Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Tenis Fatih Altaylı: Kulüpler böyle yönetilirse borç olur - Futbol Haberleri

        Türk basketbolunun duayen ismi Doğan Hakyemez'in vefatıyla başlayan programda konuşan Altaylı, "Allah rahmet eylesin, Doğan Hakyemez'i pek tanımazdım, tanışıklığım yoktu. O yüzden iyi ya da kötü bir şey diyemem. Ölünün arkasından da konuşulmaz, nur içinde yatsın. Geride kalanlara baş sağlığı dileyeyim. Başka da bir şey diyemiyorum çünkü tanımıyorum. Spor adamı, spora gönül vermiş bir adam olduğunu biliyorum da şahsen tanımıyorum. Nur içinde yatsın." ifadelerini kullandı.

        "YANKI EREL'E KEŞKE SPONSOR OLUNSA"

        Wimbledon'da gençler kategorisi çift erkekler finalinde şampiyon olarak bir ilki başaran Yankı Erel ve partneri Virtanen'i yorumlayan Altaylı,"Wimbledon'da şu oldu bu oldu, Djokovic bilmemkaçıncı kez şampiyon oldu, Nadal bilmemkaçıncı kez yarı finalde, finalde elendi falan. Wimbledon'da beni ilgilendiren tek olay var. 100 küsür yıllık tarihinde, Türk spor tarihinde ilk kez bir genç Türk tenisçi Wimbledon'da şampiyon oldu. İlk kez bir grand slamde şampiyon oldu, gençlerde mençlerde anlamam. Finlandiyalı partneriyle şampiyon oldu Yankı Erel. Bursalı bir ailenin oğlu, nereden tanıyorsun dersen şu anda program yaptığımız televizyonun genel yayın yönetmeni Cüneyt Başaran'ın çok yakın aile dostu, yeğeni. Cüneyt bu çocuktan hep bahsederdi, Bursa'da oynarken yeteneğinden ötürü 'Bursa'da yeterli eğitimi almıyor' denilerek TED Tenis Akademisi'ne yatılı olarak geliyor. Bir yandan eğitimini sürdürüyor, tenis oynuyor. Üst düzey sporlarda ikisini bir arada yapmak zordur. Tenisçi çocukların aileleri bilirler, büyük bir adanmışlık gerekiyor."

        "Yankı daailesi de bu adanmışlığı gösteriyor. Gençlerde, çiftlerde de olsa Wimbledon'da bir şampiyon çıkardık. İnşallah Yankı'dan daha da büyük başarılar, daha da önemli şeyler bekleriz. Fakat benim anladığım kadarıyla Yankı artık TED'e de sığmayacak noktaya gelmek üzere. Keşke Türkiye'de sponsor bulunsa, sponsorlar olur olmadık şeylere para harcamak yerine Yankı'ya belli bir katkıda bulunsa, dünyanın önemli antrenörleri, önemli tenisçileriyle belki bir Doğu bloku ülkesi, Romanya'da belki Çekya'da, Sırbistan'da hiç değilse biraz daha makuldur. Ve oralarda teknik eğitim çok daha güçlü. Daha üst düzey bir tenisçi olarak belki ATP sıralamasında ilk 100'de değil, Marsel İlhan'ı zaman zaman da olsa gördük, ilk 10'da ilk 20'de görebilsek keşke Yankı'yı. Çünkü belli ki böyle bir yeteneği var." yorumunda bulundu.

        Serena Williams ve Angelique Kerber üzerine de konuşan Altaylı, "Serena Williams, 36-37 yaşına geldi. Araya bir çocuk sıkıştırdı. Hamileliği nedeniyle 1 yıla yakın tenis oynayamadı, sıralamada gerilere düştü. Çocuğunu büyütürken hem kariyer yaparım hem çocuğumu derken finale kadar geldi, tebrik etmek lazım. Kerber'in 'Tenise büyük yer verilmiyor' yorumu, bütün dünyada olan bir şey. Almanya teniste bir zaman muazzam ülkeydi, Boris Becker mesela, 17 yaşında Wimbledon şampiyonu oldu. Kendi stilini yaratmıştı, muazzam atletikti, havada uçarak, yere atlayarak muazzam kurtarışlar yapardı. Steffi Graf çıktı daha sonra o da zaman zaman iyi başarılar elde etti. Kerber zaten kendini gösterdi, bir şeyler olacağı belliydi. Ancak Wimbledon'da kadınlar tarafı biraz ne yazık ki zayıf, zaman zaman garip şampiyonlar çıkıyor. Ya Williams'lar var ya da alakasız birileri. Karşılarında önemli biri çıkmıyor. Martina Navratilova acayip birisiydi, şöyle deniyordu 'Erkek tenisçilerle maç yapabilecek tek kadın tenisçiydi' deniyordu. Tenisin o denli uzmanı değilim ancak 'ATP sıralamasında ilk 50'de olan tüm erkek tenisçiler, 1 numaradaki kadın tenisçiyi yenecek düzeydedir' derler, herhalde öyledir." dedi.

        KIRKPINAR'DA V.A.R. KULLANILMASI

        Tarihi 657. Kırkpınar Yağlı Güreşleri'ni yorumlayan Altaylı, V.A.R. uygulamasının kullanılmasını ise "Komik tabii. Hakem olsa o güreşçi üzerime geldiği anda elim ayağıma dolanır. Pehlivanların bazılarını geçmişte çok yakından tanıdım, ailemizin içerisinde yardımcı niyetine çalışanlar vardı, pehlivanlıklardan gelmeler vardı. Allah muhafaza böyle bir kuvvet olamza. Acı kuvveti dedikleri şey vardı onlarda. Gerçi ben bu sporun meraklısı değilim, hoş bir spor dalı olarak görmüyorum ama dünyada meraklısı çok. Meğersem V.A.R. birkaç yıldır uygulanıyormuş, duyunca şaşırdım doğrusu ama hakemlere de Allah kolaylık. Üstünüze bir başpehlivanın gelmesi, 1,60'lık futbolcunun gelmesine benzemiyor." ifadeleriyle değerlendirdi.

        FRANSA'YA "İLK AFRİKA ŞAMPİYONU" YAKIŞTIRMASI

        2018 Dünya Kupası'nda şampiyonluğa Fransa'nın ulaşması üzerine konuşan Altaylı, Fransa'daki entegrasyonu yorumladı. Göçmen kültürünün, olumlu sonuçlar verebileceğini dile getiren Altaylı, "Burada en başından beri Fransa, Belçika ve Hırvatistan'a dikkat çektim hatırlarsan, benim içimdeki takımlar bunlardı. Arjantin ve Brezilya'nın olmayacağını söylemiştim. EURO 2016'da da Hırvatistan'ın sürpriz yapabileceğini söylemiştim, orada olmadı. Hırvatistan bir kere istikrarlı bir takım. 4 turnuvadır hep bir yerlerde oluyor. Hep iyi top oynuyor, şanssızlık eseri eleniyorlar, bize de elendikleri gibi penaltılarla falan. Belçika'nın iyi jenerasyonu olduğunu zaten biliyorduk, geçen Dünya Kupası'ndan beri geliyorlardı. Fransa ise müthiş yıldızların olduğu ve bu yıldızların çok genç yaşta ortaya çıktığı bir şey oldu. Ancak bir kez daha söylüyorum, Fransa, Fransa değil. Yüzde 80'i göçmen, yüzde 50'si müslüman. Fransa'da da bu tartışma sürüyor. Halil Özer'le konuştuk, röportaj yayınlanacak Fransa'da bu kupa, ırkçılık karşıtlığını veyahut Fransızların, göçmenlere bakış açısını değiştirmedi tam aksine körükledi. 10 yıldır konuşuluyordu bu, Fransa Milli Takımı'ndaki göçmen ağırlığı tartışılıyordu. Pek çok Fransız diyordu ki 'Bu bizim takım değil' Keza Fransa'daki göçmenler de bunu farklı biçimde tartışıyorlar. Instagram'da bir göçmen Fransız, diyor ki 'Fransız Milli Takımı'ndaki Kongolular'ı kutluyorum' diyor. Ayrımcılık hiçbir yerde bitmiyor. Bunlar tabii ki Fransız, mesele o." dedi.

        "HERKESİN DERS ÇIKARMASI LAZIM"

        Fransa'nın şampiyonluğundan herkesin ders çıkarması gerekiğini dile getiren Altaylı, "Bundan herkesin ders çıkarması lazım, burada entegrasyonun önemi ortaya çıkıyor. Fransız mantalitesi, Afrikalı sporcu bedeni, Fransız kafası bir yere gelince Düyna Şampiyonu oluyorsun. Demek ki göçmenlik, göçmen kabul etmek kötü bir şey değil çıkıyor ortaya. Bu entegrasyonun olumlu sonuçlar çıkarabilecek şekilde yönlendirilebileceğini gösteriyor. Fransa'daki göçmen çocuklar, eşit şartların olmamasından dolayı daha çok paranın bulunduğu spor branşlarına, futbola yöneliyorlar. Orada parlıyorlar. Fransız futbol ekolü de bunları yoğurup mantalite olarak da iyi sporcular çıkarıyor. Mbappe, 19 yaşında ama olgun bir adam görüyorsun. Sadece fizik olarak değil, duruşu, tavrı... Niye çünkü bir Fransız eğitiminden geçmiş ve Fransız kültürü almış Afrikalı kanının üzerine. Bu iyi bir şey. Bundan ne göçmenler ders alıyor, Fransızların damarına 'Biz olmasaydık şampiyon olamazdınız' diyerek Fransa da 'Biz sizi saymıyoruz, futbolu sevmiyoruz' diyorlar çünkü rugby, Fransa'da birinci spor olmaya dopru gidiyor, sırf bu nedenle. Göçmenlere tepki... Çünkü futbol, artık Afrikalı sporu oldu, tamamen Afrikalılar oynuyor diye, tamamen Fransızların oynadığı rugby'ye kayıyorlar. L'Equipe'i aç 365 günün 100'ünde rugby'yi manşet yaptı." yorumunda bulundu.

        FRANSA'DA ANAYASADAN "IRK" SÖZCÜĞÜNÜN ÇIKARILMASI

        Fransa'nın anayasasından ırk sözcüğünün çıkarması üzerine konuşan Altaylı, "Tam da bugüne denk geldi. Holland'ın fikriydu bu, bunu yapmak Macron'a nasip oldu. Anayasanın birinci maddesindeki ırk kelimesini, ırkçılık değildi zaten o ama gene de ırk diyordu, ırkk kelimesini çıkardılar. Şöyle bir vurgu yapıyorlar, 'Biz zaten en üstün ırk olan insan ırkının ortak mensubuyuz. Tek bir ırk vardır, insan ırkı' Fransa Anayasası'nda yapılan bu değişiklik, umuyoruz ki, onların anayasası da bizim gibi biraz, anglosakson ya da Amerikalılar gibi değil, zaman zaman değiştiriyorlar, umarım bu değişiklik, Fransızların da kalbine nakşolur. Yoksa Fransa'da Le Pen'in yükseldiğini, ırkçılığın arttığını görüyoruz. Özgürlüğün, eşitliğin, kardeşliğin beşiği olduğunu söyleyen Fransız Devrimi'ni yapan Fransızların böyle bir duruma gelmesi umut kırıcı biraz insanlık açısından. Devşirme sporcu terimini biz de kullanıyoruz ancak Fransa'daki gibi değil. Fransa'da bunlar, Fransa'da yaşıyorlar, Fransa pasaportuna sahipler. Aileleri göçmüş ve orada doğmuşlar. Bizimki öyle değil, adam Kübalı, Afrikalı hiç Türkiye'yle alakası yok sadece para karşılığı gelip koşuyor. Nüfusları 4 milyonu bulmuş, Türkiye'ye gelmiş Suriyelilerden iki tane şampiyon çıkarsa bunlara devşirme diyemeyiz, bizim adamımız olacaklar, Türk vatandaşlığı verildilerse. Kastımız o değil, kastımız ülkede yetişmemiş, hazır olarak alınmışlar. Bunların sana kalıcı bir faydası olmasını beceremiyorsan anlamı yok. O sporcuları yetiştirenler Fransa. Mbappe, başka ülkede yetişmiş ve 18-19 yaşından sonra Fransa'yı seçmiş bir çocuk değil. Fransız altyapısında büyümüş, vücut beden özellikleri Afrikalı ama kafa ve milliyet Fransız." ifadelerini kullandı.

        "Fransa, Afrika Uluslar Topluluğu'nu oynattı ve şampiyon yaptı. Dediğim gibi yüzde 80'i göçmen, büyük bölümü Afrika, bir iki tane ada ülkesi var, yüzde 50'si de müslüman. Afrika karmasını, Fransa Milli Takımı diye oynattılar yani."

        "FİNALİ CÜNEYT ÇAKIR YA DA MAZIC'İN YÖNETMESİ GEREKİRDİ"

        Fransa - Hırvatistan maçını değerlendiren Altaylı, Nestor Pitana'nın performansına da değinerek final maçını Milorad Mazic ya da Cüneyt Çakır'ın yönetmesi gerektiğini dile getirdi ve şunları söyledi:

        "Çok güzel bir maçtı, bu kadar güzel bir final bekliyordum diyemem. Niye çünkü Fransa'nı ndaha önceki maçlarında oynadığı futbol biraz kısır futboldu. Bazıları ona savunma futbolu diyor ama ben öyle düşünmüyorum, Fransa savunma futbolu oynamadı. Rakiplerine üstünlük kurabildiği bir futbol da çok sergilemedi. İlk kez bu maçta sahada üstünlük kuramasa da skorda üstünlük kurdu. Gerçi burada hakemin de fonksiyonu vardı. Griezmann'a yapılan ilk faul, faul değildi. 'Bak şimdi Allah'ın işine gol olur' dedim, çünkü genelde bu abuksubuk işler futbolda gol oluyor. Sonrasında Perisic, şahane bir gol attı. Tartışmalarla ortaya çıkan bir penaltı... Benim fikrim, net penaltı olduğu yönünde. Herhalde hakem Avrupa dışından olsun diye Pitana'ya verdiler herhalde. Yoksa ya Milorad Mazic'in ya da Cüneyt Çakır'ın yönetmesi lazımdı finali. Her ikisinin performansı, Pitana'dan daha iyiydi. Hırvat basını da Pitana'ya 'Putana' demiş olabilir başlıklarında. Olmayan faulden gelen ilk gol olmasaydı, maç bambaşka bir havaya da bürünebilirdi. Maç boyunca üstün oynayan, pozisyon bulan taraf Hırvatistan'dı. Fransa ise olmayan 3 pozisyondan 3 gol çıkardı, kaleye şutu olmadan."

        "MBAPPE'NİN DEPARINI, TORUNLARIMA ANLATIRIM"

        Luka Modric'in, turnuvanın en iyi oyuncu seçilmesi üzerine konuşan Altaylı, "Modric'in en iyi oyuncu seçilmesini finale çıkmasına bağlıyorum çünkü Modric çok iyi bir orkestra şefliği yaptı, final maçı hariç. Ama 'Ulan ne hareket be' dediğin hiçbir hareketi de yapmadı, Hazard yaptı, Mbappe, De Bruyne yaptı. Başka oyuncuların futbol adına 'Off' dediğin şeyleri vardı ama FIFA büyük ihtimal Hırvatistan'ın finale çıkmasından ötürü... Mbappe, Arjantin maçında, çimde futbol ayakkabısıyla, atletizm ayakkabısıyla değil, Usain Bolt'tan daha hızlı koşmuş. O akıl alır bir şey değil. Arjantinli oyuncu bile onun oradan gelip kendisini geçeceğini düşünmemiştir herhalde. Bunu ben torunlarıma da anlatırım. Modric'te olağanüstü bir şey görmedik. Şahane görevini yaptı, finale gelmesinde büyük rol oynadı. Rakitic çok kötüydü. Rakitic bir kademe daha iyi oynasaydı, maça ortak olabilirlerdi." ifadelerini kullandı.

        DÜNYA KUPASI'NIN KUPA TÖRENİ VE İLGİNÇ GÖRÜNTÜLER

        Yağmur altında yapılan Dünya Kupası şampiyonluk seremonisini de değerlendiren Altaylı, "Hırvatistan Cumhurbaşkanı ne kadar hoş. Kadın şahaneydi, herkese sarıldı, öpüştü, samimi görüntüler. Sırf Putin'e şemsiye tutulması da süperdi, sonra herhalde fırçayı yiyince herkese bir şemsiye geldi. Macron'un tribündeki fotoğrafları da, hoplayıp uçuyor, çok güzel... Futbol bu işte. FIFA ve UEFA başkanları için 'Bunlar çok köylü adamlar' derdim, dün de herhalde gördün. Infantino'nun yanında iki devlet başkanı oturuyor, bir yanında Macron diğer yanında Putin. İkisi de kravatlarını takmış, herif hamal gibi orada yaka bağrını açmış böyle oturuyor. Ya FIFA başkanısın be kardeşim, törende dandikten bir kravat bağlamış sonra. Bunlar hoşuma gitmiyor, her işin bir asaleti var, klası var. Bunlar hanzolar demiştim, ilk olarak Platini. Köylü diyerek kimseye hakaret etmek istemem ama yani oraya oturmuşsan köy kahvesi tarzıyla olamazsın ama böyle adamlar. Nerede o eski adamlar. Blatter üçkağıtçı..." yorumunda bulundu.

        BELÇİKA - İNGİLTERE MAÇI...

        2018 Dünya Kupası'ndaki üçüncülük maçını yorumlayan Altaylı, Fransa ve Belçika'nın birkaç turnuva daha favori olabileceğine dikkat çekerek "Belçika, İngiltere'yi çok rahat geçti çünkü harika takım. Bireysel olarak Belçika ve Fransa en iyi takımlar. Her alanda dünyanın en iyisi diyebileceğin üç adamdan birisi o adamlarda. Fransa, bir dahaki turnuvanın ve bir sonraki Dünya Kupası'nın en büyük adayı aslında çünkü çok genç bir kadro. Bunlar en az iki turnuva, belki 2 Dünya Kupası daha oynayacak kapasitedeler. Belçika biraz daha yaşlı ama onlarda da böyle bir potansiyel var. Hırvatlar bir daha böyle bir jenerasyon bulabilirler mi bilmiyorum. Baktığın zaman püri pak Hırvatlar'dan oluşuyor. Fransa gibi biraz Afrika takviyesi yapabilseler neler olurdu düşünmek lazım." dedi.

        Hırvatistan ve İzlanda'nın nüfusları ve başarıları üzerinden Türkiye eleştirileri yapılmasını değerlendiren Altaylı, "Nüfusla çok alakası olduğunu düşünmüyorum. İsrail mesela şu an en çok patent, bilim üreten ülkelerden biri. Nüfusu ne kadar kilometrekaresi ne kadar. Bu işler, arazi metrekaresi veya insan sayısıyla alakası değil, beyin metrekaresi ve beyin hücresayısıyla ölçülmesi gerekiyor. Beyin kıvrımlarının iş yaptığını düşünürsek onların kaç metrekare veya kilometrekare olduğu önemli. Sistemi doğru dürüst kurarsan 100 bin kişi içerisinde de 11 doğru kişiyi bulabilirsin, 100 milyon kişi içerisinde de. Yeter ki sistemini düzgün kur, ekolünü doğru devam ettir. Sana yetenekli 50 bin kişi lazım değil, yetenekli 25 kişi lazım" ifadelerini kullandı.

        MUSTAFA CENGİZ'İN AÇIKLAMALARI ÜZERİNE

        Galatasaray Başkanı Mustafa Cengiz'in Divan Kurulu'nda yaptığı konuşmayı yorumlayan Altaylı, Ali Koç'un, beklenenden fazla borç bulmasını da değerlendirdi ve şunları söyledi:

        "Kötü yönetilirsen borçlanma normal. Fenerbahçe'nin 600-700 milyon Euro borcu olduğu ortaya çıktı, bu neredeyse Galatasaray'ın borcunun iki misli. Beşiktaş'ın borcunun hemen hemen Galatasaray'ın borcuyla aynı seviyede olduğunu açıklamalardan biliyoruz. Galatasaray'ın farkı şu, sürekli yönetim değiştirdiği için bu borçlar, gizlenmemiş. Galatasaray, bu kulüpler içerisindeki en şeffaf en düzgünü olarak bunu kamuoyundan gizleme gereği duymamış. Fenerbahçe'de ise Aziz Yıldırım döneminde bilanço makyajları veya bir takım operasyonlarla bu borçlar gizlenmiş ve başkan değiştiği anda 300-350 milyon Euro borç beklerken 600, neredeyse 700 milyon Euro civarında borçla karşılaştı. Ben burada 'Fenerbahçe'nin de en az Galatasaray kadar borcu var' dediğimde, Fenerbahçe yönetimi tarafından her seferinde bana dava açılıyordu. Şimdi haklılığımız ortaya çıktı, bu davaları açan savcılar umarım utanmıştır. 'Bu adam doğru söylüyormuş, Aziz Yıldırım'ın gazına gelip dava açtık' diye ama tabii Aziz Yıldırım sıkıklıkla adliyerde üyelik kartı dağıtırsa bu davalar açılabilir... Bazen de o kişiler, Aziz Yıldırım'a dava açıyor çünkü dağıtırken bazı FETÖ'cülere de dağıtmış oluyor o kulüp üyelik kartlarından neyse meselemiz o değil."

        "KÖTÜ YÖNETİLİRSEN BORÇ OLUR"

        "Kötü yönetilirsen borç olur. Geldin oraya, para kulübün, kasa kulübün. Senin hiçbir sorumluluğun, derdin yok. Şimdi ben geldim, taraftarlar Fatih Altaylı'ya bağırsın istiyorum... Gidip 20 milyon, 50 milyon, 100 milyon Euro'ya Neymar'ı, Hazard'ı getirdim, taraftar deli gibi seviyor beni. O para ödenmiyor mu hadi bana eyvallah, gittim. Tribün bana küfür etti, şu oldu bu oldu. Ne oldu, iki sene kral gibi yaşadım, gazetelerde manşetlerdeyim, bütün restoranlarda en iyi masadayım, medya peşimde... Elini bile yıkamana gerek yok, o borçlar ne oldu kulübe kaldı. Şuursuz, bilinçsiz, alçaklık seviyesinde bilinçsiz diyeceği mgenel kurullar o başkanları 'Bravo başkan, ibra olsun ne güzel yaptı' falan, hoop 600 milyon borç! Taraftar çilek sever de o çileğin kumu, kulübün böbreğinde taş yapar sonra. Bir tane kulüp, transfer yapabiliyor mu şu an? 'Ali Koç, gelip makul işler yapacaktır, kimse heveslenmesin, abuk subuk işler yapmasının imkanı yok' demedim mi? Çok netti bu. Şöyle olurdu Ali Koç, der ki ben bu locaların bedelini 1 milyon Dolar yaptım, 200 milyon Dolarım var, her locayı satın aldım, üç senelik peşin veriyorum' der, 600 milyon Doları verir o zaman sıyırır. Öbür türlü sermaye koysa da olmuyor. Sermaye artışı yaptılar ne oldu, anca futbolcuların birikmişini ödüyorlar. Bu Fenerbahçe'ye Ali Koç'a eleştiri değil, Galatasaray da Beşiktaş da aynı durumda!"

        "ALMANYA'DAKİ ALIM GÜCÜYLE, BURADAKİ BİR Mİ?"

        Bayern Münih'in gelecek sezon biletlerinin tamamını satmasını da değerlendiren Altaylı, Almanya ve Türkiye arasındaki ekonomik farklılıklara dikkat çekerek "Ortalama bilet fiyatına bak, Galatasaray'ın 52 bin, Fenerbahçe'nin 50 bin, Beşiktaş'ın da galiba 44 bin. Bunun tanesini bin dolar ortalamadan satarsan, 52 milyon dolar, 50 milyon, 44 milyon toplarsın. Bunu 2 bin dolardan toplarsan, iki misline çıkar. Türk ekonomisinin gerçeği var, bin dolardan satarsan 'Allah'a bin şükür' diyorsun hepsine satarsan. Alman ekonimisinin, Alman halkının geliriyle seninki bir değil ki. Bir Alman yılda, ortalam 55 bin Euro. 55 bin Euro gelir var, bir de bizim 7 bin Euro. O alım gücüyle bu alım gücü bir mi? Arkasındaki şirketlerin büyüklüğüyle bir mi? Bayern Münih'e kim sponsor? Orada Nike'tan 150 milyon alıyor Barcelona. Sen 2 milyon belki alıyorsun belki almıyorsun. Ama Şampiyonlar Ligi'nde karşı karşıya geliyorsun. Aynı şey diğer tarafta da geçerli. Basketbol... Basketbol sana yük. Geliri 3 milyon lira, hadi 5 milyon TL olsun, o da 1 milyon Dolar eder ama giderin 20 milyon Dolar. O parayı nereden bulacaksın?" yorumunda bulundu.

        GALATASARAY TARAFTARININ, BASKETBOL PROTESTOSU

        Galatasaraylı taraftarların, sosyal medya üzerinden yaptığı basketbol protestosunu da değerlendiren Altaylı, kulüplerin yıllardır futboldan amatör branşlara para aktarması nedeniyle borçların artış gösterdiğine dikkat çekti ve şunlar ısöyledi:

        "Sponsorların gözü kör, kör olmaktan da beter. Göz kör olduğyu gibi gözle karar verme organı arasında bağlantı da kopuk. Hashtag başlatmışlar, 'Basketbol sahipsiz değildir' diyerek bedavadan tweet atmakla bu işler olmaz! Basketbol değildir diyorsan, ben kombine istiyorum diyeceksin. Adam başı atıyorum 500 dolara biletini alacaksın. Ama yönetimler, yönetim değil. Daha önce Galatasaray basketbolda İstanbul'da final oynadı. Türkiye'nin her yerinden torpilli torpilsiz herkes bilet peşinde. Bizim eski basketbol sorumlusu Özcan Çetinsoy bir proje üretti. 'Bu maçın biletini 3 bin lira, 5 bin lira vermeye razı olanlar var. Siz şöyle yapın bu bileti alana diyin ki "Bu bilet 2 bin lira. 3 bin lira da önümüzdeki sezon kombinesi" 10 bin tane satın, gelecek sezon bütçesinin yarısını çıkarmış olun' Yönetim ne yaptı? Hiçbir şey. Biletler ne oldu, ona buna dağıtıldı. Üç beşi karaborsaya düştü. Yönetimler acz içinde, yürümez. UEFA, FIFA kuralları gereği futboldan kazandığını başka branşlara aktaramazsın. Bütün kulüplerimiz yıllardır bunu yapıyor. Bu borçların büyük sebebi bu. Galatasaray, futbola 100 harcıyorsa ya 95 ya 105 kazanıyor ama arada muazzam bir fark yok. Ama sen oradan 5 milyon voleybola, 10 milyon basketbola, 2 milyon yüzmeye 1 milyon su topuna harcıyorsan 50 milyon dolar açık çıkıyor. Bu açığı futboldan o günlük nakit akışı içerisinde kapatıyorsun ama biriken borç, bu borç. Futbol çok büyük zarar değil. Futbol dışında gelirler büyük olmadığı için, sponsorlar da futbol dışında var olmak istemedikleri için, Türk medyası da futbol dışındaki sporlara ilgisiz olduğu için, sponsorlar da medya olmadığı için kendini gösteremediği için kolektif bir sorun var, bu sadece kulüplerin değil."

        "DEVLET, AMATÖR BRANŞLAR KONUSUNDA DOĞRU BİR İŞ YAPTI"

        "Devlet çok doğru bir iş yaptı, 'Sen vergini öde, ödediğin vergi kadar amatör branşlara destek vereyim' dedi. Başkan ne diyor, '900 milyonu ödeyemiyorum' Büyük ihtimal aynı durum, diğer kulüpler için de olacak. Belki biraz Fenerbahçe öder biraz daha... O zaman yürümez. Taraftar da boşu boşuna bir tarafını yırtmasın. Basketbol sahipsizdir kardeşim. Sen o maça gitmiyorsan, beleş bilet peşindeysen, o takımın maçlarını bilet alarak desteklemiyor isen bunu yapamazsın. Taraftarlık, tribünde en çok bağıran olmak değildir kardeşim! Taraftarlık, kulübüne maddi manevi en büyük desteği bir arada vermektir. Bilet alma, yönetimden beleş bilet peşinde koş, forma alma, alırsan da daha ucuz diye korsan al. Ayrıca forma gelirinin çok azı kulübe gidiyor o da ayrı bir gerçek. Diğer lisanslı ürünleri almak kulübe daha faydalı. Hiçbir şeyi yapma, 'Galatasaray basketbolu sahipsiz değildir' Sahibi kim, siz misiniz? Hayatında kulübe 5 kuruş faydası olmuş asalaklar! Hepsi değil ama önemli bölümü. Cristiano Ronaldo'nun Juventus'a transferinden sonra 550 bin forma satıldı, geliri 54 milyon Euro civarı. Transfer bedelinin neredeyse yarısı. Rakibin bu, sen bunlarla mücadele ediyorsun. Senin bir seneki tribün satışı gelirin bu kadar değil. İşin ekonomisi burada. Galatasaray veya Fenerbahçe'nin imkanı olsa Cristiano Ronaldo'yu transfer edebilir mi? Edebilir. Ama senin satacağın forma 5 bin tane olur, 50 bin tane de korsanı satılır, kulüp de 100 milyon ödediğiyle kalır."

        FATİH TERİM'İN AÇIKLAMALARI

        Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim'in Instagram TV'de yaptığı "Yaşananlar beni daha da hırslandırdı" açıklamalarını değerlendiren Altaylı, "Akla kebapçı Selahattin geliyor. Fatih Terim diyor ki, 'Ben dayak yemedim, ben adamı dövdüm. Aylarca "Fatih Terim'i dövdüm" diye gezdi, heykelini yaptırdı, mahkemeye sunduğu rapor da benim dövdüğümü kanıtlıyor.' Fatih Terim'in bu konuları unutturmaı lazım. Hem Fatih Terim'in hem de Selahattin Aydoğdu'nun yaptığının yakışıksız olduğunu, Fatih Terim karşıtı taraftar gruplarının Selahattin Aydoğdu'nun heykelinin yaptırması üzerine de dedik ki 'Fatih Terim'i sevmeyebilirsiniz ama spora bu kadar katkısı olmuş insanın karşısına kebapçı Selahattin'i koyamazsınız.' Ne onun yaptığı ne onun yaptığı doğru... Fatih Terim'in bugün hala bahsetmesi de çok doğru değil ama belli ki birisi hocayı kızdırmış. Hoca da kızmayı sever, enerjisinin büyük bölümünü kızgınlığından alıyor. Kim bilir neye kızdı?" ifadelerini kullandı.

        "FUTBOLCULARA GÜVENMEM"

        Fenerbahçe'nin Fransız futbolcusu Mathieu Valbuena'nın "Geçen sezon şampiyonluğun gerekliliklerini yapmadık" açıklamaları üzerine de konuşan Altaylı, "Adres Aykut Kocaman. Şu anda havada aşk kokusu var. Birileri, Aykut Kocaman'ı Milli Takım'ın başına geçirmek için alttan alta çalışma içerisinde gibi. Medyanın bazı kesiminde böyle bir hava var. Futbolcuları da çok ciddiye almam, dün sorsan 'Aykut Kocaman büyük hocadır' der, gider 'O zaman iyi çalışmamıştık' der. Eleştirildi ancak Valbuena hiç sesini çıkarmadı. Profesyonelliğin gereği de belki de budur. Futbolcuların örgütlenerek hocalarını postalayabildiğini dünyanın çeşitli yerlerinde görebiliyoruz. Fatih Terim'in Milan'da başına geldi, Chelsea'de Mourinho ve Conte'yi yediler. Aykut Kocaman'ı, Milli Takım'ın başına geçirmek isteyenlerim kimler olduğuna bakınca, bu olasılığı çok da göz ardı etmiyorum." değerlendirmesinde bulundu.

        GUTI VE İLHAN MANSIZ...

        Beşiktaş'ta Şenol Güneş'in yardımcılıklarına getirilen İlhan Mansız ve Guti'yi yorumlayan Altaylı, şunları söyledi:

        "İlhan Mansız'ı çok yakından tanımıyorum, Guti'yi desen hiç tanımıyorum. Yolda görsem 'Bu kimdi, gözüm ısırıyor' falan derim. Takımlarda pozitif enerji verecek yardımcıların olması önemlidir. Mesela Hasan Şaş'ın Galatasaray'da çok kıymetli bir fonskiyonu olduğunu düşünüyorum. Mustafa Denizli, Galatasaray'a geldiğinde ona demiştim ki 'Hasan Şaş'ı getir.' Hasan hakikaten takım ruhu oluşturma enerjisine sahip, bulunduğu ortama keyif, neşe getiren biri. İnşallah Guti ve İlhan Mansız da bunu getirebilirler."

        DOMAGOJ VIDA'NIN DEĞERİ...

        Hırvatistan Milli Takımı'yla finale kadar yükselen Beşiktaşlı stoper Domagoj Vida üzerine de konuşan Altaylı, sözlerini, "Son gördüğümde Vida, 100 milyonu geçmişti, sosyal medyadaki bazı hesaplarda ve bazı kendini bilmez gazetecilerde. Kardeşim Vida uzaydan gelmedi. 19 yaşında yeni keşfedilmiş biri değil, 30 yaşında bir futbolcu. Bunun da belli bir piyasa değeri vardı, bu da yüzde 20-30 artmış, yüzde 20-30 eksilmiş olabilir. Vida'ya biri 15 milyon Euro verse, Beşiktaş olsam hemen satarım" ifadeleriyle noktaladı.

        Şurada Paylaş!
        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa