Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik Mohsen Namjoo: İstanbul ikinci evim, ilki New York

        Tüm dünyada biletlerigünler öncesindentükeniyor. İstanbul’dada öyle oldu. Hattakonserine gitmek isteyen pekçok kişi bilet bulamadı. Türkiyeonu, o da Türkiye’yi çok seviyor.Hatta, New York’tan sonra ikincievini İstanbul olarak görüyor.Rock ve cazı geleneksel İranmüziğiyle harmanlayan, yaptığı

        müziği “folk” olarak tanımlayanİranlı Mohsen Namjoo, müziğinive İran’dan ayrılışını anlattı. HT Cumartesi'den Mete Aker'in haberi...

        Albüm öncesi son hazırlıkları yapıyorsunuz sanırım...

        Albümü şubat sonu yayınlayacağım, heyecanla bekliyorum. Artistik ve finansal açıdan çok iş yaptık. Sonra Grandelaquent isimli bir Rock albümü gelecek. Elektro gitar, sağlam davullar, çeşitli vokallerim ve yaylı orkestra... Arap ve etkileyici Doğu sound’uyla...

        REKLAM

        Sizden “İran’ın Bob Dylan’ı” diye bahsediliyor.

        “Maystro’yla benzer” denilmesi rahatsız etmiyor, onurlanıyorum. Ancak müzik olarak yanlış, çünkü benim müziğim folk düşüncesinden geliyor. Bob Dylan bana daha çok şair gibi geliyor. Şanslıyım ki 2 sene önce Nobel Barış Ödülü’nü edebiyat dalıyla aldı ve bu da beni teyit etti. (Gülüyor.) Ancak 2 senedir hikâye anlatımı konusunda benzerlikler keşfediyorum.

        Nobel alsanız neyapardınız?

        Kesinlikle hayal bile etmem,hiç düşünmedim. O alanauygun değilim. Ayrıca müzikhayatım boyunca hiçbir ödülkazanmadım. (Gülüyor)

        Türkiye’de çok seviliyorsunuz. Biletler konserden günler önce bitmişti.

        Aslında biraz üzgünüm çünkü biletler pahalıydı. Dürüst olmak gerekirse, bu müziği sevenler çoğunlukla varlıklı insanlar değil. Bütün Türk arkadaşlarımı görmek isterdim. İstanbul benim ikinci evim. Burada harika hissediyorum. İlk evim New York, Tahran değil. Artık İran hakkında yeterince iyi hislerim yok.

        Dünyanın durumumüzisyen olarak sizi nasıletkiliyor?

        Üzüntüden daha fazla. Gerçekbir hikâye yaşamıyoruz ve uyanacakmışızgibi geliyor. DoğuBatıaynı durumda. Facia yeterlibir kelime değil. Sadece politikaçıdan söylemiyorum, ekonomikolarak da öyle. Eski moda solculargibi konuşmayacağım. Bilim,insanlık için ilerleme düşüncesinidestekliyor, yüksek teknolojiyi...Sosyal medya ve bunungibi şeylerse sadece yüzeysel.Kendi sayfalarımız olabilir, diyalogiçinde olabiliriz ama bu diyalogdatez ve antitez yok. Sadecekavga ve düşmanlık var. Artık okadar kullanışlı değil. “Medyanındemokratikleşmesi” olarakanılan bu ilerleme fikrini sevmiyorum.

        Bu yüzden hiçbir sosyalmedya mecrasında hesabım yok.Nostaljik olmakla alakası yok.Bazen hâlâ müzik dinleyip, konsantreolup temiz hava almaya

        çalışıyorum.

        REKLAM

        ‘İRAN’DAYAŞAMAYACAĞIM’

        Yıllar önce doğduğunuzülkeden uzakta yaşamayı tercihettiniz. İran’da kalsanız nelerolurdu?

        Tahran çok değişti. Yıldanyıla değişiyor. Bazen insanlarındilini bile anlamıyorum. Üzerineçokça düşündüğüm bir konu.İran’dan uzakta yaşamayı tercih ederdim. Başta İran’ageri dönmeyi düşünüyordum.Ancak kesinlikle İran’dayaşamayacağım. Artık İran’daalternatif ya da bağımsız sanat

        yok. Müziğin politize olmasıdiyebiliriz.

        Göçmenlik sizi nasıl etkiledi?

        Tamamen pozitif. İlk yıllar üzgündüm, özlemekle geçmişti. Artık hiçbir şey özlemiyorum. New York, beni köklerimi düşünmeye zorladı. Mesela İran folk müziği. İran’da sadece “Batı müziğinde ne yapabiliriz?” diye düşünüyorduk. Fakat New York’ta memleket müziğimi çalışıyorum.

        Çok sayıda besteniz var. Bir kitapta müzisyenlerin kalıcı olma adına üretim yapmaya motive olduklarını okumuştum.

        Buna inanmıyorum. Sanat genelde içgüdüden gelir. Melodiyi sadece düşünürsünüz. “Ünlü olacağız” diye yazmazsınız. Tarih bizim yazmamız için beklemiyor. Tarihi yazan büyük sanatçılar, asla bunu düşünmedi, bilinçsizce yaptılar.

        Sanatçının varlığının amacı nedir?

        Farkındalık. İnsanlara öğretmek. Paylaştıklarınızla ilgili samimi olmak. Onlar için kutsal bir insan olmamaya özen göstermek çok önemli. Sorumlu olup kendi sanatınızı yapmak..

        Türkiye’de olmak sizi nasıl hissettiriyor?

        Seyirciyle olan en ilginç deneyimlerim hep Türkiye’de. Dili anlamıyorlar ama müziğinizi seviyorlar. Her seferin iyisini yapalım diye mutlu, onurlu ve heyecanlıyım. Türkiye’ye çok müteşekkirim. Çünkü ilk ülkemde bu deneyimi yaşamadım. İnsanlar değil ama ülkedeki durum beni dışarı attı.

        ‘TÜRKÇE BİLMEM AMA SEZEN AKSU DİNLERİM’

        Kendi dilinizde müzik yaptığınızda anlaşılma korkunuz oldu mu?

        Benim de anlamadığım ama sevdiğim çok müzik var. Müzikal olarak ölçekler yakın. Birbirimizi hissediyoruz. Sözlerle alakalı değil. Müzik mucizevidir. Uyum sağlaması kolaydır. Ahmet Kaya’yı ilk dinlediğimde sözleri bilmiyordum. Sezen Aksu’nun İstanbul Hatırası da öyle. Şarkıyı söyleme tutkusu yeter.

        Kimleri dinliyorsunuz?

        Bu aralar Güney Afrikalı acapella grubu Ladysmith Black Mambazo’yu dinliyorum. Göçmen olduktan sonra heavy rock da çok dinledim. King Crimson dinlemeyi severim. Geneldeyse Doğu cazı. Hâlâ keşfedecek çok şey var.

        Rap müzik?

        Fanı değilim. Rap’te ilgimi çeken tek şey, dil yoluyla kurdukları iletişim.

        Son yıllarda sizi derinden etkileyen şairler var mı?

        Son 2 yıldır Bijam Elahi ile meşgulüm. 2010’da ölen İranlı bir şair. Son 2 yılda 4 şarkımı onun sözlerine dayalı olarak yaptım. Geçen sene Arthur Rimbaud’yla vaktim geçti.

        Müzik dışında neler yapıyorsunuz?

        Filmleri seviyorum. Geçen hafta ikinci kez Kagemuşa’yı izledim.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa