Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Kültür-Sanat Müzik Atakan Çelik: BKM'de ne varsa almışım

        Atakan Çelik...

        'Çok Güzel Hareketler 2'nin oyuncusu.

        Doğal olarak yazarlarından biri.

        'Doğal olarak' diyorum çünkü Yılmaz Erdoğan için yazmak, BKM Mutfak'ın 'olmazsa olmaz' unsurlarının başında geliyor.

        Çünkü Yılmaz Erdoğan için yazmak mesleklerinin temelini oluşturuyor.

        Atakan Çelik, sadece 'Çok Güzel Hareketler 2' için skeç yazmıyor. BKM Mutfak ile elde ettiği yazma becerisi, Çelik'in kariyerine yeni bir dal ekledi. Aynı zamanda şarkı sözleri de yazıyor. Hatta onları besteleyip sonra da seslendiriyor.

        O şarkılardan biri 'Devran'...

        BKM Mutfak Müzik Yapım etiketiyle müzik platformlarındaki yerini alan pop müzik türündeki 'Devran'ın düzenlemesi Cem Şahin'e video klibinin yönetmenliğiyse Aykut Öztürk'e ait.

        Daha önce amatör olarak ilgilendiği müziği 'Devran' ile profesyonelleştiren Atakan Çelik, konuk olduğu Habertürk HT Stüdyo'da Mehmet Çalışkan'ın sorularını cevapladı.

        REKLAM

        Hoş geldin Atakan. Nasılsın? Yorgun görünüyorsun.

        Yorgunum vallahi. Gösteri sonrası yorgunluğu üstünden iki üç gün geçse de atamıyoruz. Bu sezon ara da vermedik, bayağı yorgunluk birikti.

        Oynuyorsunuz, yazıyorsunuz...

        Yazıyoruz, çiziyoruz, oynuyoruz. Şarkılar, skeçler, bayağı bir yoğun tempodayız.

        BKM'de olmaktan dolayı neler hissediyorsun?

        BKM artık yuvamıza döndü, öyle söyleyeyim.

        Evden daha çok oradasındır.

        Evet, evden daha çok oradayım. Hani 'o çatı altında' diyoruz ya gerçekten devamlı o çatı altındayız, başka bir yere gitmiyoruz. Şimdi pandemi de var, devamlı oradayız, artık revizeleri de orada yapıyorum. Eve iş götürmek istemiyorum. Yazan kadro biraz daha yoğun olduğu için en son biz çıkıyoruz. 2015'ten beri... Benim BKM'deki ilk gösterim 8 Mayıs 2015'teydi. 6 sene olacak.

        REKLAM

        Dönüp 6 yıla baktığın zaman ne hissediyorsun? Sana bugüne kadar ne kazandırdı?

        Özellikle ilk söyleyebileceğim şey; yazarlık meselesi. 2015'te sadece adımı soyadımı yazabilirken, şimdi başka şeyler de yazabiliyorum. Yılmaz Hoca'nın (Erdoğan) bize öğrettikleri arasında en fazla teşekkür edeceğimiz nokta o oldu. Yazma meselesi... Onun dışında tabii oyunculuk, sahne, Yılmaz Hoca ile çalışmak... 'Organize İşler Sazan Sarmalı'nda oynadım, diğer filmlerde oynadım. BKM'de ne varsa almışım.

        Planlarında mutlaka vardır, yakın zamanda bir film senaryosu yazmayı düşünüyor musun?

        Aslında bizim ekibin temeldeki en büyük amacı bu. Bu ekip kendi filmini, kendi dizisini, kendi tiyatro oyununu yazabiliyor olmalı. Amacımız bu. Hep düşünüyoruz ama vakit konusunda biraz sıkıntılıyız. Özellikle bu sene Eylül'de başladık, sezon arası vermedik. Bir haftalık bir ara oldu sadece. Bunun için oturup bir ön çalışma yapmak lazım. Bir de sinema senaryosu yazmak benim gözümü biraz korkutan bir iş. Çok tecrübe edindiğim bir şey değil ama tabii ki niyetimiz var. Ben bu yaz için kafamda bir senaryo kurmaya başladım, bir şeyler yazacağım.

        Nihai hedefin nedir? Oyunculuk mutlaka devam edecek ama onun yanına yönetmenlik ya da senaristlik katmayı düşünüyor musun?

        Senaristlik zaten illa ki olmak zorunda, bir de sevdim işin kötüsü. İşin kötüsü diyorum çünkü bu yorgunluğun üstüne sevmeden de yapılmıyormuş. Yorgunluk falan çok şikayet ediyoruz bazen ama bu işi seviyorsun da yapıyorsun. Her hafta yeni bir mücadeleye başlıyorsun. Sevilmeden olacak bir iş değil. Sevdiğimiz için yapıyoruz. Dolayısıyla en büyük hedefim bir sinema filmi ya da belki de 7 - 8 bölümlük dijitale çekilebilecek bir dizi olabilir. Çünkü öteki türlüsü de bayağı bir tempo biliyorum. Aslına bakarsan en büyük hedefim bir şeyler yazmak.

        REKLAM

        Bunun yanında bir de müzikle ilgileniyorsun. Hayatında müzik hep var mıydı yoksa o da BKM ile mi ortaya çıktı?

        Müzik liseden, üniversiteden beri hep vardı. Ailenin hiç susmayan ve sürekli şarkı söyleyen çocuğuydum. Müzik hevesim, oyunculuktan daha bile eski olabilir. Ama şarkıcı olma hevesim yoktu. Şarkıcı olmak ayrı bir disiplin, işin içine girdikçe daha da iyi anladım. Hangi tarzda bir şeyler yaparsan yap, o ayrı bir dünya. Bir kere bir anda bireysel bir duruma düşüyorsun. Biz şimdi ekip işi yapıyoruz, 22 kişiyiz. Hatta altyapı ekibiyle beraber bu sene daha çok kaynaştık. 40 kişilik bir ekipten bahsediyoruz. Arkanı dayayabileceğin, sahnede güvenebileceğin bir adam, yazarken yanında birisi var. Ama şarkıcılık biraz daha bireysel bir mesele. Bilmiyorum, oralar beni biraz korkutsa da güzel gidiyor bir yandan. Kendi bestem sonuçta onları da yapmak istedim, güzel bir kayıt olsun vesaire. Açıkçası şu an o da beklediğimin üstünde gidiyor.

        'Devran'ın ortaya çıkış hikâyesi nedir? Bir anda mı aklına geldi ve yapayım dedin yoksa öncesinde bir plan yapmış mıydın?

        Onun yazımı çok eski, BKM'den öncedir. Bir şeyler karaladığım, beste yapmaya çalıştığım bir dönemde yazdığım bir parça. Hatta bazı yerlerine eşim de destek olmuştu. Öyle yazmış olduğum bir şeydi. Kendi içimizde söylüyordum. Sonra skeçlerin birinde şarkının bir kısmını söyledim. Orada 'ne güzel şarkı' diye tepkiler geldi. Skecin sadece o kısmı YouTube'da 5 - 6 milyon kez izlenmiş. 'Haydi yap bu şarkıyı' denilince tekli olarak çıkardım.

        Başka şarkıların var mı?

        Evet, dört - beş şarkım daha var. Yakın zamanda çıkarmayı düşünüyorum.

        Müzik kariyerin hakkında ne düşünüyorsun? Oyunculukla beraber eşit yürüyecekler mi?

        Aslında beni biraz korkutan bir şey. Bir de şimdi pandemiden dolayı konser yok. "Yapayım, Youtube'a koyayım. Ne olacak? Kimse beni bir yere de çağıramaz zaten" dedim. Şu anda o strese girmek istemiyorum. Çünkü önceliğimiz 'Çok Güzel Hareketler 2' ve onun çok çılgın bir temposu var. Öyle böyle bir temposu yok. Biliyorsunuz, geldiniz gördünüz. Onun çok deli bir temposu olduğu için oralardan da kendimi çok sıyırmak istemiyorum. Bilmiyorum ki müzik de, yazma meselesi de çok dipsiz bir kuyu. Müziğe giriyorsun, bazen bir parça dinliyorsun, sadece bir gitar var, dinliyorsun. O bir gitarlı parça müthiş bir etki yaratıyor. Başka bir parça dinliyorsun. Üzerinde belli ki 6 ay çalışılmış ama o tek gitarla çalınan parçadaki etkiyi yaratmıyor. Yani orası enteresan bir dünya. Biz çok basit bir iş olsun diye yola çıktık. Eee bir şey ekliyorsun, bu çok güzel oldu diyorsun, mix mastering diye bir şey varmış, onu bir yapıyorsun iş bambaşka bir yere gidiyor. Bunları da aslına bakılırsa bizim mutfak sürecinin yani öğrenme sürecinin bir parçası olarak görüyorum. Nasıl yazar değildik, yazar olduk, yani tırnak içinde yazar olduk. Haşa... Burada, sanat dalında bir şekilde gelişiyoruz.

        REKLAM

        Dediğin gibi sonu yok, yaparsın, yapana kadar sana çok güzel gelir, tatmin olursun, dinledikten sonra şöyle mi yapsaydım diye kafa yorarsın, onu da yapsan yine aynı durumu yaşarsın.

        Sinema filminde de öyle. Yılmaz Hoca hep onu söyler; "Yaptık, olup olmayacağına izleyiciler karar verecek.' Enteresan bir dünya." Bir sürü paralar yatırılıyor, 6 ay çalışılıyor, film çıkıyor ve belki de istenilen gişeyi yapamıyor. Senin içine siniyor belki ama devreye ticari kaygısı falan giriyor. Bir sürü iş.

        Çektiğinde çok güzel olduğunu düşündüğün bir filmi 5 yıl sonra bir daha çeksen, çok farklı bir film olabilir.

        Yılmaz Hoca da bizim yönetmenlik derslerimizde bunları hep anlattı.

        Yeni bir filmin var, çok yeni değil ama daha gösterime çıkmadığı için yeni diyorum. 'Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?' Biraz ondan söz eder misin?

        'Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?' Yılmaz Hoca'nın zamanında yazdığı tiyatro oyunuydu. Yıllarca kapalı gişe oynadı. Ben o dönem daha küçüktüm, oyunu izlememiştim sonrasında dijital ortamda izleme şansı buldum. Bir akşam aradılar, 'Atakan! Yarın okuma provası var' dediler. Bir anda hiç hesapta yokken gelişti. 'Organize İşler Sazan Sarmalı' da öyle olmuştu. Ben filmde oynamayacakken bir anda başrollerden biri olmuştum. Çok heyecanlandım, gittim. 3 gün setim vardı, çok uzun bir rolüm yok. 'Sen Hiç Ateş Böceği Gördün Mü?'de Yılmaz Hoca'nın oynadığı gazeteci muhabiri oynadım. Onu biraz günümüze evirdik. Güzel de oldu, keyifli de geçti. Bakalım, gösterime tam da ne zaman çıkacağını bilmiyorum. Tiyatroda alkışı hemen alıyorsun ama sinemada bekliyorsun.

        Röportajın son sözü olarak neler söylemek istersin?

        Beni çağırdığınız için çok teşekkür ederim. Üretmeye ve çalışmaya devam ediyoruz. Şu anda ülkede buna ihtiyaç var. Bunu ticari kaygılardan sıyrılıp iç motivasyon olarak yaptığın zaman işler güzel oluyor. İnşallah bu şekilde yapmaya devam edeceğiz. Sanatı geliştirmeye ve kendimizce orada bir şeyler yapmaya çalışıyoruz.

        Yazı Boyutu
        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ
        Habertürk Anasayfa