Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam Çocuk Koronavirüs nedeniyle karantinada çocuklarınızla birlikte seyredebileceğiniz en iyi 25 animasyon - Haberler
        • 1

          Ateşböceklerinin Mezarı - 1988

          (Grave of the Firefiles - Hotaru no Haka)

          Pearl Harbor baskını, esir kamplarındaki merhametsiz komutanlar ve sert Japon askerleri... Hollywood yıllarca bunları anlattı. Peki ya Japon halkı? Akiyuki Nosaka’nın kitabından Isao Takahata’nın uyarlayıp yönettiği film, annesini sivil hedeflere yönelik bir ABD bombardımanında kaybeden, donanmadaki babasına da ulaşamayan Seita’nın küçük kız kardeşi Setsuko’yu savaştan ve açlıktan korumaya çalışmasını anlatıyor. Japon animasyon klasiklerinden biri olan ‘Ateşböceklerinin Mezarı’, belki de en hüzünlü ve acıklı Ghibli Stüdyosu filmi.

        • 2

          Komşum Totoro - 1988

          (My Neighbor Totoro - Tonari no Totoro)

          Japon animasyon ustası Hayao Miyazaki’nin başyapıtlarından biri… Disney’in miki faresi varsa, Japonların da Totoro’su var. Zaten bütün Ghibli Stüdyosu filmleri Totoro resmiyle başlar. Totoro’yu bilmeyenlerin bir an önce filmi seyretmeleri gerekiyor. Hastaneye kaldırılan annelerine daha yakın olmak için babalarıyla birlikte orman kenarında bir evde yaşamaya başlayan Satsuki ve Mei isimli iki kız kardeşin öyküsünü anlatan filmde kötü karakterler yok. Çocukların ormanda yaşayan sihirli yaratık Totoro’nun kucağında uykuya daldığı sahne, filmin ruhunu da özetliyor: Annenin yokluğuna karşı doğanın şefkati...

        • 3

          Küçük Cadı Kiki - 1989

          (Kiki’s Delivery Service - Majo no Takkyûbin)

          Cadı Kiki, 13 yaşına girdiği gün uzaklara doğru yola çıkar. Ait olduğu dünyanın geleneklerine göre, önce bir kent seçecek ve orada hayata tutunmaya çalışacaktır. Uçan süpürgesinin yardımıyla bir fırında dağıtımcı olarak işe girer... Cadıların tuhaf karşılanmadığı bir dünyada Kiki, ailesinden uzakta kedisi Jiji’yle birlikte yeni arkadaşlar edinir ve hayatta ne yapmak istediğini keşfetmeye çalışır. Gençlerin kendi kişiliklerini bulma süreci üzerine tadı damağınızda kalacak, Hayao Miyazaki imzalı fantastik bir öykü…

        • 4

          Oyuncak Hikâyesi - 1995

          (Toy Story)

          Tümüyle bilgisayarda hazırlanmış ilk uzun metrajlı filmde yönetmen John Lasseter, bizi oyuncakların gizli dünyasına götürüyor. İnsanlar onları görmedikleri anlarda konuşabiliyor ve hareket edebiliyorlar. Hepimiz gibi onların da duyguları var. Kovboy Woody, eve gelen yeni oyuncak astronot Buzz’ı kıskanıyor, onun kendi yerini alacağını düşünüyor… Asıl sorunu ise oyuncaklara kötü davranmayı seven bir çocuk çıkarıyor. Dostluk ve dayanışma duygusu üzerine son derece eğlenceli, komik ve sürükleyici bir animasyon. Gişede kazandığı başarının yanı sıra eleştirmenler tarafından da çok beğenilen film, Pixar için mükemmel bir başlangıç olmuştu.

        • 5

          Sevimli Canavarlar - 2001

          (Monsters, Inc.)

          Çocukların odalarında yalnız uyumak istememelerinin nedenlerinden biri dolap kapaklarından çıkacak öcüler, yani canavarlar değil midir? Film, çocukların bu konuda çok haklı olduğu fikrinden yola çıkıyor ve bizi dolap kapaklarının ardındaki paralel evrene götürüyor. Evet, orada canavarlar var ve işleri gerçekten de çocukları korkutmak… Bizi gelmiş geçmiş en şirin canavarlarla tanıştıran bu animasyon, sadece canavar filmlerini tersyüz etmekle kalmıyor, çocukların canavar korkularının özündeki “ötekileştirme” meselesini de açığa çıkarıyor. “Canavar - çocuk kardeşliği”ni ilan eden film, büyükler için de eğlenceli ve komik. (7 yaşından küçükler için uygun değil.)

        • 6

          Ruhların Kaçışı - 2001

          (Spirited Away - Sen to Chihiro no Kamikakushi) Yönetmen: Hayao Miyazaki.

          Sadece Japon Ghibli Stüdyosu’nun değil, 2000’li yılların en iyi filmlerinden biri. Miyazaki bizi bu kez küçük Chihiro ile birlikte kötü ruhların yaşadığı bir şehre götürüyor. Açık büfedeki yemekler yüzünden domuza dönüşen annesiyle babasını kurtarmak isteyen Chihiro, ruhların arınmaya geldiği hamamda çalışmaya başlıyor. Miyazaki’nin üstüne kitaplar yazılan ve sayısız analize konu olan fantastik filmi, bir büyüme hikâyesi üzerinden çağdaş Japon toplumunun eleştirisini yapıyor. (7 yaşından küçüklere uygun değil. 12 yaş altındaki çocuklarınızla birlikte seyretmeniz önerilir.)

        • 7

          Şrek - 2001

          (Shrek)

          Şrek, bataklığında tek başına yaşayan, başkalarıyla iletişim ve bağ kurmaktan hoşlanmayan yalnız bir devdir. Ne var ki, bir gün bataklığına gelenler yüzünden huzuru kaçınca, sorunlarını çözmek üzere geveze arkadaşı Eşek’le birlikte her şeyin sorumlusu Lord Farquaad’ı görmeye gider… İç ve dış güzelliğin, sevginin, dostluğun anlamı üzerine, bir yanıyla peri masallarını, bir yanıyla da modern komedileri hatırlatan, zekice yazılmış, seyri çok keyifli bir animasyon. Andrew Adamson ve Vicky Jenson’un yönettiği film, William Steig’ın bir kitabından sinemaya uyarlandı. Orijinal versiyonunda Şrek’i Mike Myers, Eşek’i Eddie Murphy, Fiona’yı ise Cameron Diaz seslendirdi. Türkçe versiyonunda Okan Bayülgen (Şrek), Mehmet Ali Erbil (Eşek) ve Oya Prosçiler (Fiona) görev aldı. (Çocuklarınızla birlikte seyretmeniz önerilir.)

        • 8

          Kayıp Balık Nemo - 2003

          (Finding Nemo)

          Deniz altındaki konuşan balıkların dünyası daha önce hiç bu kadar güzel ve komik anlatılmamıştı... Film, hafıza sorunu olan Dory adlı minik mavi balıkla birlikte kayıp oğlu Nemo’yu arayan palyaço balığı Marlin’in serüvenlerini anlatır… Akvaryumun güvenli ve izole ortamından okyanusun bilinmezlerle dolu dünyasına çıkarlar, başta köpekbalıkları olmak üzere kimseye yem olmadan Sydney’deki bir diş hekiminin muayenehanesine ulaşmaya çalışırlar. Ne var ki, küçük balıkların büyük balıklara yem olduğu bir dünyada yaşamaktadırlar ve yolları üzerinde birçok tehlike vardır.

        • 9

          İnanılmaz Aile - 2004

          (The Incredibles)

          Bay İnanılmaz ya da Bob Parr, dünyanın en güçlü süper kahramanıdır ama kötülere karşı savaşırken etrafı biraz fazla dağıtır. Süper kahramanlık yapması devlet tarafından yasaklandığında, süper gücü esneklik olan eşi Lastikkız’la birlikte normal bir Amerikalı gibi yaşamak mecburiyetinde kalır… Utangaç kızı Violet ile oğlu Flash’in de süper güçleri vardır ama onlar da sıradan çocuklar gibi davranmak zorundadırlar. Babaları Bob geceleri gizli gizli süper kahramanlık yapmaya devam ederken gizemli bir kadınla karşılaşır ve olaylar gelişir. Ajan filmleriyle süper kahramanlık öykülerini birleştiren bu animasyonun belki de en güçlü ve hoş yanı, aile ilişkilerini filmin merkezine koyması…

        • 10

          Ratatuy - 2007

          (Ratatouille)

          Brad Bird ve Jan Pinkava’nın yönettiği ‘Ratatuy’, yan yana gelmesini asla istemediğimiz bir ‘ikili’nin filmi… Mutfak ve fare… Ama hayattaki en büyük hayali şeflik olan tarla faresi Remy’yi tanıdıktan sonra her şeyin mümkün olduğunu göreceksiniz. Remy, Fransız mutfağının ruhunu temsil eden efsane şef Gousteau’nun hayranıdır. Bir gün istediği fırsatı yakalar. Farelere karşı önyargısı olmayan çaylak bir aşçı, onu gizlice restoranın mutfağına alır ve tavsiyelerini uygulamaya başlar. “Mutfaktaki fare” olmanın zorluklarıyla baş etmeye çalışan Remy, çevresindeki herkese Fransız mutfağının özünü hatırlatırken, Anton Ego adlı acımasız yemek eleştirmenine ve sadece para kazanmaya odaklanmış ruhsuz bir şefe hayatlarının dersini verir.

        • 11

          Küçük Deniz Kızı Ponyo - 2008

          (Ponyo - Gake no ue no Ponyo)

          Bir denizcinin oğlu olan Sosuke, okyanus kıyısında oynarken bulduğu balığı eve getirir ve ona Ponyo adını verir. Ponyo sıradan bir balık değildir. Bir büyücüyle deniz tanrıçasının çocuğudur. Babasının yeteneklerini kullanarak kendini küçük bir kıza çevirir ve Sosuke’ye âşık olur. Hayali, gerçek bir insan olmaktır. Ancak Ponyo’nun değişimi doğanın düzenini sarsar, deniz karaya doğru ilerler... Hayao Miyazaki’nin yazıp yönettiği ‘Küçük Deniz Kızı Ponyo’, Japon animasyon sinemasının başyapıtlarından biri.

        • 12

          WALL-E - 2008

          Andrew Stanton’un yönettiği film insanların gezegenimizi terk ettiği bir çağda açılır. Etrafta hiç insan yoktur ama küçük, şirin ve meraklı robot WALL-E çalışmayı sürdürür; hurdaları toplamayı hiç bırakmaz. Enerjisini güneşten alan WALL-E dünyanın bekçisi gibidir. Boş vakitlerinde romantik filmler seyreder... Çalışkan, sorumluluk sahibi ve mütevazı WALL-E, aslında insanlığa ve uygarlığa dâhil bütün iyi şeylerin temsilcisidir... WALL-E’nin yalnızlığı uzaydan gelen bir gemiyle sona erer. Gemiden inen EVE gelişmiş bir robottur. Dünyada bir tür Adem ve Havva gibi duran bu iki robotu, insanlığın geleceğini ve yeryüzündeki yaşamı ilgilendiren bir uzay macerası bekler... İyi bir animasyon olmanın ötesinde etkileyici bir bilimkurgu ve sevgi filmi...

        • 13

          Yukarı Bak - 2009

          (Up)

          78 yaşındaki emekli balon satıcısı Carl Fredericksen, çok sevdiği eşini kaybettikten sonra yalnız kalan asık suratlı bir adamdır. Dünyayı evinin dışında tutar ve kimseyle iletişim kurmaz. Ama onun da herkes gibi hayalleri vardır. Bir gün, çocukluğundan beri gitmek istediği Güney Amerika’daki Cennet Şelaleleri’ne doğru yola çıkar. Hem de kurulu düzenini hiç bozmadan, evinden çıkmak zorunda kalmadan... Evini küçük uçan balonlara bağlar ve göklerde süzülmeye başlar fakat yanında hiç istemediği bir yol arkadaşı vardır: 8 yaşında gürbüz, ısrarcı ve geveze bir çocuk... Bu iki yalnız insan, konuşan köpeklerin ve türü tükenen kuşların da dâhil olduğu renkli, heyecanlı bir macera yaşar; dostluğun değerini keşfederler.

        • 14

          Prenses ve Kurbağa - 2009

          (The Princess and the Frog)

          “Prenses ve Kurbağa” masalıyla büyüyen bir kızın hikâyesi... Bir Disney filminden beklenmedik derecede “realist” yanları olsa da fantastik ve masalsı dünyadan vazgeçmeyen bir film… Grimm Kardeşler’in orijinal masalından ayrılan en önemli yanı, kurbağayı öpmenin farklı sonuçlara yol açması... Prensesin yerini işçi sınıfından bir kızın aldığı filmde caz tutkunu nevrotik ve çok eğlenceli bir timsah da var. Blues ve gospellerin eski usul animasyon tekniğiyle hazırlanmış nefis bir caz müzikali.

        • 15

          Ejderhanı Nasıl Eğitirsin - 2010

          (How to Train Your Dragon)

          “Ejderhanı Nasıl Eğitirsin”, ejderhalar ile Viking adası Berk sakinleri arasında yıllarca süren ezeli düşmanlığın sıkı bir dostluğa dönüşmesinin hikâyesini anlatıyor. Adadaki savaşçı erkek kültürünü reddeden, ilk avında yaraladığı ejderhayla özel bir bağ kuran ve “sürü”den ayrılma cesaretini gösterip vicdanının sesini dinleyen genç Hıçkıdık, kuşkusuz animasyon sineması tarihinin unutulmayacak karakterlerinden biri... Filmin en hoş yanı, halkların birbirlerini düşman ilan etmesinin altında yatan nedenleri de incelikle deşifre etmesi. Üstelik bütün bunlar, renkli karakterler ve sürükleyici bir öyküyle geliyor karşımıza.

        • 16

          Oyuncak Hikâyesi 3 - 2010

          (Toy Story 3)

          Film, bir çocuğun hayal aleminin içinden başlıyor. Kovboy Woody, astronot Buzz ve diğerleri, fantastik bir bilimkurgu oyununun en heyecanlı anlarında çıkıyorlar karşımıza. Ama oyun bittiğinde, oyuncaklar için işlerin pek de yolunda gitmediğini anlıyoruz. Üniversite çağına gelen Andy, evden ayrılmak üzeredir. Bu durumda oyuncakları için iki seçenek vardır: Tavanarası ya da çöp kamyonu... Kovboy Woody seçilmiş oyuncak olarak Andy’nin yanında kalacaktır. Büyük hayal kırıklığı yaşayan Astronot Buzz ise oyuncak arkadaşlarını civardaki bir çocuk yuvasına kaçırmaya çalışır. Ama orası aslında sahte bir cennet, bir tür tuzaktır. Hepimizi oyuncaklarımızla ayrılmak zorunda kaldığımız günlere götüren film eğlenceli, komik ve duygusal...

        • 17

          Oyunbozan Ralph - 2012

          (Wreck-It Ralph)

          Video oyunları tarihinde eğlenceli ve postmodern bir gezi... Rich Moore’un yönettiği film, 1980’lerde hayatımıza giren “video oyun salonları”nın kablolarla birbirine bağlanan gizli dünyasına götürüyor bizi. 30 yıldır aynı oyunun kötü adamı olmaktan usanan Ralph, iyilerin arasına karışmak için kahraman olabileceği başka bir oyun aramaya başlıyor. “Ötekileştirme” refleksi ile toplumsal önyargılara eleştiriler getiren film, dostluğun ve ekip çalışmasının önemini vurguluyor. Finaldeki “kötü adam ya da makinedeki hayalet” sürprizi çok hoş... (7 yaşından küçük seyirciler için uygun değil.)

        • 18

          Ters Yüz - 2015

          (Inside Out)

          Sadece animasyon türünün değil, sinema sanatının da son 10 yıldaki en iyi örneklerinden biri… Henüz ergenlik çağına girmemiş bir kız çocuğunun beyninin içindeyiz. Kumanda odasında 5 duygu var: Neşe, Üzüntü, Korku, Öfke ve Tiksinti... 11 yıl boyunca her şeye hâkim olan Neşe, kontrolün elinden kaçtığını görünce paniğe kapılıyor ve işleri daha da karıştırıyor. Filme Neşe ile Üzüntü’nün dostluk hikâyesi olarak bakmak mümkün... Daha önce hiç kimse, bir çocuğun büyüme sürecini bu kadar yaratıcı, eğlenceli ve zekice anlatamamıştı. Üstelik filmin sadece çocuklara değil, yetişkinlere de söylediği şeyler var.

        • 19

          Karlar Ülkesi - 2013

          (Frozen)

          Sinema tarihinin en yüksek hasılat yapan animasyon filmlerinden biri… ‘Karlar Ülkesi’ne birbirinden uzak düşmüş iki kız kardeşin öyküsü olarak bakmak mümkün… Elsa ve Ana çocukluklarında çok iyi anlaşan iki küçük prensestir. Ama Elsa’nın özellikle kendine hâkim olamadığı anlarda kontrol edemediği bir yeteneği vardır. Dokunduğu her şeyi buza dönüştürebilmektedir Elsa… Kraliçe olarak tahta geçtiğinde ülkesine ve sevdiklerine zarar vermemek için kendini izole etmeye karar verir. Ne var ki, Anna’nın kabul etmek istemediği bir karardır bu… Sonsuz kışa mahkûm olan ülkesini kurtarmak ve Elsa’ya kavuşmak için yolculuğa çıkmaya karar verir. Sevgi ve özverinin anlamını sorgulayan, fantezi türünde, komedi ve macerayı birleştiren bir büyüme öyküsü.

        • 20

          Prenses Kaguya Masalı - 2013

          (The Tale of Princess Kaguya - Kaguyahime no Monogatari)

          Isao Takahata’nın yazıp yönettiği film, el yapımı çizgi filmlerin sahici ve masum güzelliğini, ebeveyn-çocuk ilişkilerini anlatan hüzünlü bir masalla birleştiriyor. Her şey yaşlı bir oduncunun bambu filizinde bulduğu “el kadar” bir prensesin bebeğe dönüşmesiyle başlıyor. Çocuklarımızın bize emanet edilmiş bağımsız bireyler olduğunu hatırlatan film, iyi yetiştirmek adına onları özlemlerimizin kölesi yapmaktansa, gerçek duygularına kulak vermemiz gerektiğini söylüyor.

        • 21

          Coco - 2017

          Lee Unkrich ile Adrian Molina’nın yönettiği “Coco”, ailesinin dayatmalarına rağmen müzisyen olmak isteyen Miguel adlı Meksikalı bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. Miguel, hayranı olduğu efsane bir müzisyenin mezarındaki gitarı çalmaya kalkışırken kendini bir anda Ölüler Ülkesi’nde buluyor ve orada hem müzisyen olmak hem de ailesine kavuşmak için çeşitli maceralar yaşıyor… “Coco”, çocuklara sadece tutkularının peşinden gitmeyi değil, aile bağlarının önemini asla unutmamalarını da öneriyor. Kaybettiğimiz yakınlarımızın, onları hatırladığımız sürece aramızdan ayrılmayacaklarının altını çizen film, “yarı iskelet” olarak yaşayan ölüleri ve renkli, “canlı” öbür dünya tasvirleri ile içinde olmaktan keyif aldığımız bir görsel dünya vaat ediyor... Şöhretin asla aile sevgisinin yerini tutmayacağı mesajını da veren ‘Coco’ en iyi animasyon Oscar'ını kazandı. (7 yaşından küçükler için uygun değil)

        • 22

          İnanılmaz Aile 2 - 2018

          (Incredibles 2)

          İlk filmde, süper güçlere sahip kadınla erkeğin aile kurup çoluk çocuğa karışması, harika bir fikre dönüşüyordu. “Süper aile” olmanın ötesinde öncelikle gerçek bir aileydiler. Her aile gibi normal sorunları vardı ve kendimizi onlara yakın hissediyorduk... Yine Brad Bird'ün yönettiği ikinci film, hayatımızı kaplayan dijital ekranlarla olan tehlikeli ilişkilerimize dikkat çekse de, asıl mesele yine “aile halleri”yle ilgili... Lastikkız Helen, dışarıda süper kahramanlığın gereklerini yerine getirirken Bob ise evde Violet'in ergenlik bunalımları, Flash'in matematik ödevleri ve bebek Jack-Jack'le uğraşmanın dünyayı kurtarmaktan daha zor olduğunu anlıyor. Anlatımı, karakterleri, öyküsü, görsel atmosferi ve animasyon tekniğiyle öne çıkan bir film...

        • 23

          Örümcek-Adam: Örümcek Evreninde - 2018

          (Spider-Man: Into the Spider-Verse)

          Animasyon tekniği açısından yenilikçi ve yaratıcı bir film... En çok sevdiğim yanıysa, “beyaz adam ağırlıklı süper kahraman filmi modeli”ni yıkıp, yerine beyazların merkezde yer almadığı, çok kültürlülüğe kapı açan alternatif bir dünya getirmesi oldu. Film, hiç kimsenin doğuştan mükemmel olmadığını, süper kahramanlığın öğrenilemeyeceğini, ancak hissedilerek, içten gelen dürtülerle yapılabileceğini söylüyor. Süper kahramanlığın en önemli özelliğinin süper yeteneklerden ziyade sorumluluk duygusu olduğunun altını çiziyor. Bob Persichetti, Peter Ramsey ve Rodney Rothman'ın yönettiği filmde kendinizi bir resimli romanın içinde dolaşıyormuş gibi hissediyorsunuz. (7 yaşından küçükler için uygun değil.)

        • 24

          Köpek Adası - 2018

          (Isle of Dogs)

          Hayali Japon şehri Megasaki’deki bütün köpekleri çöplerle dolu bir adaya gönderen Vali Kobayashi, geçmişe takıntılı, merhametsiz biridir. Eski bir aile hikâyesi nedeniyle köpeklere kin tutan Kobayashi'nin baskıcı iktidarına karşı koyarak adaya giden Atari ise köpekleri çok seven bir çocuktur... Usta yönetmen Wes Anderson’un stopmotion formatında çektiği film, jenerik yazıları, müzikleri ve her şeyiyle bir Japon filmini andırıyor. Hatta karakterler Japonca konuştuğunda altyazı bile kullanılmıyor; çeviri farklı yöntemlerle gerçekleşiyor. Sadece içerik değil, grafik stil de çok farklı ve yaratıcı... Bu özgün stil, köpekleri filmin en gerçek, duyarlı varlıkları haline getiriyor. (7 yaşından küçükler için uygun değil)

        • 25

          Cesur - 2012

          (Brave)

          Merida, Disney’in son yıllarda “sahaya sürdüğü” en ilgiye değer ana karakterlerden biri. Sevmediği bir erkekle zorunlu kraliyet evliliği yapmak istemeyen Merida, cadılardan büyü desteği almaya çalışırken her şeyi yüzüne gözüne bulaştırır; annesini ayıya dönüştürür. Artık işi daha da zordur. Hem büyüyü bozmak hem de ayı avlamayı erkeklik ölçüsü olarak gören bir toplumda annesini korumak zorundadır... Mark Andrews ve Brenda Chapman’ın yönettiği film, İskandinav mitolojisinden esinlenen bir büyüme öyküsü.

        Yazı Boyutu

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ

        Habertürk Anasayfa