Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat Orhan Veli Kanık kimdir? Orhan Veli Kanık şiirleri

        Türk edebiyatının önde gelen isimlerinden olan ve edebiyatta Garip akımının kurucusu olan Orhan Veli Kanık, 67 yıl önce bugün hayatını kaybetti. Peki Orhan Veli Kanık kimdir? Orhan Veli Kanık şiirleri nelerdir?

        ORHAN VELİ KANIK KİMDİR?

        Orhan Veli Kanık, 13 Nisan 1914 tarihinde İstanbul'un Beykoz ilçesinde dünyaya geldi.Nüfus tezkeresi suretine göre asıl ismi Ahmet Orhan olan şairin babasının adı Veli olduğu için, sanatçı Soyadı Kanunu'ndan önce Orhan Veli olarak tanındı.

        Orhan Veli'nin çocukluğu Beykoz, Beşiktaş ve Cihangir ilçelerinde geçti. Eğitim hayatını Anafattalar İlkokulu, Galatasaray Lisesi ve Ankara Erkek Lisesi'nde tamamladı. Ortaokulun yedinci sınıfındayken Oktay Rifat Horozcu ile tanıştı. Birkaç yıl sonra ise bir müsamere sırasında halk evinde Melih Cevdet Anday ile arkadaş oldu.

        REKLAM

        Lisenin ilk yılında edebiyat öğretmeni Ahmet Hamdi Tanpınar'dı. Tanpınar, öğretmeni olduğu sürece Kanık'a öğütler verdi ve onu yönlendirdi. Şair, lise döneminde arkadaşları Oktay Rıfat ve Melih Cevdet'le birlikte Sesimiz isimli bir dergi çıkardı. Sanatçının yaşamının bu evresi aruz vezni kurallarını ve ahengini kavradığı ve ilk şiirlerini yazdığı dönem oldu.

        Lisede tiyatro çalışmalarına da katılan Orhan Veli Kanık, bazı oyunlarda rol aldı. Sonraki yıllarda ise tiyatro alanındaki çalışmalarına çevirmen olarak devam etti ve birçok oyunu Türkçe'ye çevirdi.

        1932 yılında liseden mezun olan Kanık, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde felsefe bölümünde eğitim görmeye başladı. 1933 yılında Edebiyat Fakültesi Talebe Cemiyeti Başkanı olarak seçildi ve 1935'e kadar devam ettiği üniversiteyi bitiremeyerek okuldan ayrıldı. İstanbul Üniversitesi'nde okurken devam ettirdiği Galatasaray Lisesi'ndeki öğretmen yardımcılığı görevine okuldan ayrıldıktan sonra bir sene daha devam etti.

        Kanık, daha sonra, Ankara'ya giderek PTT Umum Müdürlüğü, Telgraf İşleri Reisliği, Milletlerarası Nizamlar bürosuna girdi. Şair, Ankara'ya döndükten sonra eski arkadaşları Oktay Rifat ve Melih Cevdet'le tekrar bir araya geldi ve bu üçlü, benzer tarzda şiirler yazmaya başladı. 1936 yılında, Nahid Sırrı Örik'in şiirlerini yayınlatmaları önerisinin ardından, Varlık dergisinde Orhan Veli'nin, Oaristys, Ebabil, Eldorado, Düşüncelerimin Başucunda isimli şiirleri yayınlandı.

        REKLAM

        1939 yılında, arkadaşı Melih Cevdet Anday'la birlikte araba kazası geçirdi. Bu olayın sonucunda yirmi gün komada kaldı. Kazanın sebebi, Anday'ın sürdüğü arabanın Çubuk Barajı tepesinden aşağı yuvarlanmasıydı. 1941 yılının Mayıs ayında Garip seçkisi yayınlandı. Bu kitapta şairin yirmi dört şiirinin yanı sıra Melih Cevdet'in on altı, Oktay Rifat'ın ise yirmi bir şiiri yer aldı. Kitabın içindeki şiirler kadar ses getiren önsözünü ise Orhan Veli yazdı. Bu kitap sonradan Birinci Yeni olarak da anılacak Garip akımının başlangıcı oldu.

        Garip akımının kurucuları olan Kanık, Horozcu ve Anday, radikal bir tutumla kendilerinden önce gelen hececilerin ve Ahmet Haşim'in şiirleriyle, Nazım Hikmet'in toplumcu-gerçekçi şiirlerini reddettiler. Kitaptaki şiirler ve önsöz edebiyat dünyasında büyük tartışmalara sebep oldu. Özellikle Orhan Veli'nin yazdığı "Yazık Oldu Süleyman Efendi'ye" mısrası üzerinde duruldu. Bu mısrayı kimileri tenkit ederken, kimileri çalıntı olduğunu iddia etti. Bir diğer grup ise Türkçede yazılmış en güzel dizelerden biri olduğunu söyledi. Bu münakaşalar sonucunda mısra çok popüler oldu, hatta Nurullah Ataç'ın deyişi ile "vapurlara, tramvaylara, kahvehanelere kadar" girdi ve bir deyim niteliği kazandı.

        Orhan Veli'nin "Yazık oldu Süleyman Efendi'ye" kadar meşhur olarak gündelik dile giren bir diğer dizesi ise Ahmet Haşim'in "Göllerde bu dem bir kamış olsam" mısrasını hicvetmek için yazdığı "Rakı şişesinde balık olsam" idi. Şair, PTT'deki görevinden askerlik sebebiyle 1942 senesinde ayrıldı. 1945 yılına kadar Gelibolu'nun Kavak Köyü'nde askerliğini yaptı. Bu dönemde sadece altı şiiri yayımlandı.

        REKLAM

        1945 yılında teğmen rütbesiyle terhis oldu ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın Tercüme Bürosu'nda çalışmaya başladı. Fransızca'dan yaptığı çeviriler bakanlığın klasikler serisinden yayınlandı. Şair Şubat 1945'te Vazgeçemediğim isimli şiir kitabını, Nisan 1945'te ise Garip'in sadece kendi şiirlerini içeren ikinci baskısını çıkardı. Bu kitapları 1946 yılında yayımlanan Destan Gibi ve 1947'de basılan Yenisi takip etti.

        Orhan Veli, Yaprak'ın kapanmasının ardından İstanbul'a geri döndü. Aynı yıl 10 Kasım'da bir haftalığına geldiği Ankara'da belediyenin kazdığı bir çukura düştü ve başından hafifçe yaralandı. İki gün sonra İstanbul'a döndü. 14 Kasım günü bir arkadaşının evinde öğle yemeği yerken fenalık geçiren şair hastaneye kaldırıldı. Beyinde damar çatlaması yüzünden başlayan rahatsızlığın sebebi doktor tarafından anlaşılamadı ve Kanık'a alkol zehirlenmesi teşhisiyle tedavi uygulandı, ancak beyin kanaması geçirdiği sonradan anlaşıldı. Aynı akşam sekizde komaya giren şair gece 23.20'de komadan çıkamayarak Cerrahpaşa Hastanesi'nde hayata veda etti.

        ORHAN VELİ KANIK ŞİİRLERİ

        ANLATAMIYORUM

        Ağlasam sesimi duyar mısınız,

        Mısralarımda;

        Dokunabilir misiniz,

        Göz yaşlarıma, ellerinizle?

        Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,

        Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

        Bu derde düşmeden önce.

        Bir yer var, biliyorum;

        Her şeyi söylemek mümkün;

        Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

        Anlatamıyorum

        REKLAM

        İSTANBUL'U DİNLİYORUM

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı

        Önce hafiften bir rüzgar esiyor;

        Yavaş yavaş sallanıyor

        Yapraklar, ağaçlarda;

        Uzaklarda, çok uzaklarda,

        Sucuların hiç durmayan çıngırakları

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

        Kuşlar geçiyor, derken;

        Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık.

        Ağlar çekiliyor dalyanlarda;

        Bir kadının suya değiyor ayakları;

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

        Serin serin Kapalıçarşı

        Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa

        Güvercin dolu avlular

        Çekiç sesleri geliyor doklardan

        Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları;İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

        Başımda eski alemlerin sarhoşluğu

        Loş kayıkhaneleriyle bir yalı;

        Dinmiş lodosların uğultusu içinde

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

        Bir yosma geçiyor kaldırımdan;

        Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar.

        Birşey düşüyor elinden yere;

        Bir gül olmalı;

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı.

        İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

        Bir kuş çırpınıyor eteklerinde;

        Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum;

        Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum;

        Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından

        Kalbinin vuruşundan anlıyorum;

        İstanbul'u dinliyorum.

        REKLAM

        HÜRRİYETE DOĞRU

        Gün doğmadan,

        Deniz daha bembeyazken çıkacaksın yola.

        Kürekleri tutmanın şehveti avuçlarında,

        İçinde bir iş görmenin saadeti,

        Gideceksin

        Gideceksin ırıpların çalkantısında.

        Balıklar çıkacak yoluna, karşıcı;

        Sevineceksin.

        Ağları silkeledikce

        Deniz gelecek eline pul pul;

        Ruhları sustuğu vakit martıların,

        Kayalıklardaki mezarlarında,

        BirdenBir kıyamettir kopacak ufuklarda.

        Denizkızları mı dersin, kuşlar mı dersin;

        Bayramlar seyranlar mı dersin,

        Şenlikler cümbüşler mi?

        Gelin alayları, teller, duvaklar,

        Donanmalar mı?

        Heeey

        Ne duruyorsun be, at kendini denize:

        Geride bekliyenin varmış, aldırma;

        Görmüyor musun, Her yanda hürriyet;

        Yelken ol, kürek ol, dümen ol, balık ol, su ol;

        Git gidebildiğin yere...

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa