Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gastro Seyahat Tek kelimeyle efsane: PATARA

        Her gittiğimde etkisi altında kaldığım ender yerlerden Patara’yı sadece Türkiye’nin en uzun plajıyla anlatmak haksızlık olur. Patara’ya Antalya Olympos’tan arabayla gittim. Yaklaşık 2.5-3 saatlik bir yolculuk sonrası Kaş-Fethiye yolundan ayrılarak önce Gelemiş Köyü’ne ulaştım. Köyün içinden geçilerek Patara Antik kentinin başlangıcında ören yeri girişine geliniyor. Ancak antik kent ve plaj öncesi ‘kum tepeleri’ tabelasını takip ettim. Köyün içindeki restoranların ve cafelerin olduğu küçük caddeden geçerek yaklaşık 2.5 kilometre sonra -1 kilometresi taşlı yol- meşhur kum tepelerine ulaştım. Eğer günübirlik gelmişseniz Patara gezisine bu noktadan başlanmasını öneririm.

        Turistler gunbatımı için kum tepelerinde toplanıyor
        -

        AKDENİZ’DEKİ ÇÖL

        Yolun bittiği noktada inanılmaz bir manzara sizi karşılıyor. Karşınızda Dubai’deki gibi bir çöl, üstüne üstlük arkasında da deniz var. Çöldeki kum tepeleri gibi Patara’daki kum tepeleri de rüzgarla yer değiştiriyor. Yeşilçam filmlerindeki çöl sahnelerinin neredeyse hepsi burada çekilmiş. Tamamen doğal olarak oluşmuş ama efsaneye göre oluşumu farklı. Söylenenlere göre denizlerin tanrısı Poseidon, Likyalılar’a o kadar çok kızmış ki her nefesinde Patara’ya azgın dalgalar, kumdan yağmurlar savurmuş. Ne yapacaklarını şaşıran Pataralılar, en sonunda bir karar almışlar ve bütün kadınlar sahilde toplanıp Poseidon’a karşı soyunmuşlar. Poseidon, utanmış, geri çekilmiş ortalığı sessizlik bürümüş ama savurduğu kumlar kalmış. Poseidon iyi ki kızmış da bugün buranın keyfini çıkarabiliyoruz. Kum tepelerinden inip tekrar köyün içinden Patara Antik Kenti tabelasını takip ederek ören yeri girişine geliniyor. Müzekart’ın geçerli olduğu Patara Antik Kenti’ne ve sahile geçiş ücretli. Çünkü Patara Plajı’na antik kentin içinden geçilerek ulaşılıyor.

        Kum tepeleri
        -

        IŞIKLAR ÜLKESİ’NİN BAŞKENTİ

        Antik kentin girişinde tüm görkemiyle zafer takı, sizi karşılıyor. Üç gözlü bu şehre giriş kapısı, M.S. 1. yüzyılda bölge valisi Modestus adına inşa edilmiş. Hemen bu takın yanında Likya tipi lahitlerin bulunduğu mezarlık alan var. Antik kente giriş yapmışken biraz Patara’nın geçmişine uzanmakta yarar var. Patara’nın geçmişinin kazı çalışmaları sırasında ele geçen seramik, taş ve baltalara göre M.Ö. 13 yüzyıla kadar uzandığı yazılıyor. Xanthos Vadisi'nde denize açılabilecek tek yer olması nedeniyle her çağda önemini sürdürmeyi başarmış. Işıklar ülkesi Likya Birliği’ne başkenlik yapan kent, Roma döneminde de önemini kaybetmemiş.

        Apollon ve Artemis'in doğduğu yer
        -

        Roma valiliklerinin adli işlerinin görüldüğü, doğu eyaletlerine bağlantı kurulduğu merkez olmuş. Aynı zamanda Anadolu’dan Roma’ya nakledilen tahılların depolandığı ve saklandığı bir liman olan Patara’yı gezerken tahıl ambarını (Granarium) göreceksiniz. Hristiyanlar için de önemli bir merkez olan Patara, hristiyanların haç rotaları arasında yer alıyor. Çünkü hristiyanlığın öğretilerini Romalılar’a anlatan Aziz Paul, Roma’ya gitmek için Patara’dan gemiye binmiş. Ayrıca ‘Noel Baba’ olarak bilinen Aziz Nicholaos, Pataralı. Kent, Apollon'un önemli bir kehanet merkezi olarak da ün yapmış. Apollon tapınağının burda olduğu söyleniyor. Ancak henüz bulunamamış.

        Tiyatro ve şehir manzarası
        -

        APOLLON’UN DOĞDUĞU YER

        Apollon demişken şehir kapısını geçer gecmez Liman Hamamı okunu takip ettiğinizde efsaneye göre Apollon ve Artemis’in doğduğu yere geleceksiniz. Hemen Liman Hamamı’nın yanında hurma ağaçlarının öbek yaptığı güzel bir bölge var. Efsaneye göre tanrıların tanrısı Zeus’tan hamile kalan güzeller güzeli Leto, tanrıça Hera’nın gazabından kaçar. Leto’yu hiçbir şehir kabul etmez, Patara hariç. Ancak Pataralılar, Hera’dan korktukları için sancıları artan Leto’ya yardım etmezler. Doğum sancısı tanrıçası Eileithya, Leto’nun kollarına hurma ağacı dalları sarar ve Leto’nun ağrıları diner. Leto önce ay ve avcılık tanrıçası Artemis’i sonra da güneş ve sanat tanrısı Apollon’u doğurur. Bölgede başka hiç bir yerde hurma ağacı bulunmazken, Patara’da sadece bu bölgedeki hurma ağaçları hayli dikkat çekiyor. Ben de Olympos’tan geldim ama ne Zeus’la ne de Hera ile sorunum var. Derdim sadece gezmek ve görmek.

        REKLAM

        DEMOKRASİNİN İLK BİNASI

        Patara’yı gezerken eğer arabanız yoksa biraz fazla yürümeniz gerekecek. Ana yolda ilerlerken bazilikayı geçtikten sonra tiyatronun da olduğu bölgeye geliyorsunuz. Burada da karşınıza çıkan ilk bina Patara Meclis Binası. Likya Birlği şehirlerinin temsilcilerinin buluştuğu 1.400 kişi kapasiteli bu bina, dünyanın en eski meclis binası. Bir yerde demokrasinin ilk adımlarının atıldığı bina. Patara Meclis Binası, TBMM tarafından restore ettirilmiş. Meclis Binası’nın hemen yanında tiyatro yer alıyor. M.S. 1 veya 2. Yüzyılda yapılan tiyatro 6 bin kişi kapasiteye sahip. Oldukça iyi korunmuş tiyatro aynı zamanda şehir manzarasının en iyi izlendiği Kurşunlu Tepe’ye sırtını vermiş.

        Meclis binası
        -

        DÜNYANIN İLK DENİZ FENERİ

        Tiyatronun en üst sıralarına oturduğunuzda, Meclis Binası, Liman Caddesi, Korinth Tapınağı, liman ve tahıl ambarını görebilirsiniz. Tiyatrodan çıkıp iki tarafı sütunlarla kaplı Liman Caddesi’ne geldiğinizde yolun sonunda su birikintisi olduğunu göreceksiniz. Liman, antik çağdaki görkeminden çok uzak, bataklık ve kumlarla kaplanmış.

        Liman kalıntıları
        -

        Eşen Çayı’nın yıllarca getirdiği kumların doldurduğu liman, bin 400’lerin sonundaki Rodos depreminin ardından meydana gelen tsunami, Patara’yı adeta vurmuş. Tsunami, dünyadaki ilk fener olarak gösterilen ve Roma İmparator’u Neron tarafından yaptırılan deniz fenerini yıkmış. Deniz fenerini kaybeden, limanı kumla dolan Patara, sessizliğe bürünmüş.

        Liman caddesi
        -

        EN UZUN PLAJLARDAN

        Günümüzde yerli ve yabancı turistlerle antik çağdaki kadar olmasa da önemli bir canlılığa sahip Patara’nın plajına, otoparktan sonra tahta döşenmiş yoldan ulaşıyorsunuz. Her tarafın incecik kumlarla kaplı sırtında kum tepeleri bulunan Patara Plajı, yaklaşık 12 kilometre ile Türkiye’nin en uzun plajlarının başlarında gelir.

        Patara plajı
        -

        Deniz suyu çok sıcak değil ancak oldukça sığ. Yetişkin bir insanın belinin altındaki suyu aşarak, derin sulara ulaşmak için baya yürümek gerekiyor. Çocuklu aileler için ideal bir plaj. Plajda şemsiye ve şezlong kiralama imkanı bulunuyor. Duş ve tuvaletler de var ancak yeterli sayıda değil. Patara Plajı akşamları kapanıyor. Çünkü caretta caretta deniz kaplumbağlarının önemli üreme alanlarından birisi olan Patara Plajı, koruma altına alınmış.

        Plajda hizmet veren tesis
        -

        YEMEK SINIRLI

        Ucsuz bucaksız Patara Plajı’nda sadece tek bir tesis bulunuyor. İstenildiğinde doğaya ters düşmeyen tesislere örnek olabilecek sade ağaç bir yapıya sahip bu tesiste yeme ve içme ihtiyaçlarınızı karşılayabilirsiniz. Ancak seçenekler kısıtlı. Gözleme, hamburger, patates kızartması gibi daha çok fastfood yiyeceklerin bulunduğu, self servis hizmet veren tesiste, alkollü ve alkolsüz içecekler var. Ben bu gidişimde patatesli gözleme yedim, fena değil, yenebilir. Patara Plajı’na gelmeden önce ise Gelemiş Köyü’nda küçük güzel restaurantlar, ev yemekleri yapan, pideciler de var. Ayrıca güzel dizayn edilmiş cafeler de köyün şirin caddesinde bulunuyor.

        GÜN BATIMI MÜTHİŞ

        Antik kenti gezdik, denizde yüzdük, plajda yedik içtik tam gitme vakti geldi dediğiniz anda sakın kalkıp gitmeyin. Güneşi, Patara Plajı’nda batırmadan giderseniz gerçekten büyük şey kaçırmış olursunuz. Güneş ufukta yavaş yavaş denize yaklaşırken, insanlar da kum tepelerinin eteklerinde yerlerini almaya başlıyor. Birazdan muhteşem bir ışık şov ve bulutların dansı başlayacak. Denizden gün batımının izlendiği sanırım ender plajlardan birisi Patara. Açık bir günde tam güne batarken Rodos'un siluetinin belirdiği söyleniyor ancak ben görmedim. Ancak gün batımı tek kelimeyle muhteşem.

        Gün batımı
        -

        Uzak doğuda özellikle Tayland’da bu tür güneşin denizden battığı plajların hergün dolup taştığına şahit oldum. Yoga yapanlar, dans edenler, birşeyler içenler, her milletten insanlar bu plajlarda toplanır ve gün batımını izler. Sadece günbatımının izlendiği barlar cafeler vardır Tayland ve Filipinler, Endenozya ve Hindistan’da. Bu plajların adları neredeyse dünyanın her yerinde bilinir. Dünyanın pek haberi olmadığı Patara’daki müthiş günbatımını izleyip, turuncu gökyüzünün altında birşey içeyim dedim ancak tesistekiler çoktan dükkanı kapatmışlar. Başka birşey demeye gerek var mı?

        PANSİYON VE BUTİK OTELLER

        Günü bitirdik, sıra geldi kalmaya. Fethiye, Kaş ve Kalkan gibi yerlerden günübirlik gelmemiş ve Patara’da gecelemek istiyorsanız güzel seçenekler var. Patara Antik Kenti ve plaja yakın yerlerde yerleşim yok, onu baştan söyleyeyim. Gelemiş Köyü civarında irili ufaklı pansiyonlar, kamp alanları bulunuyor. Ayrıca özenilerek yapılmış butik oteller konaklama için iyi tercih olabilir.

        Plaja giden yol
        -

        KAŞ’TAN DOLMUŞ VAR

        Patara’ya uçakla gidecekler için Dalaman Havaalanı daha yakın, yaklaşık 1.5 saat, 110 kilometre uzaklıkta.Ancak havaalanından Patara’ya toplu ulaşım yok. Havaalanından Fethiye’ye buradan da Kaş’a giden otobüslere binerek, Patara kavşağında yolda inmeniz gerekiyor. Kaş ve Kalkan’dan kalkan dolmuşlar, bu kavşaktan geçerek Patara’ya gidiyor. Patara’ya, Kalkan 17, Kaş 43, Fethiye de 75 kilometre uzaklıkta. Antalya’ya ise yaklaşık 4 saatlik mesafede.

        Yener Yalçın instagram hesabı için tıklayın

        Yener Yalçın Youtube kanalı için tıklayın

        Yazı Boyutu
        Habertürk Anasayfa