim, bu hususu şöyle anlatır: “İnsanlar, denenip sınavdan geçirilmeden, sadece ‘İman ettik’ demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar? Andolsun ki biz, onlardan öncekileri de sınamıştık. Allah, elbette doğru olanları ortaya çıkaracaktır; kezâ O, yalancıları da mutlaka ortaya çıkaracaktır.”

        Bir başka ayet-i kerimede ise şöyle buyrulmaktadır: “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele! Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, ‘Doğrusu biz Allah’a aidiz ve şüphesiz O’na döneceğiz’ derler.”

        Resûl-i Ekrem (s.a.s), dünya imtihanını sabır, tevekkül ve metanetle karşılayan mümini şöyle müjdelemiştir: “Müminin durumu ne hoştur! Her hâli kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde sabreder; bu da onun için hayır olur.”

        O halde, mümin olarak bizlere düşen, imtihan karşısında umutsuzluğa kapılmadan daima gayretli, sabırlı ve dirençli olmaktır.

        Bugün bizlere güç ve güven aşılayacak en önemli imkânımız ise, Rabbimize tevekkül etmek ve O’na sığınmaktır. Tevekkül; önce maddi ve manevi sebeplere sarılmak, sonra da Allah’a dayanmaktır. O’nun yardımına ve desteğine dair sonsuz bir güven beslemektir.

        Tevekkül ve dua, bizi teskin eder; maneviyatımızı canlı tutar. Zorluklar karşısında metanetimizi artırır. Rabbimiz katındaki değerimizi yüceltir. Nitekim Rabbimiz bu konuda bizleri şöyle uyarıyor; “De ki: Duanız olmasa Allah size ne diye değer versin!” Bu ayet-i kerime bu gerçeği en güzel bir şekilde vurgulamaktadır.

        Millet olarak nice zorlukları birlik-beraberlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhuyla aştık. Yaşadığımız bu günleri de tedbir ve tevekkülle, istişare ve sağlam bilgiyle, sağduyu ve basiretle, ilimle, bilgiyle, hikmetle, sabır ve duayla atlatacağız inşallah. Yeter ki sorumluluklarımızın bilincinde olalım. Tavsiyelere, kararlara ve tedbirlere titizlikle uyalım. İyiliğimiz, sağlığımız ve güvenliğimiz için özveriyle çalışan kardeşlerimizin işlerini zorlaştırmayalım. Birlik ve beraberliğin bizi güçlü bir geleceğe taşıyacağı şu günlerde birbirimize karşı daha hassas ve anlayışlı davranalım. Çaresizlik üzerinden toplumu istismar etmek, fitne ve fesat tohumu ekmek isteyenlere fırsat vermeyelim.

        Evimizde geçirdiğimiz zamanı geçmişimizin muhasebesi ve geleceğimizin Allah rızası doğrultusunda inşası için fırsata dönüştürelim. Yuvamızdaki sevgi ve muhabbeti pekiştirmenin gayreti içinde olalım. Çocuklarımızın eğitimini aksatmayalım. Onların bütün günlerini internet, sosyal medya ve ekran karşısında boş meşgalelerle heba etmelerine göz yummayalım. İnen ilk suersinin ilk ayeti ‘oku’ diye başlayan yine ikinci sırada inen suresine kalem ismini veren ve kaleme yemin ederek bşlayan Kur’an’ın inşa ettiği bilgi medeniyetinin çocuklarının elinden kitap ve kalem düşmesin. Akrabalarımıza, komşularımıza, çevremizdeki ihtiyaç sahiplerine gücümüz nispetinde iyilik ve yardımda bulunalım. “Ey iman edenler! Sabır ve namazla Allah’tan yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır.” ayeti gereği sabır ve namazımızla, ibadet ve taatimizle, dua ve niyazımızla, tövbe ve istiğfarımızla Rabbimizin engin rahmetine sığınalım.

        Milletimizin bu musibetten kurtulması için gece-gündüz demeden canla başla hizmet eden başta sağlık çalışanlarımız olmak üzere bütün kardeşlerimize Yüce Allah’tan yardım ve başarı diliyorum. Ülkemizin, İslam âleminin ve bütün insanlığın bu illetten tez zamanda kurtulmasını Cenâb-ı Hak’tan niyaz ediyorum."

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa