Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Korona farkı: Zarar 190 milyon TL

        1990'lı yılların ilk yarısı...

        Türk sineması, deyim yerindeyse can çekişiyordu.

        Cengaver sinemacılar, 'Çıkmadık candan umut kesilmez' diyerek para kazanamayacakları, hatta büyük olasılıkla zarar edecekleri filmler çekiyordu.

        Üniversite öğrencisiyken çalıştığım dergiye 'Yengeç Sepeti' hakkında haber yapmak için sete gittim.

        Filmin senaristi, yönetmeni ve ortak yapımcısı Yavuz Özkan.

        Başrol oyuncuları; Sadri Alışık, Macide Tanır, Mehmet Aslantuğ, Derya Alabora, Oktay Kaynarca ve Şahika Tekand.

        Çekim arasında yenen yemekte Sadri Alışık ve Yavuz Özkan ile sohbet ederken konu eski günlere geldi.

        Bir yıl içinde 300 filmin çekildiğine şahit olan Sadri Alışık ile Yavuz Özkan'a sordum. Ne olacak Türk sinemanın hali?"

        Sinema, 1980 askeri darbe döneminde de büyük zorluk yaşamıştı.

        Güngörmüş, vakur iki adam cevapladı; "Sinema, var olduğu ilk günden beri ne badireler atlattı. Ne savaşlar, ne olaylardan geçti. Tv'nin ve videonun tehdidini bertaraf etti. Türk sineması; o savaşlara, o olaylara, Tv ve videonun tehdidine ek olarak ne darbelerden, ne terör ortamlarından, ne ekonomik krizlerden de geçti. Seks furyası da cabası... Sinema, zaman zaman tökezlese de hep ayakta kaldı. Kalmaya da devam edecek. Çünkü insanlar bir salonun içinde eş duyguları yaşamaktan keyif alıyor."

        İşte sinemanın büyüsü bu; insanlar bir salonun içinde eş duyguları yaşamaktan keyif alıyor.

        Sohbetin devamında Sadri Alışık ile Yavuz Özkan, şunları da söylemişti; "Yabancı filmler çok izleniyor. Türk sinemasının yolunun açılmasının tek yolu ise kendi hikâyelerimizi çekmek. Ve bunu da her yeni teknolojik gelişmenin nimetlerinden faydalanarak yapmak. Ve sinema salonlarını konforlu hale getirmek."

        Sadri Alışık ile Yavuz Özkan'ın dedikleri 2000'li yılların başından itibaren gerçekleşmeye başladı.

        2005'ten itibaren çıkarılan yasalar çerçevesindeki yaptırım ve önlemlerle korsancılığın önüne geçilmesiyle cengaver sinemacılar, yeni teknolojik gelişmelerin nimetleriyle çektikleri kendi hikâyelerimizi girişimci tüccarların iş birliğiyle izleyiciye sununca Türk sineması aldı başını gitti.

        Film üretimi açısından da izleyici sayısı açısından da 1965 - 1975 arasında yaşanan 'Altın Yıllar'a dönüldü.

        Pandemiden önce birçok film için oluşan bilet kuyruklarından biri.

        İşler ziyadesiyle yolunda gidiyordu.

        Ve birdenbire 'Ne olacak sinemanın hali?' sorusu yeniden gündeme geldi.

        Bu kez, bu soru sadece Türk sinemasını değil, dünya sinemasını da kapsadı.

        Sinema, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra ilk kez küresel anlamda bu kadar zor durumda kaldı.

        Çünkü ilk kez bir pandemi tehdidiyle karşılaştı.

        Bütün dünyada sinema salonları kapatıldı, film üretimi durdu.

        Tarihinin en derin darbesiyle karşılaşan sinemanın hali ne olacak?

        Görünen o ki aşı bulununcaya veya pandemi "Yeter. Benden bu kadar, can almaktan yoruldum. Yolcudur Abbas, bağlasan durmaz" diyene kadar tüm sektörlerde olduğu gibi sinemada da tam anlamıyla bir normalleşme olmayacak.

        Türkiye'de sinema salonları, pandemi nedeniyle İçişleri Bakanlığı tarafından 16 Mart'ta kapatıldı.

        Yeni normalleşme süreci çerçevesinde 1 Temmuz'da ise açıldı.

        Sinema salonlarında pandemi önlemleri alınıyor.

        Ne var ki ortada film yoksa bunların bir anlamı olmuyor.

        Çok film üreten şirketler, izleyicilerin sinema salonlarına girmek istemeyeceğini düşünerek pandemi sürecinde yüksek maliyetli filmlerinin çekimlerini erteledi.

        Az sayıda çekilen Türk filmi, yeni sezonda eylülden itibaren gösterime girecek.

        Gösterimi ertelenen yüksek maliyetli filmlerin beyazperdeye ne zaman yansıyacağı izleyicinin sinemalara gitme eğilimine göre belirlenecek.

        O eğilimin ilk göstergesi de bu hafta sonundan itibaren gözler önüne serilecek.

        Türkiye'deki 2.826 salondan 913'üne 337.914 koltuktan 122.383'ün sahip olan en büyük sinema salonu grubu CGV Mars Cinema Group, Cinemaximum salonlarının % 90'ını 7 Ağustos'ta açtı.

        İlk etapta gösterime 'Nuh Tepesi', 'Araf 4: Meryem', 'Şeytanın El Kitabı', 'Gece Nöbeti', 'Mürit', '47 Metre Derinde: Kafes', 'Bir Yalnızlık Şarkısı' ve 'Gölgelerin Aşkı' girdi.

        CGV Mars Cinema Group, COO'su Nurdan Ulu Horozoğlu, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada salonlarının tamamını yeni sezonun başladığı eylülde açacaklarını dile getirdi.

        16 Mart'tan 7 Ağustos'a kadar olan süreç baz alınacak olursa Türkiye'deki sinema sektörünün zararı bir önceki yılın aynı dönemine oranla 190.600.735 TL.

        PANDEMİDEN ÖNCE 2020'NİN EN ÇOK İZLENEN 5 FİLMİ

        ELTİLERİN SAVAŞI

        İzleyici Sayısı: 3.629.218

        Hasılat: 63.414.369 TL

        RAFADAN TAYFA GÖBEKLİTEPE

        İzleyici Sayısı: 3.440.320

        Hasılat: 55.684.885 TL

        BABA PARASI

        İzleyici Sayısı: 1.872.347

        Hasılat: 31.736.151 TL

        BAYİ TOPLANTISI

        İzleyici Sayısı: 1.037.491

        Hasılat: 18.612.510 TL

        SIFIR BİR

        İzleyici Sayısı: 868.734

        Hasılat: 15.465.217 TL

        REKLAM
        Yeni dönem başlıyor
        Haberi Görüntüle
        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa