Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Edebiyat İstanbul'un eski tabelaları

        Sanatçı ve araştırmacı Memo Kösemen, ‘Kaybolan Şehir’ adını taşıyan bir kitap hazırladı. Bu aslında büyük bir proje ve hayata geçmesi 5 yıldan uzun sürdü. Kösemen, başta hobi olarak fotoğraf makinesiyle şehirde karşısına çıkan eski tabelaların fotoğrafını çekmeye başladı. Ardından kentsel dönüşüm geçiren şehirde bu tabelaların da silinip gideceğini fark edip arşivini genişletmeye karar verdi. Sonra İstanbul’u 15 semte bölerek sokak sokak dolaştı. Tabelaların yanı sıra kapıları, pencereleri, ara sokaklardaki bitkileri, çeşmeleri, mezarlıkları da fotoğrafladı. Kaybolan Şehir, Libros Yayınevi tarafından basıldı. 1200 sayfalık kitap, şehir tarihi araştırmacıları, grafik tasarımcıları, tipografi, fotoğraf sanatı, mimari gibi konularla ilgilenen herkes için önemli bir kaynak. Memo Kösemen ile Kaybolan Şehir’i konuştuk. HT Cumartesi'den Ekin Türkantos'un haberi...

        REKLAM

        Kaybolan Şehir üzerinde çalışmaya nasıl başladın?

        Yıllardır fotoğraf makinesiyle gezerim. İlgimi çeken ne varsa çekerim. Eski apartmanların üzerinde yer alan el yazısı tabelalar da bunlar arasındaydı. 2013’te tasarımcı arkadaşım Deniz Tekkul’un “Sign Painting in Istanbul” adındaki Facebook sayfasını görmemle taşlar yerine oturdu. Bu nesnelerin değerini fark ettim. Kentsel dönüşüm İstanbul’u ciddi şekilde etkiliyor. Bu tabelalar da 5-10 yıla silinip gidecek. Zamana karşı bir yarış içinde olduğumu anladım, tabela koleksiyonumu genişletmeye karar verdim.

        Bu proje bize şehrin değişen yüzünü gösteriyor. Başka ne gibi misyonları olacak?

        Allah muhafaza, İstanbul’da büyük bir deprem olursa ileride bu şehrin tüm detaylarını bu projeyle canlandırabilmek mümkün olacak. Çünkü tabelaların yanı sıra; her semtin kendine göre kapıları, pencereleri, eski binalarının detayları, ara sokaklarındaki garip bitkileri, çeşmeler, mabetler, mezarlıklar gibi pek çok ilginç detayı gösteren binlerce fotoğraf da kitapta yer alıyor. Amerika ve İngiltere’de, bilgisayar ya da metal-plastik harf kullanmadan eski tarz çalışmalar yapan “retro” tabelacılar türedi. Aynı durum Türkiye’de de yaşanabilir.

        Başka ilginç örnekler paylaşabilir misin?

        Şişli’de, üzerinde bir yarış atı ve at nalı mozaiği yer alan bina, at yarışından kazanılan parayla yapılmış. Beyoğlu’nda, Henri Rousseau’nun tablolarını andıran bir resim bulunan esrarengiz “Bebekler Apartmanı”. Kasımpaşa’da gördüğüm, tek odalı iki katlı, belki de İstanbul’un en küçük apartmanı... Üsküdar, Bağlarbaşı’nın ara sokaklarında, göz alıcı “kanatlar” ve optik illüzyon görünümü veren akıl dışı bir mozaik deseniyle süslenmiş, “Füze Apartmanı”nın kapısı... Hepsini kayda geçirdim.

        Cumhuriyet döneminin ilk yıllarında yaşamış azınlık sanatçılarının işleri de bu sayede kayda geçmiş oldu. Başka ne gibi bilgilerle karşılaştın?

        Sırf onlar değil, daha yakın zamanda çalışan Türk ustalar da dahil 130’u aşkın tabela sanatçısının imzası da kayda geçti. Tabela ressamlığının; Müslüman olmayan azınlık mensubu ustalarla başlayıp onların çırağı olarak yetişen Türk-Müslüman ustalarla devam ettiğini görebiliyoruz. Bu sanat 1920’lerden 1950’lere ustalaşıyor; 1950’lerden 80’lere yeni nesil ustaların estetik anlayışıyla renkli ve eklektik bir tarza bürünüyor. 1990’lardan sonra ise bilgisayar baskısı tabelalar ve yapışkan plastik harflerin yaygınlaşmasıyla yok olup gidiyor. Cihangir, Şişli gibi semtlerdeki tabelalarda imzası bulunan, ustaların ustası diyebileceğim, üstün bir estetik anlayışa sahip Vrionis isimli bir ressam var. “V. Helvacı”, “A. Levi”, “Bahri”, “Hacopulo” gibi başka isimler...

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa