Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Sinema Fadik Sevin Atasoy yeni projelerle karşımıza çıkacak

        Hayatı olduğu gibi kabul eden, yerleşik bir hayattan ziyade gelişeceği yerde kendine yuva kurmayı seven biri Fadik Sevin Atasoy. 2.5 yıldır Amerika’da yaşıyordu. Orada kendi şovunu sahneledi, bir Hollywood filminde oynadı ve yoga eğitmeni oldu. Michelle Daner’in yönetmenliğini üstlendiği ‘Peril of a Godsend’ adlı Amerikan filmi için Türkiye’ye geldi. Aynı zamanda burada toplantılar yapan Atasoy, bir yandan da Antalya Film Festivali’nin jüri üyeliğini yapacak. Ayağının tozuyla geldiği İstanbul’da yeni filmini, hayatını konuştuk. HT Pazar'dan Ekin Türkantos'un röportajı...

        Uzun bir aradan sonra yine bir Hollywood filmiyle Türkiye’desin, hoş geldin. Nasılsın?

        REKLAM

        Ülkeyi, yemekleri, arkadaşları, sektörü çok özlemişim. İstanbul Film ve Televizyon Forum’unda konuşmacı olmak için geldim. Kerem Çatay, Birol Güven, İzzet Pinto, Elif Dağdeviren ile birlikte dizilerin yurtdışına satılmasını konuştuk. Yeni oynadığım filmin yönetmeni Salma Hayek, Gerard Butler, Penelope Cruz’un da oyuncu koçu olduğu için onunla bir workshop organize ettik. Sonra da sete girdik. Filmin ortak yapımcılığını yapıyorum.

        Film İstanbul’da mı geçiyor?

        Aslında evet ama terör olayları sebebiyle Amerika’da çekiliyor. Terör her yerde ama bizim ‘Başımı belaya sokmaktan keyif alıyorum’ Oyuncu egosunu yok etmek için uğraş veren, yoga eğitimiyle bedenini esneten ve hayatı anlamaya kendini adayan Fadik Sevin Atasoy, uzun bir aradan sonra yeniden İstanbul’da. Yeni film, jüri üyeliği, toplantılar ve yeni projelerle karşımızda Fotoğraf: Ece OĞULTÜRK/ HT Dokun: Emre Namoğlu- Ege Tatlıcı Ekin TÜRKANTOS eturkantos@htgazete.com.tr ülkemizde olunca başka oluyor ya, korkmuş filmin yönetmeni. Geldiğinde korkulacak bir şey olmadığını görüp “Amerikan medyasında bizi kandırıyorlar. Bu kadar keyifli bir ülke görmedim” dedi. 3 gün çok güzel çekimlerimizi yaptık, ben 15 kişilik bir ekip kurdum. Genç mezunlar yabancı bir yönetmenle çalışmış oldu. Michelle şimdi de filmin gerisini İstanbul’da çekmek için yapımcıyı ikna etmeye çalışıyormuş.

        REKLAM

        Sen filmde bir ajanı canlandırıyorsun...

        Evet, Türk taklidi yapan sürpriz bir ajanım. ‘Homeland’ kafası bir iş. Aksiyon, Kız Kulesi, Topkapı Sarayı, Kapalıçarşı... İnşallah ikna ederse çekimlere burada devam ederiz.

        ‘TEKLİFLER OTEL LOBİSİNE KADAR GELDİ’

        Bir Amerikan filmiyle dönmek nasıl hissettirdi?

        Çok güzel ama büyük sorumluluk. Uçakta rehbere dönüştüm. Onların kafasındaki imaj tamamen silindi ve ben kendi ülkemin prensesi gibiydim.

        Artık bir süre buralardasın.

        Evet. Orada bir şeylerin oturması gerekiyordu, yoga eğitmenliği, oyunculuk, oradaki şirketim... Burayı çok ihmal etmiştim. Sağ olsunlar geldiğimden beri ilgiyle karşılandım. Otelde kalıyordum, teklifler otel lobisine kadar geldi. Bu insanı çok şımartıyor, insan istendiği, sevildiği yerde kalmak istiyor. Annem iki göz iki çeşme, “Çok özledim, kal” diyor. Şu an için bütün işaretler burada olmamı gösteriyor. Yani hayatı dinledim bana “Kal” diyor.

        REKLAM

        Orada kendi şovunu sergiledin, filmde oynadın, yoga eğitmeni oldun... Bunlar sende neleri değiştirdi?

        Sağlıklı yaşam oyuncu için olmazsa olmaz. Sonuçta beden bir enstrüman ve o kirlendiğinde akordu bozuk çalarsın yani. Ne kadar iyi ışık kullanılsa da içindeki kir, pas ekrana yansıyor. Beden için spor yapacaksın. Yoga 12 bin yıllık şifa sanatı. 3-4 aylık sıkı bir eğitimle hoca oldum. Eğitim İngilizce’ydi üzerine Sanskritçe öğrendim, anatomi de Latince’ydi. Zor olan insanı büyütüp geliştiriyor. Şanslıyım orada bir Iyengar hocasının asistanı oldum. Ve Beverly Hills’te çok güzel bir yoga stüdyosunda 6 ayda kendime ait sınıfım oldu.

        Yoga dışında neler yaptın?

        Amerikalı bir yazarla ‘Medusa’ adında bir dizinin senaryosunu yazdık. En çok o vaktimi aldı. 13 bölümlük senaryo yazmak kolay değilmiş.

        İçsel yolculuğunda neler yarattı sana Amerika macerası?

        Biz burada çok korunaklı büyüyoruz. Orada 18. yüzyıldan kalmış bir şapkacıda tezgâhtar olarak çalıştım. Sonuçta ben oyuncuyum, ego tavana vuruyor. Yoga öğreneceksen önce egoyu sıfırlamalısın. Dükkânda her gün “Burası benim öğrenme yerim” dedim. Arada Türkler geldi, beni orada görüp utandılar. Her oyuncunun servis sektöründen geç- mesi gerekiyor. Sonuçta insanlar bize servis yapmıyor, biz onlara servis yapıyoruz. Amerika bana hayat üniversitesi oldu.

        REKLAM

        Hayatın içinde olmaktan kaçmıyorsun, bence bu seni gerçek kılıyor...

        Ben filmciyim. Gerekirse yazarım, oynarım, yapımcı olarak çalışırım. Mevzuya böyle bakıyorum. “Oyuncuyum paramı alır, dizimi oynarım gerisi beni ilgilendirmez” diyemiyorum. Böyle diyenler rahat. Ben kendi başımı belaya sokmaktan keyif alıyorum demek ki. Arsızım hayata karşı, yarışım kendimle.

        Zorluklarla nasıl baş ettin?

        Kadınsın, göçmensin, aileden kalan mal mülk de yok. O süreçte kendime güvenmeseydim böyle bir Amerikan filminde olamayacaktım. Kendimi nasıl daha büyütürüm, topluma faydalı nasıl olabilirim bunun peşindeyim. Yoksa oynamışsın güzel de onlar mesleki başarı, 3 gün sonra unutulur ama bir insanın yüreğine bıraktığın şey bir ömür gider. En güzeli de insanların beni kalplerine alması, ne kadar güzel sevmişler beni bunu gördüm. Şimdi bunun hakkını ödemek lazım.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa